Asıl Tehlike Tayyip

05 Ağustos 2014 Salı

Başbakan İzmir’de de, her yerde yaptığını tekrar etmiş rakiplerine karşı bölücü dili kullanmayı sürdürmüş.
Bakın ne diyor Kılıçdaroğlu’na:
- Kılıçdaroğlu sen Alevi olabilirsin bunu açık açık söyleyebilirsin. Ben Sünniyim bunu açık açık söylüyorum. Milleti aldatmaya gerek yok
Bugüne değin, söylediklerinden ve yaptıklarından anlaşılan demek istediği şu:
- Ey halkım bu Kılıçdaroğlu Alevi, Ekmeleddin de Alevilerin adayı, unutma!
Kılıçdaroğlu’na karşı, üstü kapalı biçimde mezhepçilik yapan Erdoğan, Demirtaş için de açıkça etnik kökene dayalı politika yapıyor:
- Kendisi Zaza, ama benim Kürt kardeşlerimi aldatıyor.
Tayyip Bey’in politikası mezhepsel ve etnik kökene dayalıdır.
İşte Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu tehlikelerin en büyüğü de budur.
Evet şu dönemde Türkiye ve Türkiye ile birlikte bütün bölge büyük bir tehdit altında.
Mezhep savaşları, etnik ayrışmalar ve çatışmalar, dinci terör örgütlerinin oluşturduğu tehlikeler, birbirleriyle yarış halindeler.

***

Ama bütün bunlardan daha vahimi, içinde bütün bu tehlikeler tohumunu taşıyan mezhep ve etnik kökenli politikanın izleyicisi Tayyip Bey’in Türkiye’nin yazgısına egemen olmasıdır.
Böyle bir politika ve dünya görüşü ile Tayyip Bey’in, ne kadar barış süreci paketi hazırlarsa hazırlasın Kürt sorununda herhangi bir çözüme katkıda bulunmasına imkân yoktur. Çünkü etnik tabanlı politikalarla bu sorunun çözülmesi mümkün değildir.
Tayyip Bey’in ülkemizde Alevilere karşı uygulanan ayrımcılık sorununu da çözmesi mümkün değildir. Çünkü bizzat kendisi aynı ayrımcılık politikasını sürdürmektedir.
Söz konusu politikanın bu şekilde sürmesi halinde, ülkemizde maalesef geçmişte örneklerini yaşadığımız yeni toplumsal olayların patlak vermesi kaçınılmazdır.
Tayyip Bey’in mezhepçi ve ırkçı politikası tehditlerin büyümesine olduğu kadar sınır ötesi yabancı tehlikelerin ithal edilmesine de yol açmaktadır.
Suriye’deki iç savaşta mezhepsel yangına benzinle koşan, mezhep savaşçılarına silah sevk ederek çatışmaların büyümesine yol açan Tayyip Bey, karşılığında IŞİD’in Türkiye’yi mezhep savaşlarının faaliyet alanlarından biri haline getirmesine ön ayak olmuştur.

***

Dinci politika izleyen Tayyip Bey dinci terör örgütlerinin doğurduğu tehdidi algılayamamakta; bunları ya küçümsemekte ya da görmezden gelmektedir.
Dinci terör örgütlerinin oluşturduğu tehlikenin kendisinden çok, iktidarın bunlar karşısındaki umursamazlığı tehlike oluşturmaktadır.
Değerli gazeteci Saygı Öztürk, 1 Ağustos 2014 tarihli köşesinde “ ‘Uyduruk’ Dedikleri Örgüt Bakın Kimlerin Katili” başlıklı yazısında, Selam Tehvid örgütünün oluşturduğu tehdidin, iktidar ve kimi yandaşları tarafından azımsandığını, oysa Saadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı sırasında 17 Ocak 2000 tarihinde, Hizbullah İlim örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu’nun, öldürüldüğü çatışmada ele geçen harddisklerden ve ardından başlatılan “Umut Operasyonu’nda Selam Tehvid örgtünün, aralarında Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok’un da bulunduğu birçok kimsenin öldürülmesi olaylarının faili olduğunun ortaya çıktığını, bu örgüt ile ilgili soruşturma çerçevesinde haklarında mahkemece dinleme kararı verilmiş olan kişilerden iksinin de (Mustafa Varank ve Sefer Turan) Başbakan’ın danışmanları olduğunu yazıyor ve ekliyor:
“Oysa durum öyle bir hal aldı ki 7 Şubat ve 17- 25 Aralık olayları üzerinden mağduriyet oluşturuldu, şüpheliler hakkında sanki polis tarafından mağdur edilmiş havası verildi.”
Daha fazla söze gerek yok.
Asıl tehlikenin ne olduğu açıkça görülmüyor mu?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları