Meriç Velidedeoğlu

Gazetemiz Cumhuriyet (2)

21 Eylül 2018 Cuma

Değerli dostlar, iki buçuk yıl önce bu başlıklı ilk yazıya, Danimarkalı düşünür Kierkegaard’ın (1813-1855) “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönüp anlarız!” belirlemesiyle başlamıştım; bu kez biraz daha gerilere dönerek baksak diyorum.
Bu konuda kaynak olarak, Atatürk’ün iki ciltlik “Söylev”ini (Nutuk) almak sanırım en uygun seçim olur; çünkü Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı da ardından gelen “1923 Türk Devrimi”ni de en ince ayrıntılarına dek, “Belgeler”le (vesikalar) birlikte anlatmıştır “Söylev”de.
Ve bu doğrultuda yürürsek, Cumhuriyet’i yayınlayacak olan Yunus Nadi’nin adı, Söylev’de, Anadolu’daki ulusal derneklerin, “Temsilciler Kurulu Başkanı Atatürk” ile 16 Ekim 1919 günü İstanbul’dan yaptığı telefon görüşmesiyle Milli Mücadele’nin, Kurtuluş Savaşı’nın daha ilk adımlarında yer alacaktır.
Bilindiği gibi Yunus Nadi gazetecidir; gazetesi Yeni Gün, İstanbul’un işgali (16 Mart 1920) sırasında basılıp kapatılınca, Yeni Gün’ü Ankara’da yayınlamaya başlar. (2.4.1920)
Üç hafta sonra açılan Büyük Millet Meclisi’ne (23 Nisan 1920), İzmir Milletvekili olarak katılan Yunus Nadi, tüm Meclis çalışmalarında, Atatürk’ün hep yanında destekçisi olur.
Bunun en güzel örneğini, Cumhuriyet’in ilanı sırasında muhalefetin inanılmaz engellemelerine karşı, “Cumhuriyet yönetimini” koruyan, çağdaş görüş ve bilgilere dayanan konuşmalar yapar, soruları yanıtlar.
Peki bu sırada, “Basın ne yapıyor” diye sorulacak olursa, Vatan, Tanin, Tevhidi Efkâr, Son Telgraf gazetelerinin, “Cumhuriyet’in ilanını” tüm yurtta duyuran top atışlarının henüz daha dumanı tüterken, Cumhuriyet yönetimine (rejimine), Atatürk’e, bu da yetmez, bu ilanı kabul eden Meclis’e saldırıya geçmek için birbirleriyle yarış içinde olduklarını söylemek, dört dörtlük bir yanıttır.
Ve değerli dostlar, günümüzde basının -gazeteler başta olmak üzere- büyük bir bölümüne, içeriği ve tutumu dolaysiyle takılan “Yalaka Basın” adı gibi, bu basına da, “Mütareke Artığı Basın” denilecektir.
Bu durumda Atatürk yine gerekeni yapar, Yunus Nadi’den “Devrim’in gazetesi”ni ister; ayrıca adının da “Cumhuriyet” olmasını...
Peki, Devrim’in gazetesi “Cumhuriyet” nasıl olmalı, daha doğrusu “amacı ne olmalıydı?”...
Bunun yanıtını vermeden önce, buraya dek yapılan değinmelerden, gazetemiz Cumhuriyet’in hamurunun, TC Devleti’nin kurulması için atılan adımlarla yoğrularak oluştuğunun apaçık görülmesinin altı çizilmelidir.
Temel yayın ilkelerine gelince, Yunus Nadi bu ilkeleri kaleme alıp -bilindiği gibi-Cumhuriyet’in “7 Mayıs 1924” günü çıkan ilk sayısında yayınlar; “Cumhuriyet, ‘Atatürk Devrim ve İlkeleri’ne bağlantılı olarak...” diye başlar ve tüm ilkelerinin bu doğrultuda, “Aydınlanma ve Laiklik ilkesi” bağlamında oluştuğunu belirtir.
Ve, Cumhuriyet Gazetesi’nin yayınlanmasından bir yıl sonra oluşturulan ve “Devrim”in temeli olan, “Devrim Yasaları”nın üçüncüsü, “Tekke, Zaviye, Türbelerin kapatılması” (30.11.1925) uygulanmaya başlar.
Evet değerli dostlar, bu tarihsel anımsamalardan sonra, son dönemdeki, Cumhuriyet’e dönersek, “tarikatlarla” da ilgili; bu yasa yokmuş gibi, bunlardan, dayandıkları kurallardan başlayıp, özellikle “Nakşiliğin”, “Nakşibendi Tarikatı”nın neredeyse propagandasını yapan yazılar, köşe yazısı olarak yayınlanmaya başladı; ayrıca Atatürk’e uzanan kimi yakışıksız eleştiriler de, basın özgürlüğü bağlamında gittikçe yoğunlaşarak yer almaya başlayınca, hep olduğu gibi Cumhuriyet’in gerçek sahibi olan okuyucuları kendilerine özgü tepkiyi ortaya koydu...
Sayın Alev Coşkun, beş yıl boyunca kimi kez tek başına yılmadan yürüttüğü hukuksal hak arayışının sonunda, gerek Cumhuriyet Vakfı’nın gerek Cumhuriyet’in Yayın Kurulu’nun Başkanı olarak sorumluluğu üstlendi; kuşkusuz Cumhuriyet’in Atatürk’ün gazetesi olma özelliğinin bu yapısının sürdürülmesinde yanında olacağımız bilinir.
Cumhuriyet’in yayınlandığı ilk günlerde, Meclis’te yazman (kâtip) olarak çalışan, dolaysiyle Meclis’le ilgili haberleri, Ankara Muhabiri göreviyle yazmaya başlayan ve bu görevini “50 yıl” boyunca, bugün yeniden doğan “Olaylar ve Görüşler” sayfasında sürdüren Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun, “Her iki Cumhuriyet’in de yaşaması için gereken savaşımı sürdürünüz!” çağrısı doğrultusunda, duraksamadan çalışmalıyız!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları