Barış Terkoğlu

Erdoğan’ın mantık evliliği

01 Ekim 2018 Pazartesi

ABD’ye meydan okuyor görünenlerin, geleceğimizi ABD’li bir şirkete danışacak olması sizi şaşırttı mı?
Öyleyse size geçen yıl bu zamanlar yaşamını yitiren Rich Piana’dan bahsedelim.
Herkes onu “dünyanın en kaslı adamlarından biri” olarak tanıdı.
Bedeni büyüdükçe, sistemin dikkatini çekiyordu. Güzel olduğunu düşünüyordu. Oysa tuhaf görüntüsüyle bir tür bağımlılık ilişkisi kurmuştu.
Öldüğünde kolları 61 santimdi, otopsisine göre kalbi ve karaciğeri olması gerekenin iki katıydı.
Yıllarca kullandığı, onu büyüten kas geliştirici maddeler, sonunda vücudunu iflas ettirmişti.
Piana’nın 46 yaşında biten trajik hikâyesi, orantısız büyüme ile gelişme arasındaki farkı anlamamız için karşımızda duruyor. Çocukluktan erişkinliğe, vücudun orantılı bir şekilde ilerlemesine “gelişim” diyoruz. Ekonomide ise kalkınmayı buna benzetiyoruz.
Cumhuriyet devrimleri ölçüsüz büyümeyi değil, kalkınmayı hedeflemişti.
Basma fabrikasının içindeki sinema, Köy Enstitüsünde öğretilen zootekni dersleri boşuna değildi. Kırda ya da kentte, işçi ya da köylü üreten bir toplum. Kafasıyla kolu aynı anda ilerleyen insan. Sanayisi de tarımı da birbirini tamamlayan planlı bir gelişim.
AKP, son kırıntılarını da yıkarak kendi modelini koydu.
Rich Piana düzeni, inşaat ve finansla büyüyen bir ekonomiydi.
Örnek olsun, en büyük 250 müteahhit arasında 46 Türk var. 500 üniversitede ise sadece 2 tane.

BM’nin ekonomi raporu
Bunları şundan anlatıyorum. Biz Erdoğan’ın BM’deki “adalet” konuşmasını dinlerken, kuruluşun başka bir departmanında ilginç şeyler oluyordu.
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın açıkladığı 2018 yılı Ticaret ve Kalkınma Raporu’nda, küresel kapitalizme ve çokuluslu şirketlere sert eleştiriler vardı.
Neler söyleniyordu?
- Uluslararası ticaret eşitsizliği, en tepedeki yüzde 1’lik şirketleri, ülkelerin ihracatının yüzde 57’sini yapar hale getirdi.
- Küreselleşmeyi yönlendiren çokuluslu şirketler, ülkelerin politika yapma alanını daraltırken, şirketlerin gücü ve özgürlüğü artıyor.
- Dev firmaların yarattığı gelir eşitsizliği nedeniyle, küresel talep yeni borç balonlarına dayandırılarak sürdürülüyor.
- Son 10 yılda yüzde 50 artan borç stoku, bugün 250 trilyon dolar. Borcun sahibi aslen özel sektör. Ne var ki borçluluk yatırımları canlandırmıyor.
- Uluslararası üretim zincirlerinde çoğu ülkenin artı değerden aldığı pay 2000-2014 arasında azaldı. Dolayısıyla ticaret, kalkınmanın dinamiği olamaz.
- Dijital devrimin neoliberal dönemde gerçekleşmesi, çokuluslu şirketlerin gücünü perçinleyecek.
- Teknoloji devi firmalar, rekabet açığını büyütüyor, uluslararası dengesiz ticareti artırıyor. En büyük 25 teknoloji firmasının 14 tanesi ABD’de. Amazon’un 2005 yılında kâr/ satış oranı yüzde 10’dan, 2015’te yüzde 23’e çıktı. ABD’deki en büyük üç firmanın 2015 yılı piyasa değeri 400 milyar dolar.
- Tekeller gelirlerini artırırken, vergi vermemenin yollarını buluyor.
- Türkiye’nin dijital devrime hazırlık konusunda gelişmiş ekonomilerle arasında büyük bir uçurum var. Yeni yatırımlar ve kalkınma bir yana, dışa bağımlı büyümenin sonuçlarını yaşıyor.
- Türkiye’de dövizle borçlu özel şirketlerin liranın değer kaybıyla iflasları, yatırım ve büyümenin yavaşlaması bekleniyor. Yüksek faiz de büyümeyi yavaşlatıyor.
- Gelişmekte olan ülkelerde altyapı yatırımları sanayileşmeye, sanayinin çeşitlenmesine ve kalkınmayı sağlayacak yapısal bir dönüşüme dönük değil.
Altyapı sadece tuğla ve sıvadan ibaret değildir” sözleriyle duyurulan rapordan, Erdoğan haberdar mı sizce? Küresel sermayeyle kalkınma olmayacağının, ekonominin kurtarılamayacağının farkında mı?

Nikâhın şahidi
Türkiye’den paralarını birer birer çeken ülkelere gitmeden “Onların doları varsa bizim Alllahımız var” diyerek kafa tutan o Erdoğan’dan Batı’da eser yoktu.
Gazetelerin manşetlerinde Erdoğan’ın Trump’la ya da Merkel’le el sıkışırken fotoğrafını gördük.
Hemen altında ise Damadı Berat Albayrak’ın küresel ticaretin devleriyle yaptığı toplantıların notları vardı. Kamu harcamalarını kısan, uluslararası şirketlere yeni kâr alanları açan ekonomik programını tanıtıyordu. Türk ekonomisini yerli ortaklarıyla borçlandıran çokuluslu şirketleri, yeniden ülkeye çağırıyordu. Bizzat Erdoğan, “Kendinizi ülkenizde hissedin, sıkılırsanız buradayım” diyerek, kuralsızlığın garantisini veriyordu.
Batı’dan kopuyor mu” sorularıyla Batı’ya giden Erdoğan, aksine kökten bağlı olduğunu gösterdi. Son mal beyanında kendisi de bir müteahhide borçlu çıkan Erdoğan, ülkesindeki borçlu sermayenin çağrılarına uygun şekilde, küresel sermayeyle barışmak için uğraştı.
Başardı mı?
Ardından yazılanlara bakılırsa ekonomiyle sıkışmış Erdoğan, Batı ile yeni bir mantık evliliği arayışında. Rich Piana’yı örnek almış bağımlı Türk ekonomisini, küresel sermayenin estetik operasyonları için bir kez daha masaya yatıracak.
Her nikâhın en az bir şahide ihtiyacı vardır.
İşte “bizi denetleyecek” diye övünülen şirket, Türkiye’nin küresel piyasadan kopmadığının şahidi ve garantisi sadece.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları