Ne oldu bize?

02 Ekim 2018 Salı

Önce aklımız mı soldu, yoksa vicdanımız mı çürüdü?
Hamakatımız mantığımızı esir mi aldı, yoksa gözümüzü kin ve nefret mi bürüdü?
Çocuklarımız ve gençlerimiz umudumuz ve korumamız gereken gözbebeklerimiz mi, yoksa gelecek kötülüklerin taşıyıcısı iblisler mi?
Ahlak, iyiyi, hakkaniyeti, doğruyu, emeği yüceltmek mi, yoksa her yerde her zaman fitne fücur ahlaksızlık ve zina aramak mı?
En büyük ayıp sevgiyi dillendirmek mi, yoksa her sevgide, çocukluk aşklarında “müstehcen” aramak mı?
Sevgi mi en yüce değer, yoksa nefret mi?
Çocuklara neyi öğreteceğiz, sevgiyi, doğallığı mı, yoksa her yerde ayıp ve fitne aramayı mı?
Kaç gündür toplumun bu sorulara doğru yanıt veremediği kaygısıyla şaşkınım.
Kaç gündür, soruyorum kendi kendime, zamanlar mı bozuldu, yoksa bizlere bir şeyler mi oluyor?
Kaç gündür dehşetle izliyorum, doğallık, insanlık, gençlik nasıl soluyor, ahlak bekçisi maskesi altındaki yobazlık bütün değer yargılarının yerini nasıl alıyor!

***

Olay, Antalya’da geçiyor. Antalya Kamile Çömlekçi Ortaokulu ve Falez Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’ndeki iki öğrenci 13 yaşındaki S.Ö. ile 16 yaşındaki A.K. sosyal medya üzerinden mesajlaşırlarken aralarında duygusal bir yakınlık oluşuyor ve bir gün okul bahçesinin arkasında buluştuklarında öpüşüyorlar. Bu sırada aynı okulda okuyan A.Ş., çep telefonu ile onların videosunu çekiyor ve Facebooküzerinden S.Ö’ye gönderiyor, S.Ö. de videosunu iki arkadaşına daha gönderiyor.Öğrenciler arasındaki bu olayı sınıf öğretmeni ile okul müdürü duyuyor ve savcılığa intikal ettiriyorlar. Savcılık da soruşturmaya başlıyor ve sonunda Antalya 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde çocuklardan görüntüyü çeken 13 yaşındaki A.Ş. hakkında müstehcen yayınlarda çocukları kullanma, görüntüleri paylaşan diğer öğrenciler hakkında da müstehcen yayınları nakletme, kız arkadaşı ile öpüşen A.K. hakkında ise basit cinsel istismar suçunu işlemekten dava açılıyor.
Antalya Ağır Ceza Mahkemesi altı çocuktan beşini beraat ettirirken, 16 yaşındaki A.K’yi 4.5 yıl hapis cezasına çarptırıyor.
Böylelikle 16 yaşındaki bir oğlan ve 13 yaşındaki bir kızın, masum bir çocukluk sevdası öyküsü, araya video çekimi de girince, cinsel istismar ve müstehcen yayında çocukları kullanma, müstehcen yayını dağıtma gibi suçlamalarda bulunulan ve 16 yaşında bir çocuğun cinsel istismardan hüküm giydiği bir olaya dönüşüyor.
Bu akıl almaz olayın neresinden başlamak gerekir bilmem ki...
En iyisi olayı haber alınca, ilk iş olarak öğrencilerini savcılığa sevk eden öğretmen ve müdürü kutlamakla başlayalım.
Doğrusu bravo!
Biz öğretmenleri, okul yöneticilerini öğrenciyi koruyup kollayan, izleyip uyaran koruyucular olarak bilirdik. Bizim öğretmenlerimiz öyleydiler de...
Meğer öyle değilmiş. Meğer öğretmen çocuk sevdalarını haber alınca, savcılığa ihbar edermiş. Meğer bu öğrenciler sınıf öğretmeni ve müdüre, gençlik sevdalarından dolayı, savcı ve yargıyla bir olup mahkûm ettirmek için teslim edilmek üzere emanet edilmişlermiş.
Ya bir çocukluk sevdası sonunda öpüşmekten bir çocuğu 4.5 yıla mahkûm eden, yargıya ne demeli?
İki çocuğun öpüşmesinde suç olup olmadığına karar veremeyip, konunun bilirkişiye danışılmasına karar verilmesini doğal karşılayalım hadi. Ama, bilirkişinin, “ergenliğin vermiş olduğu dürtülerle” gerçekleşmiş olan olayda cezaya mahal olmadığı yolundaki raporunu görmezden gelerek 4.5 yıla hükmedilmesine ne demeli?
Bu kararı, bütün dünyaya karşı bağımsız Türk yargısının adil kararı olarak savunmak mümkün mü?
Hapse girsin girmesin, 16 yaşında bir çocuğun çocuk sevdasıyla bir kızı öpmesine
4.5 yıl verilmesi üzerine şimdi kim çıkıp da şeriatın kestiği parmak acımaz diyecek.
12 yaşında kızların moruklarla evlendirilmesini caiz gören bir ülkede, 13 yaşındaki kızı 16 yaşında bir çocuğun öpmesinde suç görülmesi, ahlak maskesi altında ahlaksızlığın şahlanışından başka nedir?
Bize ne oldu? Önce vicdanımız mı çürüdü, yoksa aklımız mı soldu?..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları