Davutoğlu: Bahçeli'nin yüzünde yaşam emaresi görmek mümkün mü?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin ilk kez gördüğü geçici seçim hükümetinin kurulmasının ardından merak edilen tüm soruları çıktığı bir televizyon programının canlı yayınında yanıtladı.

Yayınlanma: 29.08.2015 - 01:20
Abone Ol google-news



Başbakan Davutoğlu, 'Şimdi o bana bakmış ve beni yorgun görmüş; onun yüzüne baktığımızda bir insanlık emaresi görmek mümkün mü? Ben yorgun değilim, çalışmaya yüzümüz olsun. Bahçeli'nin yüzünde yaşam emaresi görmek mümkün mü?' dedi.

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

YENİ KABİNE

Kabinede daha fazla hanımın olmasını istiyordum, üzerinde düşündüğümüz isimler oldu ancak, şartlar ve dağılım itibariyle çok elimizin serbest olduğu bir kabine değil bu. Anayasal zorunluluğu olan bir hükümet kurduk. Anayasa'ya riayet etmek birinci önemli husustu. Partilerin tamamı evet demiş olsaydı daha büyük bir taplo ortaya çıkacaktı. Belli kuralların işletilmesi gereken, bağımsız olması gereken ya da partili olduğunda şu özellikleri bulunması gereken şu sayılarda olması gereken bir tablo.

Ancak, açıkçası bu görevi aldıktan sonra herhangi bir önyargı olmadan öncelikle belli kriterleri zihnimde tasavvur ettim bunu da paylaştım; ehliyet, liyakat, uyum...

"KOALİSYON KURMUŞ OLSAYDIK, O ZAMAN TAKDİR YA KILIÇDAROĞLU'NUN YA DA BAHÇELİ'NİN OLACAKTI"

Birincisi önemli husus; anayasal zorunluluk. Yani Anayasal zorunluluğu olan bir hükümet kurduk. Tamamıyla tercih hakkının benim elimde olmadığı ve benim sadece özellikle TBMM'de grubu olan partilerin dağılımı itibariyle Meclis Başkanı'nın bildirdiği belli sayılar içinde hareketin olduğu bir tablo. Dolayısıyla anayasa zorunluluğuna riayet etmek birinci husustu. Buna riayeti esas aldığım için de malum CHP'den, MHP'den ve HDP'den 5+3+3 oranında isimler tespit ettim. Bunun tespiti anayasal bir zorunluluktu. Fakat bu isimleri tespit ederken hep şunu da göz önünde bulundurdum; temsil kabiliyeti olsun ve birlikte diyelim CHP ile ya da MHP ile koalisyon kurmuş olsaydık, tabi o zaman takdir sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin olacaktı kimlerin gireceği ile ilgili ama, onların da tercih edebileceği isimler muhtemelen bunlar olurdu diye düşünerek devlet tecrübesine sahip olan, belli alanlarda uzmanlığına benim de başka bir partide olmakla birlikte hürmet ettiğim isimleri öne çıkarmaya çalıştım.

"TÜRKİYE'NİN RESMİ, BURAYA YANSISIN İSTEDİM"

Bu anayasal zorunluluğu 3 üye evet dedi, bir isim MHP'den ikisi HDP'den. Ve anayasal zorunluluk bu anlamda yerine getirilmiş oldu. O aşama ortaya çıkınca bu sefer madem ki ben tam olarak bu tabloyu gerçekleştiremedim ama Türkiye'nin resmi buraya yansısın dedim. Herkesin olduğu bir resim olsun istedim. Belli tercihleri buna göre yapmayı tercih ettim.

Türkiye’den her rengin temsil edildiği, Kürt, Türk, Alevi, Zaza, MHP’li, gençliğinde birbirleriyle karşı karşıya durmuş iyi bir kabine kurduğumuz düşüncesindeyim. Sonucunun da hayırlı olacağı düşüncesindeyim.

AK Parti'den 13 bakanlığı 11'e düşürdük, bu bir zorunluluktu. Kimse 'Bu isim ne arıyor' demesin diye uzmanlığa baktım.

"BU BİR AK PARTİ HÜKÜMETİ DEĞİL, ANAYASAL BİR HÜKÜMET"

Bu bir AK Parti hükümeti değil, Anayasal bir hükümet, Anayasal zorunluluk söz konusu. Bu görev bana verilmeden önce diğer partilerin tüm isimlerine tek tek baktım. Hiçbir önyargı olmadan öz geçmişlerini incceledim. Reddedenler AK Parti hükümetini reddetmiş olmadı, Anayasa'nın sınırlarının dışına çıkmış oldular. Bir tek bu hükümetle olan açıklamamı Başbakanlık’ta yaptım, öncekileri AK Parti Genel Merkezi’nde yapmıştım.

"BU BENİM MESELEM DEĞİL DESEYDİM, ANAYASAL KRİZ ÇIKARDI, TÜRKİYE'DE HÜKÜMET BOŞLUĞU DOĞARDI"

Bahçeli bugün kendisine yakıştıramadığım ifadeler kullanmış. Liste tamamen benim tarafımdan hazırlandı. Bu "ahlaksız teklif" tabiri benim yüreğime dokunan bir kelimedir. Çünkü bana değil Anayasa'ya söylenmiş oldu. Oluşan teamül yine hukuki bir zorunluluktur. Keşke içtihatı başka türlü oluşturmuş olsaydık. Ben Cumhurbaşkanı'na "Diğer partiler gibi, bu benim meselem değil, benimde kongrem var, sonra da seçime gideceğim, kusura bakmayın" deseydim, Anayasa ne yapılacağını yazmamıştı. Çok daha büyük bir anayasal kriz çıkardı. Türkiye'de hükümet boşluğu doğardı. Ve bu konuda benim bunu deme hakkım, sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli'ninki kadar vardı ama demedim.

'BAHÇELİ'NİN YÜZÜNDE YAŞAM EMARESİ GÖRMEK MÜMKÜN MÜ?'

Bahçeli ile yüzyüze görüşmeye gittiğimizde gösterdiği nezaketle yazılı açıklamalarında gösterdiği üslup arasında herhangi bir bağ kurabilmek mümkün değildir. Ben yakıştıramıyorum. Bahçeli'nin tweetleri çok hafif düzeyde. Kullandığı dil hafif bir dil. Siz ağır demiştiniz ama ben bu dili, hafif bir dil olarak görüyorum. Ben diyorum ki herhalde bunları başkaları yazıyor. Bütün o tweet'leri okuduğunuzda bana hitap ediyor. Sayın Bahçeli'ye siyasi parti lideri olarak sagı duyarım. Milliyetçi Hareket Partisi'ne oy vermiş seçmenlerden dolayı saygı duyarım. Ama bu dil kullanılıyorsa, muhattabınızın seviyesi düşükse söylenecek sözlerin sınırlarına gelinmiştir. Ülkücü gençler, MHP'li gençler bu üsluptan ne öğrenecekler. Benim ağzımdan çıkan bir hakaret duydynuz mu? Şimdi o bana bakmış ve beni yorgun görmüş; onun yüzüne baktığımızda bir insanlık emaresi görmek mümkün mü? Ben yorgun değilim, çalışmaya yüzümüz olsun. Bahçeli'nin yüzünde yaşam emaresi görmek mümkün mü?

"TÜRKEŞ AK PARTİ'YE GEÇMEK İÇİN 'EVET' DEMEDİ"

Sayın Türkeş'e ben mektup yazıp gönderene kadar hiçbir temasım olmadı. Aile geçmişini de bildiğim için verdiği cevaba hiç şaşırmadım. Türkeş ile daha önce görüşmem olmadı. Sayın Türkeş, Milliyetçi Hareket Partisi'nin milletvekili olarak anayasanın gerektirdiği bir vazifeyi yapmak üzere 'evet' dedi, AK Parti'ye geçmek üzere 'evet' demedi. Onun için sormadım, konuşmadık. 'Siz partiden ihraç edilirseniz ne olur' diye düşünmem ben. Çünkü o zaten böyle bir ihtimali göz önüne alarak, dirayetli, cesur bir karar almış. Alternatifini düşünerek o kararı almamış.

Bu bir devlet görevidir. Devlet görevi üstlenenlerin, devlet görevi yaparken; görev başladığında o anda bütün herkes benim gözümde vatandaş olarak eşittir. Devlet için diğer partilerle bir araya gelmekten kaçınmadım. Türkeş'in şu an bunu yapmazsam ileride bunu yapamam’ dediğini düşünüyorum.

"HDP'Lİ LEVET TÜZEL'İN 'HAYIR'I FARKLI"

‘Hayır’ diyen herkese şaşırdım. Onları tanıdığım kadarıyla tercih kararlarına şaşırdım. Levent Tüzel’in ‘hayır’ demesi başka şeylere dayanıyordu. Farklı bir ‘hayır’ o.

'KIZIM GİBİ GÖRDÜĞÜM GENÇ BİR HANIMA SÖYLENENLER BENİ ÇOK ÜZDÜ'

Sümeyye Erdoğan olayı beni çok üzdü. Hem akademik hayatımda hem de geçmişini bildiğim, tanıdığım, kızım gibi gördüğüm, ahlak abidesi bir genç hanıma söylenenler beni çok üzdü.

İLK BAKANLAR KURULU NE ZAMAN?

Bakanlar Kurulu toplantısı Pazartesi ya da Salı günü olur. Başbakan Yardımcısı arkadaşlarım benim dava arkadaşlarımdır. AK Parti içinde yerleri ayrıdır. Fakat Bakanlar Kurulu'nda hiçbir arkadaşımın birbirinden farkı yoktur.

"AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI HEPİMİZ İÇİN YÜZLEŞME BAKANLIĞI OLACAK"

Avrupa Birliği Bakanlığı yapan arkadaşımız, bu zeminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temsilcisi olarak Avrupa'da bulunacak. Ve bunu açıkça ifade ediyorum, bu temsili unutmamaası gerekir. Seçerken anayasal zorunluluk var ama yürütürken bu hükümetin iç disiplini ve uyumuna özen gösterecek. Dolayısıyla ben Ali Haydar Bey'in herhangir bir şekilde yurt dışıdna temsil anlamında bir zaaf oluşturmayacağını umud ediyorum. Brüksel'e gittiğinde bölücü terör örgütünün eylemlerini savunamaz. Ve o savunmadığı için de HDP'liler onu eleştiremez. Ya da Türkiye'deki anayasal düzen yerine şu düzen gelmelidir gibi bir fikri ortaya koyamaz. Bunlar tabi tecrübe ile beraber göreceğiz. Avrupa Birliği Bakanlığı bu açıdan hepimiz için bir yüzleşme bakanlığıdır. Avrupa Birliği tarafından da böyle. Türkiye'de özgürlüklerin olmadığını iddia eden bazı bakanlar karşılarında HDP'li bir bakanla temas kuracaklar.Avrupa Birliği açısından da bir sınamadır bu. Acaba Avrupa Birliği kendi ülkelerinin hangisinde bug görüşleri olan bir siyasal hareket bir temsil makamına getirilmiştir?

Türkiye'deki demokrasinin düzey ve seviyesini de Avrupalılar görmüş olacak. Ben onu görmek istiyorum.

HDP'Lİ KALKINMA BAKANI

Kalkınma Bakanı, sivil toplum hareketi içinde gelen değerli bir vekil. Bakalım barajlara yapılan saldırıları, kalkınma için yapılan o büyük projeler konusunda HDP nasıl bir tutum takınacak? Kendilerinden çıkan bir bakanın kalkınma projelerine verilen desteğin yanında mı duracak, yoksa bütün bu barajları, askeri baraj diyen Demirtaş ve benzerlerinin zihniyeti ile mi hareket edecekler? Biz 12-13 yıl içinde Türkiye'nin her yerine kalkınma hamleleri yaptık. Onlar ise TIR'ları yaktılar, şantiyeleri bastılar, barajları yıkmaya kalktılar. Oraya yatırımla gelen işadamlarını korkutup kaçırdılar. Orada yatırım yapan işadamlarına haraç alıp onları oradan sürmeye kalktılar. Şimdi kalkınma projeleri, ve kalkınma ile ilgili hedefler onların bir arkadaşında.

Bu 2 buçuk ayda gösterecekleri tavır, gerçek demokrasi mi istiyorlar yoksa Türkiye'de bir kardeş kavgası mı çıkarmak istiyorlar bunu göreceğiz. Avrupa Birliği'ne bizi nasıl anlatacaklar onu da göreceğiz. tabi çizgi dışına da çıkamazlar açık söyleyeyim, ben Başbakanım. O bakanların buraya gelmesi anayasal bir zorunluluktur ama burada görev yaparken Türkiye Cumhuriyeti'nin ve milletin temsili bağlamında bizi zora sokmayacak bir tavır takınmaları görevlerinin gereğidir.

AK PARTİ-SP İTTİFAKI OLUR MU?

Her Parti ile görüşme zemini olduğu kanaatindeyim. AK Parti içinde bu tür akımlar kendilerine yer buluyor.

BAŞKANLIK TARTIŞMASI

Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında yetki sorunu var. Bir yetki karmaşası var, çözülmesi lazım. Sistemin başkanlığa doğru evrilmesi doğrusudur. Yaşayacak bir sistem kurmamız doğrusudur. Sistem Cumhurbaşkanı ile aramızda temel üzerine yürüyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler