‘Halkımız, Tekadam rejiminin emrinde medya yalan söylüyor’

30 Haziran 2018 Cumartesi

Ülkemiz siyasal, toplumsal dönemeç taşlarından Büyük Zonguldak, dünyanın en kitlesel, uzun soluklu direnişini gerçekleştirmiş maden işçileri, dönemin Başbakanı Yıldırım Akbulut’un sonunda imzalamayı kabul etmek zorunda kaldığı, “Özalizmin, emek hakları kazanımlarını adım adım geriye çeken, kıran gidişini tersine düzeltmede dönemeç toplusözleşmeyi” Cumhurbaşkanı Özal’ın talimatıyla geriye çekmeye çalışıyordu. Abant’ta 1990 yılının son gecesi “verdim dediği haklardan geri dönmeye kalkınca”, halka uzmanlaşmış sloganlarıyla yürüyüşlerde dertlerini anlatan yüz binlerin “Halkımız, Başbakan yalan söylüyor, çarptık böldük, hesap tutmuyor” sloganı, kış ayazında muhteşem Ankara yürüyüşleri, unutulmazdı... Özalizme nokta koyduran bu olağandışı toplumsal direnişin günümüzde yaşanan pek çok gelişme için de uyarıcı değerinden esinlenerek, sonuca nokta koyan sloganını, kulak ritmiyle birlikte, biraz uzun kaçsa da başlığıma uyarlamış oldum.
Tekadam rejiminin emrinde medyanın, kamuoyunu güdüleme araçlarının yüzde doksan beş üstünde etkinliği sağlanmış olarak, kamuoyunu gerçeklerden uzaklaştırma, rejimin amaçlanmış sonuçlarına hizmet yolunda güdüleme ile görevlendirilmiş olmaları, evrensel gazeteciliğe, insan hakları, hak-hukuk-demokrasi özgürlüklere ilişkin raporlarla, sürekliliği nedeniyle de haber değeri kalmamış bir gerçeklik. Sıcak gündemimizde seçim sonuçlarının, ortaya çıkmış gerçeklerinin, beyinlerimize kazılmak istenen yalanlarla güdülenmeleri, aldatılmaya çalışmamız üzerinden, demokratik atılacak adımlara ilişkin kurulan yeni tuzaklar var...

***

Süper güç Amerika gibi emperyal devlet örneklerinde bile, yoksul, eğitimsiz ezilen seçmen tabanlarda demokrasinin işleyişinde sorgulamalı, ancak güçler ayrılığı ilkeleri hiç değilse sermaye çıkarlarına hizmette kusursuz, sağlam başkanlık rejimleri ayakta. Yoksul, hele de demokrasi gelenekleri zayıf, ırklar soslu, inançlar odaklı, mezhepler, cemaatler, aşiretler, her türden alt kimlikler üzerinden, yakın tarihte askeri darbeler yerine ağırlıklı iç savaşlar bataklıklarında, terör üzerinden kolayca kırdırılmakta olan ülkelerde, başkanlık rejimleri, otoriterleşmenin, sivil darbe düzenlerinin cirit atılabilen araçları olarak, açık diktatörlükler yerine seçim sandıklarıyla işlevsel. Yine de bizim ülkemize dayatılan hem parti başkanı, hem başkanlık rejiminin başkanı örneğinin, başkanlık rejimlerinin olmazsa olmazları güçler ayrılığı ilkelerinin ayaklar altına alınmış ağır boyutları, sandık sonuçlarıyla aklanamayacak tehditler içeriyor...

***

Bugünlere gelene kadar yaşanmış ağır tehditlerin, hak-hukuk ihlallerinin, halen anayasal düzenimiz, yasalarımızda geçerli hak-hukuk ihlallerinin en yaşamsallarını bile sil baştan tartışmanın ne yeri ne de zamanı. Erdoğan birinci turdan başkan seçildiğine göre, ilk geceden başlayan, millet cephesini ve en çok da bu cephenin oluşmasında belirleyici, yönlendirici güç, rolleri üstlenmiş CHP’nin, seçim sonuçları üzerinden, iç kongre, liderlik savaşlarına çekilmesi adına, Tekadam rejiminin emrindeki medyanın bu çapta yalanlar üzerinden kirli oyunları, belden aşağı taktiklerle vurma savaşları neyin nesi?
Kurgulanmış saat üzerinden tahrikler, CHP’nin başkan adayı ile parti oyları arasındaki 8 puanlık fark... Günlerdir en çirkin tahriklerden istenen dozda sonuçlar alınamayınca, saldırganlık, öfke kışkırtmacılığı yarışı tırmandırılıyor.
Türkiye’nin içine düştüğü iç-dış kaosun, ağır rejim, siyasal sorunları başlıklarının, en azından Saray rejimi açısından gereken bilgilendirmeleri bile geçiştiriliyor. Saray rejiminin, seçim zaferi ile unutulacağı varsayılan, seçim süreçlerinde yaşanan ayıplar, işlenen suçların unutturulması gibi bir kaygı da gündemde olmadığına göre. En çok neden, niçin bu kadar korkuluyor?
Baskın seçim, başkanın çekirdek kadrosunda olacakların AKP oylarını yükseltebilme uğruna milletvekili liste başlarına konulmaları, kritik yerlerde kendi belediye başkanları içinde, sınırsız kamu görevlisinin, yargıçlar, polis müdürlerinin yerlerine sadıkların yerleştirilmeleri yetmedi. Şaibeli referandum seçiminin ertesinde, Erdoğan’ın koşar adım AKP’nin başına geçmesi, tüm parti örgütlerinin sil baştan Saray iradesinde yenilenmesi, kongrelerin sadece Erdoğan’ın konuştuğu görüntülü sahnelerle izlenebilir, el konulmuş parti yönetim kadroları, delegeleri üzerinden demokratik tanıklığımızın söz konusu olamaması...
Sandıkta, AKP Erdoğan’ın sorumluluğunda 7 puanlık oy kaybına uğramış. Koalisyon ortaklarının oylarıyla Başkan Erdoğan AKP’den on puan daha fazla oy almış. Böylesine güçlü, tekil siyasal sorumluluktan sonra, AKP başkanlığından istifası dahi sorgulanamıyor, Meclis desteğinin kaybının sonuçları ağızlara alınamıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları