Sultanın Devleti...

02 Eylül 2014 Salı

Dışişleri Bakanlığı’na bir numaralı aday olarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan gösteriliyordu. Bu adın olanaksız olduğu kanısındaydım. Fidan; AKP Genel Başkanı, Başbakan ve günümüzün sultanının her türlü kirli çıkı işlerinin en önemli payandası idi. Fidan’ı oradan almak, sultanın elini kolunu bağlamak olurdu.
Anımsayalım... 2012’de başsavcı Sadrettin Sarıkaya, PKK’nin kentsel uzantısı KCK kapsamında şüpheli sıfatıyla Fidan’ı ifadeye çağırdı. Sultan hemen devreye girdi.
Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nu değiştirerek MİT mensuplarının ya da özel bir görevi ifa etmek üzere kendisinin görevlendirdiği kişiler hakkında soruşturma yapılmasını kendi iznine bağlattı. Bu değişiklik “Fidan’ı kurtarma yasası” olarak tanımlandı.
Bu kişi sultana, bir “bakan” mı, yoksa dokunulmazlığa sahip “MİT Müsteşarı” olarak mı daha çok yararlı olur!

***

Bildiğim kadarı ile ABD’de CIA’nın başından bakanlığa getirilmiş bir kişi yok. Yalnızca Robert Gates Savunma Bakanı iken CIA Başkanlığı’na getirilmişti.
Aynı anda CIA ve Dışişleri Bakanlığı koltuklarını iki kardeşin paylaştığı biliniyor. Bir “diplomat” iken ilk sivil başkan olarak gelmekle kalmayan ve CIA’yı kuran Allen Dulles 2. Dünya Savaşı’nda İsviçre ve İstanbul’da dönemin Amerikan gizli servisini yönetmişti.
Kardeşi John Foster Dulles da yıllarca dışişleri bakanlığı yaptı. “Komünizm tehlikesine karşı soğuk savaşın mimarı” olarak “Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nü (KAAÖ) genişletti. Ankara’da Türkiye, Irak, İran ve Pakistan ile kısaca CENTO denilen “Merkezi Anlaşma Örgütü’nü” kurdurdu.

***

Fidan’a dönecek olursak Türk Silahlı Kuvvetleri’nde “astsubaylıktan” istifasından sonra kendini bir Amerikan üniversitesinde buldu. Mezuniyetinden sonra Ankara Bilkent Üniversitesi’nde “Dış Politikada İstihbaratın Yeri” adlı teziyle master yaptı.
Aynı üniversitede “Bilgi Çağında Diplomasi: Antlaşmaların Doğrulanmasında Enformasyon Teknolojilerinin Kullanımı” başlıklı teziyle doktorasını aldı. Ama ne yazık ki ABD’nin ve Almanya’nın Türkiye’yi teknolojik olarak dinlemelerini önleyemedi!
2 yıl Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde çalıştı. Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nda, Cenevre’de BM Silahsızlanma Enstitüsü’nde, Londra’da Teknoloji Araştırma Merkezi’nde, Almanya’da KAAÖ’nün karargâhında bulundu, Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde ders verdi. TİKA başkanlığı yaptı.
2007’de Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı iken, o gün başdanışmanlık yaptığı makama bugün Başbakan atanan Ahmet Davutoğlu ile birlikte sultanın temel direkleri oldular. Oradan 2009’da MİT Müsteşar Yardımcılığı’na sıçradı, 2 yıl sonra da istihbaratın baş koltuğuna oturdu. “Astsubaylıktan” sonraki 10 yılda daldan dala atladığı son görevini 4 yıldır sürdürüyor. Olağanüstü bir gelişme olmadıkça oradan ayrılacağını sanmıyorum!

***

“Türkiye Cumhuriyeti” bir “devlet”tir. Bu “devletin” güvenliğinden “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), istihbaratından da MİT sorumludur. TSK’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, “paralel devlet” konusundaki bir soruya şu yanıtı veriyor:
“Silahlı Kuvvetler elinde belge ile çalışır. Emniyet’ten, MİT’ten bilgi, belge istedik. Henüz gelmiş bir şey yok. Belgesiz, bilgisiz, imzasız ihbar mektuplarıyla işlem başlatamayız!”
Dünün “astsubayı” günümüzün “orgeneralinden” bilgi saklıyor! Saklamakla kalmıyor, Ergenekon ve Balyoz davalarında, vaktiyle komutanları olan generalleri ve subayları “belgesiz, bilgisiz, imzasız ihbar mektupları” ile cezaevine tıkılması “kumpasına” dur, diyemiyor!
“Devletin” en önemli kurumu olan Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) doğal üyesi olan Orgeneral Özel çok gecikmiş bir açıklamayı bir başka soruda şöyle yapıyor:
“Çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz. O çalışmanın içinde biz yokuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti. Henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz. Kırmızı çizgiler aşılırsa gereğini yapacağımızı söyledik. Gereğini de söyleriz. 30 yıldır bu mücadeleyi biz yürütüyoruz. 10 yıl öncesine göre terörle mücadelede bazı nüanslar var. Hükümet çözüm süreciyle sorunu çözmek istiyor. Şehit anaları ağlamasın diyorlar. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Bölünmemek, bütünlük önemli, bu kırmızı çizgi...”
Demek ki sultanın MGK’si ya hava cıva ya da çözüm sürecinin yöneticileri olan sultan ile Fidan TSK’yi takmıyorlar! Çözüm süreci görüşmelerini 30 bin kişinin katili Apo Efendi biliyor, orgeneral Özel ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bilmiyor! İşte “devlet” yönetimi, işte “sultanlık”!

Bir Kitap...
Adı: The Brothers (Kardeşler)
Yazarı: Stephen Kinzer
Yayımlayan: Times Book
Sayfa: 416
Yazar, 1996- 2000 yılları arasında Türkiye’de Nev York Times gazetesinin bürosunu kurmakla kalmadı, “iki dünya arasında” dediği Türkiye izlenimlerini dilimize de çevrilen “Hilal ve Yıldız” adlı kitapta topladı. “Ezber Bozmak” adlı kitabında İran, Türkiye ve ABD’nin geleceğini irdeledi. Türkçeye çevrilmesi gereken bu kitapta Dulles kardeşlerin dünya siyasasına etkileri, Guatemela’dan Kongo’ya nasıl yasadışı saldırılar yaptıkları, ABD’yi Vietnam Savaşı’na nasıl ittikleri, Küba ve İran’da Amerika karşıtlığını nasıl körükledikleri anlatılıyor. İstihbarat dünyasını anlamak için bir rehber kitap!

Açık Mektuba Yanıt...
Ankara’daki İtalyan Kültür Merkezi’nin kapatılması konusunda Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitana’ya yazdığım “açık mektuba” dönemin büyükelçisi Carlo Marsili’den şu yanıt geldi:
“Değerli Özgen Bey,
Cumhuriyet gazetesi 29 Ağustos sayısındaki açık mektubunuzu okudum. Şahsıma gösterdiğiniz ilgi ve sempati için teşekkür ederim. Benim için de Ankara İtalyan Kültür Derneği’nin kapatılması son derece üzücü oldu. Türkiye’de büyükelçi olarak görev yaptığım sürece buna engel olmak için çaba gösterdim. Maalesef İtalya Dışişleri Bakanlığı yapabildiği her alanda masraf kısmak zorunluluğunda bulunuyor. Elbette başka bir kalemde tasarrufa gitmelerini tercih ederdik. Fakat bu konuda etkili olamadık. En içten selamlarımla... Carlo Marsili”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları