Ayşegül Yüksel

METİN AND’I ANARKEN

02 Ekim 2018 Salı

Türk tiyatro tarihçiliğinin büyük ustası Metin And Hocamızı 10 yıl önce 30 Eylül’de yitirmiştik. Ortak ve özel anılarımız yüreklerimizde yaşayadursun, Metin And imzalı kitaplar, tıpkı o yaşarken olduğu gibi elden ele dolaşmakla kalmıyor, bilimsel çalışmaların ‘olmazsa olmaz’ları olarak dipnotlara ve kaynakçalara işlenmeyi de sürdürüyor. Metin And’ın ürettiklerini tüketmek olanaksız.
And, çalışmalarında antropoloji, halkbilimi, tarih, estetik, sanat tarihi alanlarını da kucaklamış bir aydındı. Kitap ve makale boyutundaki çalışmaları baş döndürücü bir çeşitlilik gösterir. İşlediği konular, tiyatrodan baleye, mitolojiden köylü danslarına, Türk halkbiliminden Devlet Tiyatroları’nın sorunlarına, Şamanlıktan İslamda öykücülüğe, Uzakdoğu sanatlarından Türk minyatür sanatına, gözbağcılıktan tarikatlara, 17. yüzyıl Türk çarşı ressamlarından iskambil kâğıtları koleksiyonculuğuna dek uzanır.
Onun yapıtları boyunca yaptığınız tiyatro yolculukları sizi dünyanın her yerine, ama yoğunlukla Anadolu’ya, Ortadoğu’ya, Asya’ya, Uzakdoğu’ya götürür. Metin And yalnız tiyatro bilgini değil, aynı zamanda tiyatro gezginidir. Yaman bir bilgi ve belge toplayıcısı, yaman bir gözlemcidir. Kitaplarıyla sizi önce geçmişe taşır, sonra yeniden bugüne ulaştırır.
Metin And, 1960’lardan bu yana, her kuşaktan okuruna Türk tiyatrosunun kökenlerinin gizlerini açmış, Türk tiyatrosunun varlığını, gelişimini ve yaşadığı tıkanıklıkları, bilimsel tutarlılıktan sapmadan, ama ‘aykırı’ görünen - kendisine özgü- bakış açılarından da ödün vermeden sergilemiş, Türk tiyatrosunun dünya tiyatrosu (Doğu ve Batı) içindeki izlerini sürerek, hem yurtiçinde hem de yurtdışında sarsılmaz bir otorite konumuna yükselmiştir.
Raflara sığmayan kitaplarını, yüzlerce makaleyi üretirken, kendini araştırmalarına vermiş bir ‘bilim adamı’nda görülebilecek donuk ‘gri’ tonlardan alabildiğine uzak durmuş, ‘renkli’ kişiliğini koruyabilmişti. Araştırma sonuçlarının verdiği coşkuyu paylaşırken gözleri parlardı. Yıllar önce, İstanbul’daki eski tiyatro binalarını anlattığı ‘Sahneden’(TRT 1) başlıklı televizyon izlencesinde onu izleyenler, o dönemlerde gerçekten de yaşamış olduğu duygusuna kapılmışlarsa haksız sayılmazlar. Anadolu’daki oyun geleneğinden söz ettiğinde, geçmişte kalmış bir dolu çocuk oyununu gerçekten oynayıp tadını çıkardığını sanırsınız. Onun coşkulu söyleşilerinin tanığı olanların “acaba daha önceki bir yaşamında ‘şaman’, bir başkasında Osmanlı şenliklerine katılan bir ‘cambaz’, ya da şenlikleri resmeden bir ‘minyatürcü’ müydü” diye düşünmesine neden olması hiç de şaşırtıcı değildir.
And, kimi yayımlanmış yapıtlarını zaman içinde acımasızca eleştirir, bu kitapların okunmasını ya da başvuru kaynağı olarak gösterilmesini istemezdi. Bu nedenle birçok önemli yapıtının daha sonraki basımlarında, kitap piyasaya ilk kez çıkıyormuşçasına yoğun bir emek harcandığı görülür. Kısacası, Metin And’ın elinin değdiği her yeni baskı, yeni bir kitap demektir.
Metin And, yurtdışında da yoğun bir etkinlik sergilemiştir. Yalnız yabancı dildeki yayınlarıyla değil, sempozyumlarda sunduğu bildirilerle, konuk öğretim üyesi ya da yazar olarak verdiği ders ve konferanslarla da kültürümüzün önde gelen elçilerinden biri olmuştur.
Gönül borcumu ne yapsam ödeyemeyeceğim bir hocam, sevecenliğini ve ilgisini hiç esirgememiş bir dost, yol arkadaşlarının içine beni de katmış olmasından onur duyduğum yaman bir sanat serüvencisiydi Metin And.
Onu özlüyoruz. Sunmaya bayıldığı ‘gözbağcılık gösterileri’yle kendisini de aralarına kattığı, ‘kılıktan kılığa’, ‘zamandan zamana’, ‘uzamdan uzama’ taşıdığı ‘oyunbaz’ imgeleriyle, tiyatrodaki yolculuğumuzda, kitaplar boyunca hep yanımızda olduğunu bilsek de...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları