Kılıçdaroğlu’nun yeni yol haritası

CHP lideri Kılıçdaroğlu, en naif ama etkili protesto yöntemini, yürümeyi seçti. Dün kavurucu bir sıcak altında yürüdü “adalet” isteyenler. Yürürken “Maltepe’den sonraki eylem planınız ne” diye soruyoruz. Kılıçdaroğlu’nun yanıtı, “Gelişen duruma bakıp ona göre yeni bir yol haritası belirleyeceğiz” oluyor.

Yayınlanma: 30.06.2017 - 22:00
Abone Ol google-news

Yıl 1966. Ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil ünlü “Kızılırmak” şiirini yazar. Bunu kitap halinde basmak için kapısını çalmadık yayınevi bırakmaz. Ancak nafile. Yayınevleri sakıncalı bulurlar Kızılırmak şiirini. O da şiirini bir dergide biraz sansürleyerek yayımlar. Dergide yayımlanmasıyla şiirin etkisi dalga dalga yayılır. Gözü pek bir yayıncı Kızılırmak şiirini kitaplaştırır. Kitap satış rekorları kırarken Hasan Hüseyin şiir matinelerinin öğrenci forumlarının baş konuğudur. Ve bir gün kapısı çalınır siyasi polis tarafından. Hızlı bir yargılama sonucunda 142’den üç yıl hapis bir yıl da sürgün cezası alır. Hasan Hüseyin’in “Kızılırmak” şiirinden ceza alması sağ basını pek sevindirir. Ertesi gün manşetlerinde “Kızılırmak dondu” başlığıyla manşet yaparlar haberi. Ancak yüksek yargı, mahkeme kararını bozar. Mahkemece oluşturulan iki bilirkişi heyeti de şiirde bir suç bulamaz. Savcının hapis kararında ısrar etmesine rağmen Hasan Hüseyin beraat eder. Bu kez sol gazeteler nazire yaparcasına haberi şu başlıkla verirler: “Kızılırmak taştı”

Yıl 2017. CHP İstanbul Milletvekili “MİT TIR’ları” davasından önce müebbet ardından indirimlerle 25 yıl hapis cezasına çarptırılır. Partisi CHP bu ağır karar karşısında adeta donar. Nasıl donmasın ki, “MİT TIR’ları”nı haber yapmanın bir suç olup olmadığı bir yana, görüntüleri Enis Berberoğlu’nun verdiğine dair bir kanıt da yoktur ortada. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında olağanüstü toplanan CHP MYK’si “Adalet Yürüyüşü’ne karar verir. Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıkan Kılıçdaroğlu’na partili, partisiz binlerce kişi eşlik eder yol boyu. CHP bu kez Kızılırmak gibi bendini yıkıp taşar.

10 binler yürüyor

Hendek’ten itibaren eşlik ettiğimiz yürüyüşte Kılıçdaroğlu’na yoldaşlık edenler, Liverpool taraftarlarının “asla yalnız yürümeyeceksin” sloganından Kılıçdaroğlu’na uyarlanmış pankartlar taşıyordu. Gerçekten de Kılıçdaroğlu’nun arkasında on binlerce insan kavurucu sıcağa aldırmadan yürüyordu.

Dünya siyaset tarihine geçmiş nice yürüyüş var. Kimi zalimin hışmından canını kurtarmak için yollara düşmüş, kimi zalimin tahtını yerle yeksan etmek için. Kimi de “Adalet” için yola revan olmuş. Kimi yürüyüşlerde yürüyenlerin sayısı yol boyunca katlanarak artmış kimisinde ise yarının da altına inmiş.

Türk siyasal tarihinde şehirler arası yürüyüş dendiğinde akla hemen 68 kuşağının 1 Kasım’da Samsun’dan başlatıp 10 Kasım’da Anıtkabir’de sonlanan yürüyüşü ile Zonguldaklı maden işçilerinin Ankara’yı hedefleyip Mengen’de sonlandırdığı yürüyüş geliyor. Oysa ilk yürüyüşü Abdullah Baştürk önderliğinde Çorumlu Belediye işçileri gerçekleştirmişti. İşten çıkarmaları ve işçi ücretlerinin düşürülmesini protesto etmek amacıyla Genel-İş üyesi işçiler, çıplak ayakla Çorum’dan başlattıkları yürüyüş 3 Ağustos 1966’da Anıtkabir’de tamamlandı. İşçilerin belediye başkanı hakkında açtığı dava işçilerin lehine sonuçlanmasına karşın belediye başkanı, mahkeme kararlarını uygulamayınca bu kez işçiler 15 Ağustos’ta İstanbul’a doğru yürüyüşe geçer. Bugün Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşü’nü provoke eden, konaklayacağı yere gübre döken Düzce ve Bolu’da Çorumlu Belediye işçilerine geniş katılımlar olmuş. İzmit’te geniş, katılımlı karşılamalarla çoğalan işçilerin yürüyüşü o dönemde büyük yankı uyandırmıştı.

Adalet isteyen geliyor

Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünde de benzer görüntülere tanık olunuyor. Ankara’dan yola çıkan Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna geçtiği güzergâhlardan katılımlar oluyor. Üstelik bu katılımlar sadece kendi partisinin yandaşları değil, her kesimden “adalet” isteyenler kendiliğinden dahil oluyor korteje.

“Efendim yürümekle ne elde edecekler?” diye dudak bükenlerin dönüp bir tarihe bakmalarını öneririz. Gandi’nin “Tuz Yürüyüşü” mesela. İngilizlerin tuz tekelini derinden sarsmakla kalmamış aynı zamanda bağımsızlık mücadelesinin fitilini ateşlemiştir.

İran’da 1905 yılında ulema, esnaf ve tüccarların “Adalethane”nin kurulması, devletin halka yönelik zulmüne son verilmesi ve yabancı bürokratların görevden alınması talepleriyle Tahran’dan Rey kentine doğru başlattıkları ve “Küçük Hicret” adı verdikleri yürüyüş Şah’ın talepleri kabul etmesi üzerine sonlanmıştır. Şah daha sonra verdiği sözden cayınca bu kez ulema, esnaf, öğrenci ve işçilerin de katılımıyla daha büyük bir kitle Kum’a doğru yürümeye başlamıştır. Sadece Adalethane’nin kurulması, yabancı bürokratların işten el çektirilmesi ile değil meşrutiyetin ilan edilmesi ile sonuçlanmıştır.

Kimse Kılıçdaroğlu’nun başlattığı yürüyüşün doğuracağı sonuçları önceden kestiremez. Bu yürüyüş Türkiye’de geniş kesimlerin “vicdan” ve “adalet” duygularını harekete geçireceği gibi, son referandumda yüzde 49’luk kitleyi birbirine kenetlemiştir. Dış dünyada uyandırdığı yankı da cabası.

Hızlı tempoda yürüyor

Kılıçdaroğlu 451 kilometrelik yolu ara vermeden sürdürüyor. Gandi’nin yürüyüşü 400 kilometreydi. Dünya siyasal tarihindeki en uzun yürüyüş bilindiği üzere Mao’nun 370 gün süren 12 bin 500 kilometrelik yürüyüşüydü. Ondan sonraki en uzun yürüyüş ise Molla Mustafa Barzani’nin Mahabat Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılmasından sonra İran güçlerinden kaçmak için önce Barzan eyaletine sonra da 1090 km mesafedeki Bakû’ya yaptığı yürüyüştür. Bu iki yürüyüşün de ortak özelliği kendi düşmanlarından kaçıp kurtulma amacıyla yapılmasıdır.

Dün kavurucu bir sıcak altında yürüdü “adalet” isteyenler. Yürüyüş kortejini beklerken önden gelenlerin tişört ve pantolonları terden üstlerine yapışmıştı. Sanki terlemiş değil de havuza düşmüş gibiydiler. Kılıçdaroğlu’nun yürüme temposu oldukça hızlı. Kendisine yetişmek mümkün değil. Öylesine motive olmuş ki, uzun bir süre yan yana yürümemize rağmen bizi fark etmiyor. Nice sonra “Aa ne zaman geldiniz?” diye soruyor. Yürürken “Maltepe’den sonraki eylem planınız ne?” diye soruyoruz. Kılıçdaroğlu’nun yanıtı, “Gelişen duruma bakıp ona göre yeni bir yol haritası belirleyeceğiz” oluyor.

Sıcakta fenalaşanlar ve baygınlık geçirenler oluyor sık sık. Ambulanslar sürekli hasta taşıyor hastanelere.

Provokatörlere göz açtırmıyorlar

CHP yönetimi ve örgütü yürüyüş boyunca bir olay çıkmaması, kitlenin provoke olmaması için pür dikkat. Bir ara Kılıçdaroğlu’nun yanından ayrılıp arkadaki yürüyüş kortejinin arasına daldık. Birkaç kilometre birlikte yürürken yan şeritten geçen arabalardan korna çalarak destek verenler olduğu gibi Rabia işareti yapanlar, bozkurt selamı çakanlar, laf atanlar da oluyordu. Önümüzdeki grubun içinden bir genç, Rabia işareti yapıp laf atan bir kamyoncuya el hareketi yapınca kendisiyle yürüyen gruptan fena halde zılgıt yiyor. İtiraz edince de kortejin dışına atılıyor.

CHP örgütü yürüyüş nedeniyle seferber olmuş durumda. Her ilden katılımlar oluyor. Büyük bir kitle de Kılıçdaroğlu’nu İstanbul’da karşılamaya hazırlanıyor. Söylemden eyleme geçmenin coşkusunu yaşıyorlar. 15 Temmuz’dan sonra binlerce memurun KHK’lerle işten atılması, akademisyenlerin görevlerinden alınması, Cumhuriyet ve Sözcü’ye yapılan operasyonlar derken en son Enis Berberoğlu’nun tutuklanması bardağı taşıran son damla oldu. Ve Kılıçdaroğlu da “Bir yürüyüş eyleyelim Tevekkeltü Taalallah” deyip en naif ama bir en etkili protesto ve bir anlamda da propaganda yöntemi olarak yürümeyi seçti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler