Ameri-kan yüzyılı!

07 Kasım 2018 Çarşamba

ABD’nin İran’a ambargo uygulama kararı bölgemizde zaten yerinden oynamış olan taşları bir kez daha oynattı. Konunun ABD ile İran arasında kalmayacağı aşikâr. Trump yönetimi daha ilk günden dünyayı parselledi; ambargoya kesin katılması gereken ülkeler, altı ay kapsam dışı bırakılan ülkeler...
Ambargonun taraflarını sütuna yatıralım... Amerika’da yönetim gücünü elinde tutan yapının kamuoyuna da yansıyan değerlendirmesi şu:
-Önümüzdeki süreçte Ortadoğu’da yeni savaşlar ve gerilimler çıkmazsa silah sanayii zora girer, binlerce kişiyi işten çıkarmak zorunda kalabiliriz.
Bunun devamındaki bakış da şöyle:
-İran, bölgedeki oyun planlarımızı etkileyecek bir güce ve nüfuza ulaştı. Trump, bu tür oyunları savaş eksenli kurmayı seven bir yapıya sahip.
Sonuçta geldik bugüne. ABD, İran üzerinden dünyadaki ağırlığını yeniden test edip onaylatma niyetinde.
21. yüzyılın başında Amerikalı ve Amerikan yanlısı stratejistler bu dönemin adını şöyle koymuşlardı:
Yeni Amerikan yüzyılı! Son hece, yani “kan” kısmı tamam, bakalım devamı nasıl gelecek...

*** 

İran, bu tür ambargolara karşı, deyim yerindeyse şerbetli. Aslında İran tipi yönetimler için ambargoların zararı ile yararı at başı gider.
Yararı ülke yönetimindedir. Memlekete dış güçler göz koymuşsa, üstelik ambargo uygulamaya da kalkmışsa, en gerekli olan şey birlik ve beraberliktir. Yönetime omuz vermekten başka bir şey düşünmemek gerekir. Muhalefet etmeye kalkan, dış güçlerin adamıdır, haindir, başka bir şey değildir.
Zararı ise halkadır. Toplum ambargo altında inler. Buna ilişkin haberler ülkeyi yönetenlerin yerini sağlamlaştırır.
Libya, Irak gibi ülkelerde ambargolar böylesi sonuçlar doğurdu. Ancak devamında devleti yönetenler zayıfladı, yıprandı. Ne var ki, İran’ı öteki ülkelerle karşılaştırmamak gerekir. İran’ın devlet geleneği var. Tahran’ın son yarım yüzyıllık nükleer güce ulaşma serüvenine bakıldığında, bu net ortaya çıkacaktır.
1970’lerde Şah yönetimi ABD ile işbirliği yapıp nükleer teknoloji anlaşmasına gitti. Amerika, dönemin Sovyetler Birliği’ne karşı İran’ı yanında tuttu.
1980’lerde Şah gitti, Humeyni geldi. Bocalama döneminden sonra Almanya ile nükleer işbirliğine gidildi.
1990’larda Sovyetler çöktü, işsiz kalan Rus nükleer uzmanlarını Tahran aldı. İran nükleer yolculuğunu sürdürdü.
2000’lerde Çin’le yakınlaştı. Sonuçta Buşehr nükleer tesisleri tamamlandı.
Bu zaman diliminin son halkalarına ABD-İsrail’in İran nükleer gücünü durdurmak için ambargo girişimleri eşlik etti.

*** 

Bu denklemde Türkiye ne yapacak?
Ambargodan altı ay muaf tutulmamız büyük bir başarı olarak sunuldu. Ancak asıl olan bu sürecin nasıl işleyeceği...
Böylesi krizler, yönetim yeteneklerini ya da yeteneksizliklerini de ortaya koyar.
Bölge ülkeleri Amerika’nın bu hariçten gazel okumasına karşı bir plan üretebilir mi?
Yapabilir...
Tarihimizde bunun güzel örnekleri var. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye, Batı’da Balkan Paktı’nı, Doğu’da Sadabad Paktı’nı kurarak, çevresinde bir barış halkası kurmuştu.
Tarihten husumet değil de ders çıkarmak isterseniz, geleceği de iyi kurabilirsiniz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları