‘FETÖ Erdoğan’ı hedef aldı ipler koptu’

Darbe Komisyonu’nun raporunda FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda bir değerlendirme olmamasına karşın, örgütün Turgut Özal’dan başlayarak günümüze kadar siyasetle temas halinde olduğu belirtildi.

Yayınlanma: 27.05.2017 - 22:57
Abone Ol google-news

TBMM Darbe Komisyonu’nun raporunda FETÖ’nün siyasetle ilk temasının Turgut Özal’la yaşandığı, Süleyman Demirel, Tansu Çiller ve Bülent Ecevit döneminde de bunun devam ettiği belirtilirken AKP’nin iktidara geldiğinde FETÖ’den oluşan hazır bir kadro bulunduğu belirtildi. 2011 seçimlerinde AKP’nin FETÖ kontenjanından vekillere yer verildiği ancak Erdoğan’ın ailesinin doğrudan hedef alınmasıyla iplerin koptuğu ifade ediliyor. TBMM Darbe Komisyonu’nun raporunda FETÖ yapılanmasıyla ilgili şu tespitler yapıldı:

* FETÖ’nün siyaset ve siyasilerle doğrudan ilk teması Turgut Özal’lı yıllarda gerçekleştiği söylenebilir. Örgütün, yurtdışı yapılanmasında siyasetin gücünden istifade edilmiştir. Süleyman Demirel cemaat görünümlü bu yapı lehine 14 adet tavsiye mektubu yazarak yurt dışında cemaatin yapılanmasına katkı sağlamıştır.

* Hükümetin başına Tansu Çiller’in gelmesiyle birlikte Fethullah Gülen cemaati DYP içinde önemli mevziler ve mevkiler elde etmiştir.

* Başbakan Ecevit’le yakın ilişkiler kuran örgütün o dönemdeki seçimlerde Bülent Ecevit’i desteklediği iddia edilmiştir. Nitekim Bülent Ecevit FETÖ elebaşıyla olan ilişkisini gizlememiştir.

* 2011 genel seçimlerinde AKP’nin FETÖ kontenjanından milletvekili adaylarını Meclis’e taşıdığı görülmektedir. Bu aşamadan sonra Erdoğan’ın ailesi ve yakınındakiler doğrudan hedef alınmıştır. FETÖ’nün yargıdaki mensupları eliyle gerçekleştirilen 17- 25 Aralık yargı darbesi girişimiyle ipler tamamen kopmuş ve bu tarihten itibaren FETÖ ve PDY bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır.

Araziyi FBI tahsis etti

* FETÖ yapılanması lideri 1999 yılından beri Amerika’da Pennsylvania’da yaşamaktadır. Bu arazi örgüt tarafından kurulan “Altın Nesil Vakfı” adına FBI tarafından 1991 yılında tahsis edilmiştir.

* Kamu gücünü temsil eden, istihbarat toplamak ve değerlendirmekle görevli birimler; CHP ve MHP teşkilatlarını hedef alarak, sadece en temel insan haklarını ihlal etmemiş, aynı zamanda kamu gücünü, bu hakların ihlal edilmesinde bir “araç” olarak kullanmışlardır.

* Özellikle 2010 yılında şekillenen HSYK bu yapının elemanları tarafından ele geçirilmiştir. Örgüt aşırı güç zehirlenmesine kapılarak devlet içinde devlet gibi davranmaya başlamıştır. Siyasi iktidara taleplerini kabul ettirmek istemiştir.

* Soruşturma sırasında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna yönelik bir belge veya ifadeye rastlanmamıştır. Ancak bazı şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ele geçen 27 Mayıs Darbesine ilişkin belge ve kitapların incelenmesinden örgütün, bu darbenin organizasyonu ile ilgili bazı örneksemeler yaptığı, ayrıca her iki olay arasında şekli bakımdan benzerlikler bulunduğu görülmektedir.

CHP, eksikleri sordu

CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır, Reşat Petek’in FETÖ’nün CHP’ye bağış yaptığı iddasına ilişkin “Bu çamuru kendi üzerinizden temizleyemeyeceğiniz gibi CHP’ye de asla yapıştıramazsınız” dedi. Rapordaki eksikliklere dikkat çeken Sındır, “Erdoğan’ın Fehmi Koru’yu Gülen’e göndermesi neden araştırılmadı? 12 vekil ve Davutoğlu’nun Pensilvanya ziyareti niye sorulmadı?” dedi. 24 Haziran 2004 tarihli MGK toplantısında ‘Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen’ konusunun gündeme geldiğine dikkat çeken Sındır, “FETÖ faaliyetlerinin tasfiye edilmesine ilişkin alınmış olan ve dönemin Başbakanlığını görevlendiren 15 ayrı karara ve 25 Ağustos 2004 tarihinde de yine MGK’nın aynı konu ile ilgili olarak yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması hususunun Hükümete bildirilmesine yönelik alınan tavsiye kararına ilişkin raporda neden hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu kararlarla ilgili Ak Parti hükümetleri günümüze kadar ne yapmıştır? İçişleri Bakanı’na Meclis’te verilen bir soru önergesine verilen yanıttan hiçbir şey yapılmadığı anlaşılmaktadır, bu doğru mudur?” diye sordu

MİT’ten komplo raporu

TBMM Darbe Komisyonu’na gelen MİT raporunda 2012’den bu yana kamuoyunda yankı getiren ve çok tartışılan bazı cemaat komplolarına yönelik MİT’in değerlendirmeleri de yer aldı. Söz konusu bölüm şöyle:

7 Şubat ilk komploydu: MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması FETÖ’nün devlete yönelik ilk komplosu olup, hükümeti devirmek amacıyla MİT Müsteşarı’nın, eski MİT Müsteşarı, eski Müsteşar Yardımcısı ve iki teşkilat mensubuyla birlikte sorgulanmak istenmesi olayıdır. FETÖ, söz konusu komploya ilişkin operasyonel çalışmasını Eylül 2011’de Oslo görüşmelerini basına sızdırarak başlatmıştır. Örgüt, devlet içindeki hegemonyasının önünde bir engel olarak gördüğü MİT’i yıpratmayı amaçlamıştır.

FETÖ Uludere’yi MİT’e mal etti: Cumhurbaşkanı’nın Başbakan olduğu dönemde Ankara’da bulunan ikametgâhı ile resmi konutundaki çalışma ofisine yerleştirdiği dinleme cihazlarının Aralık 2011’de MİT tarafından bulunması üzerine örgüt daha da agresif bir hareket tarzı izlemiştir. Cihazların bulunmasının hemen ardından Aralık 2011’deki Uludere olayı MİT’e mal edilmeye çalışılmıştır. Bu girişimiyle de istediği sonucu elde edemeyince örgüt 7 Şubat komplosunu hayata geçirmiştir.

TIR’ların durdurulması darbeye zemin amaçlı: MİT’e ait TIR’ların Ocak 2014’te FETÖ mensuplarınca durdurulmasının temel amacının, Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda zor duruma düşürmek, MİT’in operasyonel imkân ve kabiliyetini zayıflatmak, kamuoyunda devlet birimleri arasında uyumsuzluk oldugu algısını yaratmak, örgüt olarak hükümet ve kamuoyu nezdinde güç gösterisinde bulunmak, uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin DEAŞ’a destek verdiği algısı oluşturulmasına zemin hazırlamak, Suriyeli Türkmenlerin gerekli yardımdan yoksun kalmak suretiyle yok olmalarını sağlamak, DEAŞ’a karşı savaşan muhaliflerin zayıflatılması suretiyle örgütle mücadeleye zarar vermek, darbeye zemin hazırlamak; yargı, emniyet, TSK ve kamudaki güçlerini denemek olarak değerlendirildi.

FETÖ terminolojisi

Raporda FETÖ yapılanması kapsamında örgüt üyeleri arasında kullanılan terim ve tanımlamalar “FETÖ Örgüt Terminolojisi” başlığıyla sıralandı. Söz konusu bölümde yer alan bazı tanımlamalar şöyle:

Abi: Yukarıdan gelen emirler doğrultusunda çalışan, en küçük örgüt evinden en büyük örgüt şirketlerine kadar türlü yer ve kademelerde vazifelendirilmiş yönetici demektir. Abi, altındakiler tarafından kayıtsız şartsız itaat edilmesi gereken kişidir.

Abla: Abi tabirinin kadınlardaki karşılığıdır. Abilerden farklı olarak ablalar, örgüt içerisinde üst düzey yönetici olamazlar. Bulunduğu il veya ilçedeki abiye bağlıdır.

Adanmış Ruh: Örgüte kayıtsız şartsız kendini adayan tüm örgüt mensuplarını kapsar.

Altın Nesil: Örgütte “Beklenen Nesil” ya da “Kutsiler Ordusu” olarak da kullanımı yaygındır. Örgüte ve daha da önemlisi Fethullah Gülen’e sadakatle biat eden kişilere tekabül eder.

Fetih Okutma: Devletin en mahrem yerlerine, Gülen’in tabiriyle “kılcallarına” kadar sızmak için kadrolaşmaya örgüt içinde “Fetih”, bu kadrolaşmanın sınav soruları çalınarak yapılmasına ise “Fetih Okutma” denir.

Işık Süvarisi: Örgüt içerisinde Abi ve Ablalara bir şeref nişanesi olarak ve takdir etme, övgüleme, coşkulama ve payeleme maksadıyla kullanılan tabirlerdendir. Yer yer Muhabbet Erleri, Muhabbet Fedaileri ya da Gönül Erleri olarak da kullanılır.

Şakird: Kelime olarak çırak ya da talebe gibi anlamlara gelen bu ifade, örgüt içinde genellikle Abi ya da Ablaların yetiştirdiği alttan gelen kişileri ifade eder. Bayanlar için kullanımı “şakirde” şeklindedir. Örgütte bir nevi “potansiyel ya da aday abi-abla” demektir. İhtiyaç duyduklarında en üst seviyedeki örgüt abileri, imamları ve Fethullah Gülen bile kendilerini “Şakird” olarak ifade ederler ki, bu örgüte yönelik bir sözde takva, tevazu ve adanmışlık mesajıdır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler