Türkiye bu girdaba çekilir mi?

Erdoğan’ın sözleri, İran ile ciddi gerginliklere yol açabileceği gibi Türkiye’yi de mezhep çatışmasının ortasına sürüklüyor. Ankara, bölgenin en antidemokratik ülkeleri ile aynı gruba düşüyor.

Yayınlanma: 27.03.2015 - 04:11
Abone Ol google-news

Suudi Arabistan’ın, ABD’nin desteği ve bölgedeki Sünni yönetimlerinin aktif katıldıklarıyla, Yemen’deki İran destekli Şii Hutilere karşı başlattığı hava operasyonları, Irak ve Suriye krizleri nedeniyle mezhep ekseninde zaten bölünmüş olan Ortadoğu’da yeni ve tehlikeli gelişmelerin haberciliğini yapıyor.

Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada seçimle işbaşına gelmiş olan ancak Hutiler tarafından devrilen Cumhurbaşkanı Abdurrabu Mansur Hadi’nin talebi üzerine yapılan bu askeri harekâtı desteklediğini açıkladı.

Ancak Suriye ve Irak’taki krizler nedeniyle zaten tehlikeli açmazlarla karşı karşıya olan Türkiye’nin desteğinin tam olarak ne olacağı ve bunun ülkeyi bu girdabın içine çekip çekilmeyeceği sorusu kamuoyunun başlıca merak konusunudur şimdi.

AKP iktidarının, özellikle Suriye’de işlediği bir dizi öngörü ve hesap hatası nedeniyle dış politika yönetimi açısından güvenleri sarsmış olması ise duyulan endişeleri daha da artırmaktadır.

Türkiye’nin bu karmaşık durum karşısında kendisini nasıl konumlandırması gerektiği ne hükümet, ne de toplum bazında yeterince tartışılmamışken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın France 24 televizyonuna verdiği ve Ankara’yı bağlayan demeci ise işi daha da zorlaştıracağa benziyor.

Dışişleri’nin açıklaması, Türkiye’nin bu harekâtı desteklediğini belirtirken, bunun askerden ziyade diplomatik destek olacağını çağrıştırıyor. Bu arada İran’dan hiç söz edilmiyor. Erdoğan’ın daha önce görülmemiş şekilde İran’ı doğrudan hedef alması ve Hutilere karşı operasyona Türkiye’nin lojistik destek verebileceğini belirtmesi ise Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun hareket marjını bir hayli daraltıyor.

Erdoğan’ın sözleri, İran ile en zorlu zamanlarda bile bozulmamasına itina gösterilen ilişkilerde ciddi gerginliklere yol açabileceği gibi, Türkiye’yi de bölgede giderek artan mezhep çatışmasının ortasına sürüklüyor. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın dün Türkiye’nin bölgedeki krizlere hiçbir zaman mezhep açısından yaklaşmadığını vurgulamaya çalışması bu durumda havada kalıyor.

Suudi Arabistan ve Erdoğan’ın Abdülfettah el Sisi nedeniyle nefret ettiği Mısır başta olmak üzere bu harekâtta yer alan bölge ülkelerinin, Yemen’de demokrasinin tesisinden çok, İran destekli Şiilerin ilerlemesinden ve Tahran’ın bölgesel etkinliğinin artmasından endişe duydukları aşikâr.

Türkiye’nin Yemen krizi gelişirken ortamı yatıştırmak amacıyla İran ile herhangi bir diplomatik temasta bulunamaması da ayrıca dikkat çekiyor. Oysa Türkiye’nin bir zamanlar bölgedeki tüm taraflarla görüşebilen potansiyel arabulucu rolündeki bir ülke olmakla övündüğü hâlâ hafızalardaki yerini koruyor.

Ankara açısından buradaki bir diğer çelişki ise Yemen’de demokrasiyi destekler nitelikte açıklamalar yaparken, bölgenin en antidemokratik ülkeleri ile aynı gruba düşmüş olmalarıdır. Bu ülkelerin aynı zamanda Erdoğan ile Davutoğlu’nun desteklerini hiç esirgemedikleri Müslüman Kardeşler ve Hamas gibi radikal Sünni oluşumların en büyük düşmanları oldukları da unutulmamalı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler