29 Ekim’de milli irade ve hukuk devleti

28 Ekim 2018 Pazar

Yarın Cumhuriyet Bayramı:
Yirminci Yüzyıl’ın en çarpıcı siyasal, toplumsal ve ekonomik dönüşümünü yarı başarıyla sürdüren Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutlayacağız.

“Yarı başarıyla sürdüren” dedim, çünkü, ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan 95 yıl sonra, kendisinin can verdiği “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısını korumakta zorlanıyor.

***

Demokratik rejimi kendi otoriter yönetimlerine alet etmek isteyen tüm demagogların en çok başvurdukları yöntem, “Milli İrade” kavramını saptırmaktır:
“Milli İrade” kavramı, Padişahın, Kralın iradesine karşı halkın, milletin, yani bütün toplumun iradesini temsil eder.
Demagog politikacılar ise, “Milli İrade” kavramını sadece kendilerini destekleyenlerin iradesi olarak saptırır, seçilince, kendilerini Padişahın, Kralın yerine koyarlar.
Oysa Demokratik rejimlerde, hiçbir iktidar sandıktan çıkmış olmanın arkasına sığınarak Temel Hak ve Özgürlükleri tahrip edemez; seçim kazanma gerekçesiyle ifade özgürlüğünü, muhalefeti, adil, şeffaf ve periyodik seçim hakkını yok sayamaz; Demokrasiyi rafa kaldırarak Padişah gibi, Kral gibi davranamaz.

***

Hitler, sandıktan çıkmış olmanın getirdiği meşruiyeti kötüye kullanarak demokrasiyi tahrip etmiş ve demagojiyle kurduğu totaliter rejim içinde 60-70 milyon insanın hayatına mal olan İkinci Dünya Savaşı’nı kolayca tezgâhlamıştır.

***

İnsanlık, Demokrasinin önkoşulu olan sandığın Hitler’in yaptığı gibi kötüye kullanılmasını, demagoglar tarafından istismar edilmesini önlemek için, Temel Hak ve Özgürlükleri güvence altına alan Hukuk Devleti’ni kurmuş; Hukuk Devleti’ni de Yargıtay, Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Anayasa Mahkemesi gibi Yüksek Yargı organlarına emanet etmiştir.
Özet olarak Hukuk Devleti, sandıktan çıkan ama demokrasiyi istismar eden demagog iktidarlara karşı Temel Hak ve Özgürlükleri korumak için kurulmuştur.
Gerek Yargıtay, gerek Danıştay, gerek Anayasa Mahkemesi gibi Yüksek Mahkemeler, gerekse Yüksek Seçim Kurulu ve Hâkimler Savcılar Kurulu gibi Yüksek Kurullar da, seçilmiş iktidarların bütün eylem ve söylemlerinin Demokratik ve Laik Hukuk Devleti’ne uygunluğunu denetlemek için kurulmuş yapılardır.
Bu yapılar “Milli İradeye” engel değil destek olurlar:
Çünkü “Milli İrade”, sadece çoğunluğun iradesi değil, içinde muhalefetin de olduğu tüm milletin, Temel Hak ve özgürlükleri kullanarak ortaya koyduğu ortak iradesi demektir.

***

Demokratik ve Laik Sosyal Hukuk Devleti’ni tahrip eden hiçbir oylama, mevcut yasalara uygun olarak yapılmış bile olsa, meşru kabul edilemez...
Hele hele baskı altında ve mevcut yasalara bile aykırı olarak yapılan oylamalarla Cumhuriyet’in kurduğu, Demokratik ve Laik Sosyal Hukuk Devleti rafa kaldırılamaz.

***

İçerdeki ve dışardaki tüm okurlarımın Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun:
DİREN BAĞIMSIZ YARGI...
DİREN HUKUK DEVLETİ...
DİREN LAİK DEMOKRASİ.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları