Bir insan ömründe kaç kez öpüşür?

Dünyanın en anlam verilemeyen, bir o kadar da vazgeçilemeyen hareketi öpüşmek... İşin özüyse aklımızın almayacağı kadar karmaşık. Tarihte öpüşmeye dair izlerin peşine düşen Oxford Üniversitesi'nden Rafael Wlodarski'nin elde ettiği en eski bulgu, 3500 yıl öncesine ait Hindu Vedic Sanskrit metinlere dayanıyor. Bu metinler öpüşmeyi, insanların birbirinin ruhunu içine çekmesi olarak tanımlıyor. Ama zannetmeyin ki öpüşmek evrensel bir eylem...

HT Pazar'da yer alan Sema Ereren imzalı habere göre, 168 farklı kültürü mercek altına alan bir araştırma, bunların yalnızca yüzde 46'sında romantik öpüşmenin olduğunu ortaya koymuş. Peki öpüşmeyenler ne mi yapıyor? Burunlarını birbirine sürtmek gibi öpüşmeyi andıran hareketlerle açığı kapatmaya çalışıyor. Dahası, öpüşmek sadece insanlara özgü de değil. Primatlar, kazlar, hatta hortumlarını birbirlerinin ağzına dokunduran filler de o anların tadını çıkarıyor.

12 sinirden 5'i aktif hale geliyor Aslında konu tamamen biyolojik. Öpüşmek, genetik yapımıza en uygun eşi bulmamıza yarıyor. Hayvanlar kendilerine uygun eşi, koku alma duyuları fazla geliştiğinden koklayarak bulur. Bizim gibi yaklaşmaları ve öpüşerek karşılarındakini adeta imtihana tabi tutmalarına gerek olmaz.

Zira kolay da değil hani. Öpüşme esnasında kafatasımızdaki 12 sinirden 5'i ve yüz kaslarımız aktif hale gelir. Bunlardan biri dudak çevresi kası. Bu kas aynı zamanda bebekken anne sütü emmede kullandığımız kas. Emzirmek bebeğe ve anneye oksitosin hormonunu salgılatarak güven ve haz verir ki bu bilim insanlarına göre öpüşmekten en çok keyif almamızın da nedeni. Çünkü öpüşmek bize annemizden kalan o güven duygusunu anımsatıyor.

Diğer yandan öpüştüğünüz kişi tutku duyduğunuz biri değilse, bırakın haz duymayı iş bir eziyete hatta tiksindirici bir hale de bürünebilir. Malum, dudaktan öpüşülen kişiyle bir süreliğine tükürük paylaşımında bulunulur.

 Sonuç: Bir öpüşmede yaklaşık 80 milyon bakteri bir ağızdan diğerine geçebilir. Ancak iyi haber: Bir öpüşme yaklaşık 26 kalori yaktırıyor, bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor, tükürük üretimini artırarak diş taşı oluşumunun önüne geçmeye yardımcı oluyor.

Sosyal bilimciler Joanna Brewis ve Stephen Linstead'in yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, işe gitmeden eşini öpen erkekler 5 yıl daha uzun yaşayabiliyor. Üstelik bu erkekler işte yüzde 30'a yakın daha fazla para bile kazanabiliyor ve yolda kaza yapma oranları da düşüyor.

Öpüşmenin ABC'sini araştıran bilim dalı filematolojiye göre beynimiz dudaklarımızın buluşmasıyla ortaya çıkan hislerle önce neye uğradığını şaşırır, kalp atışlarımız hızlanır ve beraberinde ortaya çıkan 3 kimyasalla kendimizi muhteşem hissedip daha çok öpüşmek isteriz.

Dopamin, oksitosin ve serotoninle beynimizdeki haz noktaları uyanışa geçer. Dopamin beyinde öyle bir alanı uyarır ki bu zinde hissettirir, bağımlılık bile yapabilir. "Aşk hormonu" olarak da bilinen oksitosinde bağlılık duygusu zaten malumunuz. Bu hormon emzirme sırasında da ortaya çıkar.

Mutluluk ve zindelik hissettiren serotonin seviyesi de öpüşmeyle tavan yapıyor. Bitmedi! Öpücük acıyı azaltmada morfinden 10 kat daha etkili olabilir. Çünkü öpüşmek vücutta bulunan doğal ağrı kesicileri devreye sokar. "Öpüşme güzelliği" denen bir şey de var. Şehvetli bir öpüşmenin ardından gözleriniz parlar ve cildiniz canlanabilir.

Öpüşmeye dair bilinmeyenler: Bilim insanları öpüşürken insanların 3'te 2'sinin başını sağ tarafa yatırdığına dikkat çekiyor, erkeklerin yüzde 40'a yakını öpüşürken gözlerini açık tutarken, kadınların neredeyse tamamı gözlerini kapatmaktan yana, bir rivayete göre, partneriniz kendi saç renginize benzer saça sahipse öpüşme daha tutkulu geçiyor, tamamen karanlık odada bile beynimizdeki nöronlar karşımızdakinin dudaklarının yerini belirlememizi sağlayabiliyor.