Gülengül Altınsay

Neden böyle oldu?

30 Ağustos 2018 Perşembe

İlk hafta Akhisar’a karşı harika bir ilk 45 dakikayla alınan galibiyet. İkinci hafta Erzurum’a karşı berbat bir ilk yarı, ardından toparlanma ve bir galibiyet daha. Üçüncü hafta Antalya’ya karşı ezici bir topla oynama oranı, elde edilen pozisyonlar ama attığından daha fazla yiyerek alınan mağlubiyet.
Yani ortada istikrarsız bir futbol ve istikrarsız sonuçlar var.
Yaş ortalaması yüksek Beşiktaş’ın Avrupa Kupası ön eleme karşılaşmasıyla birlikte neredeyse dört günde bir maça çıkıyor olması bir neden olabilir. Ama Siyah-Beyazlıların günbegün düşen performansını açıklamaya yetmez.
Belli ki ‘Feda’ yılında temelleri atılan bu takımın süresi artık bitmiş. Yamalarla, eklemeler de fayda etmiyor.
Peki neden?
Yanıt açık. Takımın taşlarıyla sürekli oynanıyor. Ve doğal olarak eldeki futbolcuların özelliklerine göre şekilleniyor sahadaki futbol da.
O akışkan, dikine, hızlı ataklarla oynanan ve göze de hoş gelen futbol giderek yerini uzun toplara, kanatlardan rakip ceza alanına gönderilen şişirme toplara bırakıyor. Bu tarz futbol çok riskli. Çünkü kaybedilen her top kalenizde tehlike. Ve artık Beşiktaş’ın Atiba-Oğuzhan ikilisiyle başlayan Sosa ve Olcay’ın katılımıyla şekillenen ya da savunmadan Marcelo’nun bu ikiliyle birlikte ileriye etkili çıktığı oyun tarzı yok. Üstelik ilerde de ne Gomez ne Aboubakar ne de Cenk var.
Sonuçta Oğuzhan gibi ayağa pas yapan bir oyuncunun işlevi de ortadan kalktı. Çünkü takım seri ve sabırlı paslarla oynamıyor artık. Hâlâ konuyu kavrayamayanlara Messi’nin Arjantin Milli Takımı’nda ve Barcelona’daki performans farklarını hatırlatmak gerek…

Bitmeyen transfer
Beşiktaş her transfer sezonu bolca oyuncu alıyor. Bu da takımda sürekli sirkülasyon ve uzun uyum süreci ve birçok soru işareti demek.
Fabri’nin yerine alınan Karius dünya çapında. Ama ne zaman kaleyi alıp takıma, lige ve zeminlere uyum sağlayacak? Roco mesela böyle bir sorunun içinde.
Leverkusen U19’dan gelen Güven Yalçın için de, Umut Nayir ve Dorukhan için de karar vermek zor. Kiralık gittiği Konya’dan dönen Orkan’ı bir kez izlemiş çok beğenmiştim. Ama seçim Güneş’in. Fakat bu gençlerin forma şansı zaten az gibi.
Ayrıca transfer bitmiş de değil. Talisca’yı unutamayanlar bir “10 numara”nın derde deva olacağı düşüncesinde. Transfer görüşmeleri süren Adem Ljajic bu beklenen 10 numara olabilir mi? Ayrıca Talisca zaten 10 numara değil, ikinci forvetti.
En büyük soru işareti de şu: Takım nasıl bir top oynayacak?

El freni hakemler
Akıcı futbol demişken futbolumuzun önündeki bir engel de hakemler. “Okulsuz Milli eğitim” gibi “futbolsuz maç” yönetmeyi ilke edinmişler sanki. Antalya maçının hakemi hem pozisyonlara mesafe olarak hem de anlayış olarak uzak kaldı mesela. Sanki bunun amatörü, profesyoneli varmış gibi maçtan sonra Antalyalı Yekta’nın dediği “ikinci yarı profesyonelce zaman geçirdik” lafının baş mimarıydı Özkâhya. İlk dakikadan başlayarak oyundan zaman çalan kaleciye tam 81’de lütfen ödül gibi bir kart gösterdi.
Yetmezmiş gibi tartışmalı pozisyonlarda da VAR çuvalladı. Peki sürpriz mi? Tabii ki hayır. VAR hakemi bir hafta sonra sahaya çıkıyor, sahadaki hakem de VAR’ın başına geçiyor. “Sen beni kolla, ben seni kollayayım” kuralı işliyor. VAR ve saha hakemleri kesin ayrılmadan bu işte çok eyyam görürüz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ha hakem ha referee 25 Nisan 2024
Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları