Adalet için çığlık: Avukatların sesi kesilirse, yurttaşın nefesi kesilir

Adalet Nöbeti’nnin 49. haftasında tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması istendi. Adalet Nöbeti’nde konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, 49 haftadır sessizce çığlık attıklarını belirterek, “Bu aslında halkın çığlığıdır. Avukatlar, çığlık atarken çıkan sesteki nefestir. Avukatların sesi kesilirse, yurttaşın nefesi kesilir” dedi. Adalet Nöbeti’ne destek veren gazeteciler adına yapılan açıklamada da Atalay, Sabuncu ve Şık ile birlikte tüm düşünce suçlularının serbest bırakılması istendi. 8 Mart’a denk gelen nöbette tutuklu kadın avukatların isimleri tek tek sayılarak onlara da selam gönderildi.

Yayınlanma: 08.03.2018 - 12:12
Abone Ol google-news
<video:939329>

<video:939329>

Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında asılsız ve akıl dışı delillerle tutuklu bulunan İcra Kurulu Başkanımız ve avukatımız Akın Atalay’ın nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Nisan 2017’de başlatılan “Adalet Nöbeti” dün 49. kez tutuldu. Nöbete CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Almanya Başkanı Christian Mihr, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Dışarıdaki Gazeteciler ve çok sayıda akademisyen katıldı. Nöbetin katılımcıları yakalarına “kırmızı balon” rozeti taktı.

Adliye binası içindeki 1 saatlik nöbetin ardından bina önünde basın mensuplarına açıklama yapıldı. İlk olarak söz alan İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, şunları söyledi: “Bugün Adalet Nöbetlerinin 49. haftasındayız. 49 hafta evvel Cumhuriyetçi meslektaşlarımız için başlatılan nöbetlerden bu yana geçen zaman dilimi, adaleti soluyan bir aşamaya vardıramadı bizi... Avukat Akın Atalay ve gazeteci Murat Sabuncu 494 gündür, Ahmet Şık da 433 gündür tutuklular.

49 hafta önce, yurttaşların adalete inançlarının yüzde 30’lara bir türlü varamadığı bir ortamda, üstüne bir de OHAL rejiminin oturduğu ve hukuk arayışlarının büsbütün yoğunlaştığı dönemde tutaklanmıştı onlar... Yaşadığımız süreç, kanun hükmünde olsa bile hukuk hükmünde olamayan kararnamelerle bizi nefes darlığı kadar boğan hukuk darlığına getirdi. Sonra öğrendik ki, hukukun üstünlüğü endeksinde de 113 ülke arasında 101. sıradaymışız.

Şaka gibi

Yetkililerin “bağımsız yargı” iddialarının, duyanlara şaka gibi geldiği dönemi yaşıyoruz. Nöbetini tuttuğumuz adaletin, demokrasi içinde var olacağını bilen bir mesleğin mensupları olarak, yükselttiğimiz talebin, yurttaşların onurlu yaşamasının koşulu olduğu savındayız. Biz sadece 3 Cumhuriyetçiye özgürlük talebi için değil, özünde haksızlığın zulme dönüştüğü bir ortamın demokrasi olamayacağı inancı ile buradayız 49 haftadır...

Darbeleri, darbelerin sıkıyönetim mahkemelerini; DGM’leri, özel yetkili Mahkemeleri ve nihayet OHAL’leri onların mahkemelerini yaşayarak gelen bu ülkenin avukatları, yarın Silivri’de görülecek davanın benzerlerini çokça görüp yaşadılar. Biz çokça yaşadık bunları... Bu dava avukatlar için bir “dejavu”dur. Bize zulümler ve ihlaller kaldı o günlerden... Yargıtay’ın 150. kuruluş yıldönümünde sayın Cumhurbaşkanı’nın şu sözleri her şeyi anlatmaya yetiyor:

“Adalet dağıtmayan savcı ve hâkim de zalimler arasına giriyor. Bir ülkede halk, adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir” dedi önceki gün Cumhurbaşkanı...

49 haftadır sessizce çığlık atıyoruz. Halkın hak arama özgürlüğünün temsilcisi ve teminatı olan avukatların bu çığlığı, kendilerine dair bir istemin ötesinde değerlendirilmelidir. Bu aslında halkın çığlığıdır. Avukatlar, çığlık atarken çıkan sesteki nefestir. Avukatların sesi kesilise, yurttaşların nefesi kesilir.

Kanuna uydurulma çabası gösterilen Cumhuriyet davasının, hiçbir biçimde hukuka uygun olamayacağını bilen avukatlar olarak tarihe düşeceğimiz notları alıyoruz. “Yayın politikası değişti” diye mahkûm olan “ilk gazeteciler”, onlar olmasın istiyoruz. Kendisi yargılanan savcının soruşturmasındaki dosyada, bütün iddialar çürütülmüş olsa da, adaletsizliğin egemen olduğu bir konjonktüre teslim olmayalım istiyoruz. Bitsin bu zulme dönüşen yargılama diyoruz.

Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Avukat Akın Atalay Adalet’ine kavuşabilmeli... Murat Sabuncu Eylem’ine dönebilmeli artık... Ahmet Şık sarılabilmeli Yonca’sına Dünya Kadınlar Günü’nün hemen ertesinde... Yarın “yeni bir başlangıç oldu” diyebilmeli herkes...

Biz yarın Silivri’de olacağız. Tarihimizi yazarken Silivri’deyiz yarın... Nasıl yazacağımıza da karar verilecek yarın... Bizden söylemesi... Dedik ya, bu nöbetin parolası hukuk, işareti demokrasidir”.

En büyük kavga

Dışarıdaki Gazeteciler adına konuşma yapan gazeteci Elif Akgül, adalet talebinin yazılı ilk destan olan Gılgamış’tan beri, insanlığın en büyük kavgası olduğunu anımsattı. Akgül, adliye binası içindeki heykelin Yunan adalet tanrıçası Themis’e ait olmadığını, Romalıların adalet tanrıçası Justitia heykeli olduğunu ifade ederek aralarındaki farkın Justitia’nın gözlerinin kapalı olmasından kaynaklandığını söyledi. Bu hatırlatmanın ardından “Bugün ülkemizde (AKP Türkiye’sinde) yargı ne kadar bağımsız, ne kadar tarafsız” sorusunu yönelten Akgül, bunun yanıtının çok hazin ve kabul edilmesi mümkün olmayan bir durum olduğunu söyledi. Akgül, 16 gazeteci kadın ile çok sayıda avukat kadının Türkiye hapishanelerinde olduğunu anımsatarak, “Kadınlar, ‘savaşa, OHAL’e, cinsiyetçiliğe karşı, bedenimiz, emeğimiz ve özgürlüğümüz için direniyoruz’ diyor. Seslerini, seslerimizi duyan var mı” sorusunu yöneltti.

Geç kalınmamalı

“Fransız Devrimi’nden beri biliyoruz ki ‘Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır’ diyen Akgül, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu nedenle başta Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık olmak üzere haksız bir şekilde suçlanan, tutuklanan ve mahkûm edilen tüm mahpusların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Yarın Silivri’de görülecek Cumhuriyet davası, bir milat olmalı. Önce Cumhuriyet tutukluları ve devamında tüm haksızlığa uğrayanlar bu mavi göğün altında özgürce nefes almalı. Adalet mülkün temeli olduğuna göre, hukuku eğip bükmek, en başta iktidar sahipleri olmak üzere kimseye bir fayda sağlamaz. Bir kez daha hatırlatalım, Yaşar Kemal’in Abdi Ağa’sı gibi zulümle abad olan yok, olmadı, olmayacak. Son olarak, ‘Dünyanın yok olması pahasına olsa bile adalet yerini bulmalı’ diyen Kant haklı, çünkü insan ekmek gibi su gibi adalet, özgürlük ve barışa muhtaç. Daha fazla geç kalınmamalı.”

Tutuklu avukatlara selam

Avukat Kemal Aytaç da, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, hapishanelerde tutulan kadın avukatlara selam gönderdi. Aytaç, “Farklı cezaevlerinde tutulan kadın avukat arkadaşlarımız Ayşegül Çağatay, Aycan Çiçek, Barkın Timtik, Buket Yılmaz, Didem Baydar Ünsal, Ebru Timtik, Naciye Demir, Özlem Gümüştaş, Sezin Uçar, Şükriye Erden, Yağmur Ereren, Yaprak Türkmen ve Zehra Özdemir, Kadınlar Günü’nü hapiste kutluyor. Onlara selam olsun” diye konuştu.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler