Suriyeliler karakış ortasında

Suriye'den gelen sığınmacıların önceliği Suriye sınırına yakın illere gidebilmek. Şanslı olanlar Batı illerine göç ediyor. İstanbul'a ve diğer büyükşehirlere akın akın gelen Suriyeliler kötü anılarını hafızalarından silip yeni düzene ayak uydurmaya çalışıyorlar. Suriyelilerin ortak bir dileği var: Artık kan akmasın.

Yayınlanma: 17.02.2014 - 11:23
Abone Ol google-news

Tunus’ta başlayıp Mısır, Libya ve Suriye gibi ülkeleri etkisi altına alan “Arap Baharı” kısa süre içinde tüm çevre ülkelere yayıldı. “Batılı ülkelerin” desteğiyle başlayan süreç, bir zaman sonra iç savaşa dönüşmeye başladı. Kaddafi, Hüsnü Mübarek, Zeynel Abidin Bin Ali alaşağı edilirken Suriye isyanını bu kadar kolay atlatamadı, isyan iç savaşa dönüştü. Şimdi, baharı bekleyen Suriyeliler kapkara bir kışın ortasında, Beşar Esad ve muhalif silahlı örgütler arasında sıkışıp kaldılar. Kendi evlerinde bile güvende olmadıklarını anlayınca çareyi herşeyi bırakıp kaçmakta buldular.

Sığındıkları ülkelerden biri de Türkiye. Farklı zamanlarda farklı sayılarla “hükümet yardımıyla” gelen Suriyelilerin sayısı şu sıralar 600 bini aşmış durumda. Geldikleri gibi Türkiye'nin gündemine oturdular. Günlerce Suriyelileri tartıştık. Kimi “onları istemedi”, kimi “mazlum yalnız bırakılmaz” dedi. “Bahar” diye kandırıldıkları kara kışı bir de onlar anlattılar...

Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin bir çoğu geri dönmek istemiyor, kötü anılarını bir kenara bırakıp, yeni hayatlarına alışmaya çalışıyorlar. Bu da onların Türkiye'de ki varlığının geçici olmadığını gösteriyor. Ucuz iş gücü olarak görülen Suriyeliler işverenler tarafından tercih edilen eleman durumunda.

Artık Suriyelilere heryerde rastlıyoruz. Ben de Sefaköy'de bir merdivene oturmuş dilenen bir kadın ve bir erkek arkabaya rastladım. Kadın üç çocuğunu da da iç savaşta kaybetmiş. Şimdi Şirinevler'de sobası bile olmayan bir evde kalıyorlar, akşamları battaniyeyle ısınan Suriye'li akrabalar herşeye rağmen “ Vatanımız orası bizim. Evimiz bombalandı, iş yerim gitti, ama yinede savaş biterse döneceğiz. Gerekirse çadırda kalırız” diyor.

Endişeleri sırf kendileri için değil, “Suriye'de akrabalarımız var onlar için endişeliyiz, arada haber alıyoruz. Ortalık durulsun artık..

En hayati ihtiyaçların bile karşılanamaz hale geldiği günler Suriye halkının hayatını kabusa çevrimiş. “Savaştan sonra herşey çok pahalı olmaya başladı Elektirik, su, yemek bile yoktu. ” diyor erkek olan. Türkiye'nin Suriye politikasını “dost” olduğumuz günlerden, şimdi ki günlere göre yorumlamasını istiyorum: “Ortada başka meselelerde vardır, oyun, fesat olmasa araları bozulmazdı” diye cevap veriyor.

Bir başka Suriyeli, 26 yaşında bir anne, iki çocuğu ve eşiyle birlikte Türkiye'ye sığınmış. 7 aydır Türkiye'yedeyiz, Türkçe öğrendim, Suriye'ye dönmek istemiyorum. Evimiz, işimiz, çocuklarımızın okulu bombalandı, çaresizce seyrettik. Artık neden gideyim” diye soruyor ve devam ediyor, “ kötü anıları silmeye ve Türkiye'de bir düzen kurmaya çalışıyoruz. İş bulduk, ben rahatsızlığım sebebiyle işi bırakmak zorunda kaldım, eşim hala çalışıyor. Çalışma iznimiz olmadığı için sigorta da yapılmıyor, maaşlar da çok az.” Kadın sözleri boyunca ısrarla kaçak olmadıklarını vurguluyor

İstanbul'a Hatay üzerinden geldik, pasaportumuz var, kaçak değiliz. Ama kardeşim askerdi, kaçak yollarla Türkiye'ye gelmek zorunda kaldı. Biz bombaların arasından canımızı zor kurtardık” diyor. Sanki hala oradaymışcasına anlatıyor herşeyi ve tek dileği savaşın bitmesi. Merak edip “çocukları okula gönderebiliyor musun” diyorum: “Evet burada bir okula yazdırdık, Türkçe öğreniyorlar, Türkiye'ye alıştılar” diye cevap veriyor.

Arap baharı” mağdurlarından biri daha, Eminönü'nde turistlere tur bileti satıyor. Türkiye'ye Ailesiyle birlikte gelmiş, ilk geldiğinde ailesiyle birlikte parklarda yatmış, şimdilerde küçük bir ev bulmuş “ bana ve aileme yetiyor” diyor. Türkiye'ye gelen Suriyelilerin ortak sorunu olan dil probleminden o da muzdarip “Türkçe bilmiyoruz. Buda büyük bir problem”. Ülkesine dönmek için iç savaşın bitmesini bekliyor. “Orada akrabalarımız var. Onlar için çok endişeliyiz. Çünkü neredeyse hiç haber alamıyoruz. Bu savaşta artık taraf tutmuyorum. Tek isteğim artık bitmesi. Kadın, yaşlı, erkek, çocuk herkes ölüyor.

Ardından bir dilencinin yanında soluğu alıyorum. Suriye'de evi, yuvası varmış. İç savaş yüzünden her şeyini bırakıp Türkiye'ye gelmiş. Otuzlu yaşlarında, dört yaşındaki kızıyla birlikte Eminönü civarlarında dileniyor.

Türkiye'ye ailemle geldim. İlk geldiğimizde parklarda yattık” diye söze başlıyor. “Daha sonra zar zor Örnektepe'de bir gecekonduya yerleştik. Dört yaşında çocuğum var işe girmek istiyorum, dilenmek onur kırıcı. Aileden tek ben çalışıyorum, sadece birkaç ihtiyacımızı karşılayabiliyoruz.”

Paydar 24 yaşında, Suriye'de ki iç savaş yüzünden okulunu yarıda bırakıp Türkiye'ye sığınmış. O da diğer Suriyeliler gibi yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Şanslı sayılır, çünkü garson olarak bir iş bulmayı başarmış. Gerisini Paydar anlatsın:

Sekiz aydır Türkiye'deyim. Hatay Kırıkhan üzerinden İstanbul'a geldim. Pasaportum var. Üniversitede tekstil mühendisliği okuyordum. Savaş yüzünden bırakmak zorunda kaldım. Keşke burada okula devam edebilsem ama para ve dil lazım. İngilizce, Kürtçe, Arapça, az İspanyolca, az Türkçe biliyorum ama para yok. Türk milleti çok iyi. Sadece iletişim kurmam zor oldu, ilk geldiğimde hiç Türkçe bilmiyordum.” Suriye savaşını sorduğumda ise “Esad kötü bir adam. Çocukları bile öldürüyor. Tüm dünyada çocuk ölümleri tepkiyle karşılanır. Esad bunu bile umursamıyor” diyor.

Türkiye'ye gelen Suriyelilerin ortak problemi “dil” çoğu ilk defa Türkiye'ye geliyor, belki de daha önce hiç Suriye'den dışarı çıkmadılar. Ama artık Türkiye'deler. Belki Paydar gibi ya da tam tersini düşünenler de var, ama konuştuklarımızın çoğu, “kim haklı, kim haksız” diye sorgulamayı bırakmış. Yeni bir yaşam kurmaya çalışıyorlar ve Türk halkından destek bekliyorlar.




Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler