Yargıda eşitlik bunun neresinde?

Tutukluluk süresinin beş yıla indirilmesiyle pek çok insan serbest bırakıldı. Ancak yasa kimileri için işlemedi. Gazeteci, radyocu Füsun Erdoğan ve onunla birlikte yargılanan sosyalistler, 7.5 yıldır tutuklu olduğu halde, avukatların yaptıkları tahliye talebi iki kere red edildi. Gözler, şimdi Anayasa Mahkemesi'nde.

Yayınlanma: 04.04.2014 - 15:52
Abone Ol google-news

Tutukluluk süresi beş yıla indirilince pek çok insan serbest bırakıldı. Bunların içinde gazetemize bomba atan da, Zirve Yayınevi çalışanlarının katilleri de vardı. Ancak bazılarına “yasa işlemedi”! 2006'da “GAYE” operasyonu kapsamında gözaltına alınıp yargılanan Atılım Gazetesi yazarları Arif Çelebi ve Bayram Namaz, Özgür Radyo eski Genel Yayın Koordinatörü, gazeteci Füsun Erdoğan ile Naci Güner, Seyfi Polat, Turaç Solak, Mehmet Ali Polat, Erkan Özdemir 7.5 yıldır tutuklu mesela. Avukatların yaptığı tahliye kararı iki kere red edildi. Karar şaşırtıcıydı; “...karar tarihi olan 5.11.2013 tarihinde sanıkların tutukluluk süresinin CMK 102/2 ve TMK 10. maddesine göre belirlendiği, karar tarihi itibariyle 10 yıllık sürenin dolmadığı” ! Oysa aynı mahkemeler, 11 Mart'ta Veli Küçük, Levent Ersöz'ü; Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ kararına atıfta bulunarak, gerekçeli kararın yazılmamış olmasından ötürü hak mağduriyetinin doğduğu tespitiyle tahliye etmişti! Avukatlar, “Bu kararlar, Anayasa’nın eşitlik ilkesine açıkça aykırı” diyor, “Son yasal düzenlemelere karşı da bir direnç olarak gördüğümüz bu kararlar, altında özel yetkili yargı sistemlerinden gelen yargıçların imzalarının olması suretiyle de tarafımızca adil yargılanma hakkının baştan ihlali niteliğinde.” O nedenle Anayasa Mahkemesi'ne başvuruldu. Ancak hukuk sistemindeki bu eşitsizlik adalet umutlarını azaltıyor. Gazeteci, radyocu Füsun Erdoğan'ın oğlu, müzisyen Aktaş'ın “Türkiye sınırları içerisinde herhangi bir mahkemeye ne inancım, ne de saygım var” demesi bundan. Bu eşitsizliğe dikkat çekmek için Arif Çelebi'nin kardeşi Semra Türkiye'de, Füsun Erdoğan'ın oğlu Aktaş da Hollanda'da açlık grevi yaptılar. Biz de Aktaş Erdoğan'la annesini, çalınan yıllarını ve davayı konuştuk.

- Füsun Erdoğan düşünceleri ve gazeteciliğiyle tanıdığımız biri. Ama siz kimsiniz?

1987 yılının 5 Şubat'ında Hollanda'nın Rotterdam kentinde doğdum. İki yaşımdayken İstanbul'a taşındık. Orada beni babannem ve dedem büyüttü. Daha 9 yaşındayken anne-babam gazetecilik ve radyoculuk faaliyetleri yüzünden tutuklandı ve işkence gördü. İşkenceci polis şefleri yargılandı ve cezaya çarptırıldı. Annem ve babam 2006'da yeniden tutuklandığında çok şaşırdım, diyemem. Türkiye'de muhalif, doğrudan ve insan haklarından yana olmanın, özellikle de sosyalist olmanın cezası çok ağır!

- Tutuklandıklarını öğrendiğinizde ne hissettiniz?

Tutuklandıklarını duyduğum zaman hayatımın ciddi bir anlamda değişeceğini tahmin edebiliyordum. Küçük yaşlardan beri müziğe ilgim vardı, konservatuvara başlamıştım. Annemler cezaevine girdiğinde akrabalarımın desteğiyle Hollanda'ya dönüp konservatuvara orada devam ettim. Şu an Hollanda Kraliyet Konservatuvarı'nda yüksek lisansımı tamamlamak üzereyim. Hollanda başta olmak üzere pek çok ülkede klasik gitar resitalleri verdim. Kısacası tüm enerjimi müziğe ve sanata veriyorum. Tüm bunların yanı sıra hayatımın akışına ciddi etkisi olan, oğlu olduğum için gurur duyduğum, tutuklu gazeteci/radyocu olan annem var.

- 27 yaşındasınız ve hayatınızın 8 yılını annenizden ayrı geçirmek zorunda kaldınız. Dava bir türlü sonuçlanmadı. Adalet sisteminin size yaşattıklarını anlatmak zor, ama yine de denemenizi istesem...

Türkiye adalet sistemi bana çocukluğumu, annemsiz geçirdiğim vakitleri borçlu. Annemlerin davası özel yetkili mahkemelerin ilk deneklerinden oldu. Adalet sistemindeki açıklar ve keyfiyet davanın uzamasına sebep oldu. Türkiye'de siyasiler için uzun tutukluluk 10 yıldı, dolayısıyla Yargıtay'a veya AİHM'e gidene kadar bu süreyi kullanıp insanları yıldırmaya çalışıyorlardı. Ben bunu tutuklulara ve ailelerine karşı yapılan psikolojik bir işkence yöntemi olarak görüyorum.

- ÖYM'lerin kaldırılması ve tutukluluk süresinin beş yıla indirilmesiyle cinayet işleyenler dahi serbest bırakıldı. Ancak anneniz hala cezaevinde. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Annemin ve diğer gazetecilerin aldığı red şaka gibi: Ceza verildiği tarihte uzun tutukluluk 10 seneydi, o yüzden tahliyenizi red ediyoruz! E, şimdi adama sorarlar; kararları mahekemede verilmiş Ergenekon ve Zirve Yayınevi gibi davalar için de aynısı geçerli değil miydi? Peki adalet mülkün temeliyse, nerede yargıda ve hukuktaki eşitlik? Bu kadar basit olmamalı… Hakimler, “Gazetecisiniz, sosyalistsiniz; kusura bakmayın ama yasalar sizden yana olsa dahi, biz sizi serbest bırakmayacağız” deseydi en azından daha inandırıcı olurdu. Bu durumda adalet karşısındaki eşitliği savunup, çifte standarta son deyip bu adaletsizliği teşhir etmekten başka şansımız kalmıyor.

- Geçen hafta üç günlük açlık grevi yaptınız bu adaletsizliğe dikkat çekmek için. Sizce yeterince kamuoyu desteği var mı?

Açlık grevime birçok duyarlı insan katılıp destek verdi. Hollanda'da başta NOS ve Volksrant gibi birçok önemli medya kuruluşları haber yaptı. Haberlerinde adaletsizliği ve komploya da yer verdiler. Adalet çadırımızı milletvekilleri, avukatlar ve gazeteciler ziyaret ettiler, konunun takipçisi olacaklarına söz verdiler. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu'na dahi annemin doğrudan adını ekledi ve paragraf ayırdı. Uluslararası Avrupa Gazeteciler Federasyonu anneme sahip çıktı ve sesini dünyaya duyurdu. Türkiye'deki otoriteler Avrupa ziyaretlerinde annemin adını duyar oldular. Ama orada da anneme terörist damgası vurmaya çalıştılar. Düşünce Özgürlüğü adlı kongrede Arınç'ın “bağzı açıklamaları” oldu. Egemen Bağış ve danışmanı Avrupa ziyaretlerinde sorulunca, annemin silah kullandığını söyleyecek kadar pervasızlaştılar. Hoş, Egemen Bağış'ın ne olduğunu “makara”sında gördük.

- Bu süreçte annenizle görüşebildiniz mi, bu ikili uygulamalarla ilgili düşünceleri nedir?

Tahliye taleplerinin reddinden bu yana annemle görüşme fırsatım olmadı. Teyzem adalet karşısındaki eşitlik ilkesine inanıp ilk biletle İstanbul'a gitti. Çok umutlandı ve bu yüzden de çok üzüldüğünü tahmin ediyorum. O günden bu yana aklım hep onda. Şimdiye kadar yaşatılanlar, Türkiye'deki adalet sistemine, yargıya güvenmeyip, umutlanmamayı öğretti. Nitekim öyle de çıktı. Katilleri serbest bırakan adalet sistemi tutuklu gazetecileri bırakmadı!

- Anayasa Mahkemesi'nden adil bir karar çıkacağını da ummuyorsunuz, o halde...

Aralık operasyonlarından bu yana bir çok olaya tanık olduk. Ben sadece şunu söyleyebilirim: Türkiye sınırlarında herhangi bir mahkemeye ne inancım, ne de saygım var! Asıl bu mahkemeler halk nezdinde yargılandığı zaman Türkiye'ye gerçek adaletin geleceğine inanıyorum!

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler