Hukukçular: Haksız gözaltıların amacı korku ve dehşet yaratma

Prof. Dr. Turgut Tarhanlı’nın da aralarında olduğu akademisyenlere ve Anadolu Kültür çalışanlarına yönelik şafak baskınına tepkiler sürüyor.

Yayınlanma: 17.11.2018 - 20:03
Abone Ol google-news

<haber-dikey:1143686,1143253>

“Tarih tekerrür mü ediyor” sorusunu soran hukukçular, “Haksız gözaltı ve tutuklamaların vatandaşlar üzerinde, korku, dehşet yaratma aracı olarak kullanılmasına izin vermemeli. Topluma da görev düşüyor: Her kesim, haksız uygulamalara karşı çıkmalı” diyor.

“Bir gece ansızın gelebilirim’ yasak”

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku ve Kriminoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Adem Sözüer, operasyonun yasaya aykırı olduğunu ifade ederek, “Resmi açıklamaya göre 2013 yılındaki Gezi olayı ile ilgili 2014 yılında açılmış bir soruşturma nedeniyle, akademisyenler, sanatçılar, sabaha karşı evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı. Aralarında halen görevdeki bir insan hakları hukuku hocası ve aynı zamanda bir hukuk fakültesi dekanı Prof. Dr Turgut Tarhanlı da var. Dört yıl beklenmiş, sonra bir gün Ceza Muhakemesi Kanunu’na açıkça aykırı bir gözaltı operasyonu başlatılmış. Ortada bir suç üstü hali yok, gecikmesinde sakınca olan bir durum da yok, soruşturulan kişilerin yeri, yurdu kimlikleri de belli” dedi.

Kanunda “ifadesi alınacak kişi davetiye ile çağrılır, çağrıldığı halde gelmeyenin zorla getirilmesine karar verilebilir” dendiğini anımsatan Sözüer, şöyle devam etti: “Yani Kanunlarımız ‘bir gece ansızın gelebilirim’ uygulamalarını yasaklıyor. Ancak bu yasağa rağmen, Ergenekon,Balyoz, askeri casusluk gibi davalarında özel yetkili mahkemeler dönemimde, gece baskınlarıyla, sindirme harekatları yapılıyordu. Son göz altıları duyunca o günlere geri döndüm. O zaman da, sabaha karşı yapılan ve aralarında Rahmetli İlhan Selçuğunda bulunduğu kişilere yönelik baskın ve gözaltıları eleştirmiştim. Şimdi aradan 10 yıl geçti, ama halâ çağrıldığında gelip ifade verecek kişiler, şafak vakti yataklarından kaldırılıp, dört duvar arasına konuyor. Tepki üzerine aradan 24 saat geçmeden bazıları serbest bırakıldı. Bu serbest bırakmalar da yapılan göz altıların yanlışlığının bir kanıtı. Son zamanlarda yapılan bazı tutuklamaların da hemen ertesi gün sona erdirildiğine şahit oluyoruz. Ancak bu tahliyeler, toplumda oraya çıkan tepki üzerine yapılıyor gibi. Örneğin avukat Ömer Kavili’nin tutuklanması üzerine bütün avukat grupları ayağa kalkınca, ertesi gün tahliye edildi. Bunlar Adliyenin güvenirliliğini sarsıyor. Son göz altılar gibi kanuna aykırı uygulamaları önlemekle yetkili makamlar, yetkilerini kullanmalı. Türkiye, Özel Yetkili Mahkemeler döneminde olduğu gibi haksız göz altı ve tutuklamaların vatandaşlar üzerinde, korku, dehşet yaratma aracı olarak kullanılmasına izin vermemeli. Topluma da görev düşüyor: Her kesim, sadece hukukun herkes için güvence olduğunu bilinciyle hareket edip, karşıtlarına yönelik haksız uygulamalara karşı çıkmalı.”

“Umudumu kaybetmedim”

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da operasyona ilişkin, “Tarih tekerrür mü ediyor diye soru akla gelebiliyor” dedi. Dört sene önce başlamış olduğu söylenen soruşturma nedeniyle sabaha karşı ev arayıp gözaltına almanın herhalde evrensel ceza hukukunda yerinin olmadığını vurgulayan Kanadoğlu, “Kaçma şüphesi olmayan, davet üzerine soruşturma makamlarına gelebilecek kişilere gözaltı işlemi yapılması hukuk devletinde açıklanması olanaksız bir olaydır. İtibarsızlaştırma ve korku salma eğilimi olarak nitelendirilebilecek bu işlemlerin kamuoyu tarafından gerçeğe uygun bir şekilde değerlendirilebilmesini ümit ediyorum. Ortaklıkta öğrenilenlerin uygulaması da denebilir...” diye konuştu. Kanadoğlu, FETÖ uygulamalarının son operasyonla benzerliğini anımsatınca da “Onun için sözüme öyle başladım ya. Aynı günlere dönme işareti veriyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın ziyareti ile bir bütün olarak değerlendirmek olayları daha iyi açıklıyor. Ben her şeyden önce şaşırmadım. Çünkü o tarihteki zihniyetin daha koyulaşarak süregeldiğini görüyorum. Siyasi iktidar, siyasi yoldan, yönetimden gönderilmediği sürece bu süreç devam edecektir. Bu bilinç içerisinde hiçbir olaydan korkuya kapılmadan, hukuk ve demokrasi mücadelesine devam edilmesi gerektiğine inanıyorum” yanıtını verdi. Hukuk adına umudunuz var mı sorusuna ise “Umudumu kaybetmedim. Umudu kaybedersem her şeyimi kaybedeceğime inanıyorum. Zaten yapılmak istenen bu. Yayılmak istenen umutsuzluk, onun yanına korkuyu da ekleyebilirsiniz. Bu tür duygulardan kesinlikle kurtulmamız gerekiyor...” dedi. 

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler