Ticaretin de sultanı oldu

Peki, bugün “Nerde o eski ramazanlar” klişesini hangi anlamda ve bağlamda seferber ediyoruz en çok?..

Yayınlanma: 17.06.2015 - 23:50
Abone Ol google-news

Refik Halid Karay 1943’te yazdığı “Üç Nesil Üç Hayat” adlı kitabında , “Benim çocukluğumun ramazanları kara kışa rastlamıştı” der ve şöyle devam eder: “İşte tekrar kışınkine giriyorum. Lâkin ne kadar değiştik. O ramazanlar beni tanıyamaz halde. Kendileri ise benden daha tanınmaz halde!..”

Refik Halid’in bu yazdıklarından onlarca yıl sonra da yeni nesiller hep benzer hissiyatla karşıladı her yeni ramazanı. “Nerde o eski ramazanlar” diye âh etmek, bir yeni zamanlar klişesi oldu.

Peki, bugün “Nerde o eski ramazanlar” klişesini hangi anlamda ve bağlamda seferber ediyoruz en çok?..

Herhalde şimdilerde ramazanların daha sönük geçtiğinden dem vurmak mümkün değil. Ramazan her yıl çok daha yoğun ve oruç tutan kadar tutmayanlar açısından da varlığını hissettirir bir ay olarak karşılanıyor Türkiye’de. Toplumsal olduğu kadar politik güdümlemeler eşliğinde üstelik. Ve kültürel açıdan, daha doğrusu “popüler kültür” çerçevesinde baktığımızda ramazanların eskiye göre daha renksiz, hareketsiz, eğlencesiz olduğunu söylemek hiç doğru olmaz.

Ama belki “zamane ramazanları”nın ayırt edici karakteristiği olarak şu söylenebilir: Türkiye her yeni ramazana bir öncekinden daha büyük bir “endüstriyel” iştahla hazırlanıyor ve bu iştahla ramazanı geçiriyor, daha doğrusu “tüketiyor”.

Şimdiki ramazanları eski ramazanlardan ayıran en kritik nokta, ramazanın bir ibadet hususu olmaktan öte bir “iktisat meselesi” olarak karşımıza çıkması!..

Bunu anlamanın yolu ramazanın camisi ile “çarşı”sı arasında bir karşılaştırmaya gitmek. Yıllar önce küçük bir çalışmada bunu yapmış ve Sultanahmet Camii yanında kurulan Osmanlı Çarşısı’nda gerek gün içinde gerekse iftar zamanı hareketliliğin teravih namazında cami içinde aynı ölçü ve ağırlıkta karşımıza çıkmadığını görmüştük.

Bu, üzücüdür. Teravihten çıkıp bu tabloyu yorumlayan samimi bir Müslüman’ın ifadesiyle insanlar bu ayda ne kadar amellere-ibadetlere yöneliyor, ne kadar başka şeylere vakit harcıyor, tartışılır.

Vakit harcanan başka şeyler arasında gazetelerin her yıl olduğu gibi bu yıl da baskı sayısını artırma derdiyle dağıtımı için pürtelaş organizasyonlara giriştikleri ramazan “hediyelikleri” var.

Büyük otellerin, restoranların, fast-food zincirlerinin zengin ve gösterişli iftar menüsü hazırlıkları ve şaşaalı toplu iftar organizasyonları var.

Televizyonlarda karşımıza çıkan ve ibadeti, kanaatkârlığı, gönül tokluğunu unutturan tüketimi kamçılamaya hevesli “ramazan reklamları” var.

Her yıl iftar ve sahur programı yapmak için bir ekrandan öbürüne transfer teklifleri de alan ve her yeni ramazanda “kaşe”sini katlayan “televaiz”lerimiz var.

Bunlar ramazanın manevi bereketini aşacak mahiyette onu bir ticari bereketle eda ettiğimizi düşündürecek sadece birkaç örnek ve rahatlıkla çoğaltılabilirler.

Aslında olan, çok uzun zamandır Batı dünyasında Noel, Paskalya gibi dini bayramlarda yaşananların benzeriyle “Dar ül-İslâm” bünyesinde karşılaşıyor olmamızdan ibaret. Onlar nasıl bir ticari canlanma için imkân alanı oluyorlarsa artık ramazan da benzer bir mahiyet ve çerçevede karşımıza çıkıyor.

Mesela ramazan programı yapan bir din hocası bu programı yaptığı televizyon kanalından 100 binlerce lira kazanç elde ediyor! Burada karşılanan ihtiyaç belki dinî ama bir o kadar, hatta daha da çok ‘şahsî’... Yönelim belki kutsî, ama bir o kadar da dünyevî... İşin içinde kâr-zarar hesabı, rekabet gibi dünyevî dinamikler alabildiğine var.

O zaman ramazan demek ki yukarıda amel-ibadet hesabı yapan samimi ve “masum” mümin kadar kâr-zarar hesabı yapan sermayeye de geliyor.

İnsanları camiye-mabede olduğu kadar çarşıya-pazara da davet ediyor.

Kanaatkâr, mütevazı ve dayanışmacı “yeryüzü sofraları” kadar, kazanç arzulu, muazzam ve rekabetçi “nefaset sofraları”nı da önümüze kuruyor.

Dolayısıyla “On Bir Ayın Sultanı” adı altında, ama artık ibadete olduğu kadar ticarete de “sultan” olarak şekilleniyor.

Kısaca, tüketim ekonomisi ve kültürünün terkisinde karşımıza çıkıyor…

Bakalım ileride bu “ramazan”a da bakıp “Nerde o eski ramazanlar” diyen de olacak mı?!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler