Zafer Arapkirli

Adı: Kin Soyadı: Nefret

21 Aralık 2018 Cuma

Düşünen, itiraz eden, protesto eden, zulme tahammülsüz, emekten ve özgürlüklerden, hukuktan adaletten yana vicdanlı herkesten nefret ediyorsunuz.
İçinizdeki kini ve öfkeyi her daim kusuyorsunuz.
Sürekli düşman yaratmak, sizden olmayanı yok etmek arzusu ile yanıp tutuşuyorsunuz.
Zalimsiniz. Bu da yetmiyormuş gibi, bunun bir “marifet, ayrıcalık ve erdem” olduğuna canı gönülden inanıyorsunuz. Aykırı kelam eden, yazı yazan, söz söyleyen tüm gazetecilerin üzerine çöreklenmeye çalıştınız.
Kin ve nefretinizin kaynağı belli.
Barış Terkoğlu
’na ve tüm Oda TV’cilere mahkeme koridorlarını mekân bellettiniz.

Mine Kırıkkanat’ı, çakalların önüne atabilmek için elinizden geleni ardınıza koymadınız.
Yazgülü Aldoğan’ı mahkûm ettirebilmek için, telaşınızdan yemeden içmeden kesildiniz adeta.
Enver Aysever’i, İsmail Saymaz’ı ve nice yürekli gazeteciyi defalarca savcı önüne yolladınız.
Doğan Şentürk ve FOX ekibini manşetlerden asmak için yağlı urganı elinizden eksik etmediniz.
Fatih Portakal’ın üzerine atmadığınız ok, sıkmadığınız nefret mermisi kalmadı.
Emin Çölaşan’dan, Necati Doğru’dan bile, geçmişte hayatını anti FETÖ, anti gericilik, anti darbecilik, anti yolsuzluk mücadelesine hasretmiş Cumhuriyet’in ve Sözcü’nün onurlu muhabir ve yazarlarından, Kadri Gürsel’den, Ahmet Şık’tan, Güray Öz ve Turhan Günay’dan bile FETÖ’cü yaratmaya çalıştınız.
Bununla da kalmadınız... 17-25 Aralık’ta ortalığa saçılan ve kokusu bu ülkenin dağına taşına sinmiş iddialara cevap vermek ve mahkemeye gidip aklanmak yerine “Bunları FETÖ kurguladı, yalan, yanlış, montaj, uydurmaca” dediniz. “Sadece Cenabı Allah’a hesap veririz” mantığı ile, yargıyı ayağınızın altına alıp paspas ettiniz.
Bu iddiaları sizlere hatırlatan ve gayet tabii ki, asla ve kat’a FETÖ ile ilgili olamayacak bizim gibi Atatürkçü, laiklik taraftarı vatansever insanlara bile “FETÖ karası çalmaya” gayret ettiniz.
Şunu anlamak istemiyorsunuz, bilmezden geliyorsunuz.
Evet.. FETÖ’cülerin, yıllar süren gizli dinleme ve izleme ile ortaya çıkardıkları 17-25 Aralık hamlesi bir darbe girişimiydi. AKP iktidarına karşı düpedüz bir darbe manevrasıydı. Bunu bilmeyen ve reddeden yok.
Ama siz, asıl başka bir gerçeği gözlerden kaçırmaya çalıştınız.
Bu iddialara konu olan olay ve bağlantıları; para makinelerinin, kol saatlerinin, çikolata kutularının, ayakkabı kutularının, hırsızların önüne yatmaların, sıfırlama, para dolu depoları boşaltma konuşmalarının bir zamanlar birlikte iş tuttuğunuz, kol kola iş çevirdiğiniz ve bu maksatla adliyenin, polisin, istihbaratın, askeriyenin, mülkiyenin içine birlikte yerleştirdiğiniz FETÖ’cü çetelerce kaydedildiği gerçeğini kimse reddetmiyor.
Ama... O dönem ortalığa saçılan bu belgelerin doğruluğunun mahkemede, bağımsız yargıda “test edilmesini, laboratuvara girip analizden geçmesini, test sonuçlarının da kamuoyu tarafından bilinmesini” istemediniz. Bal gibi engellediniz.
Oysa, aynı FETÖ’cü alçak çetenin, pekâlâ düzmece olduğu ilk bakışta sırıtan başka deliller ile açtırdıkları Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Askeri Casusluk gibi kumpas davalarının kurbanları, gidip yargı önünde aklandılar. Belgeleri alıp birer birer müfterilerin, kumpasçıların suratına çaldılar, oradan da çöpe yolladılar.
Siz bunu yapmadınız. Yapamadınız.
Sonra da çıkıp, 17 diyeni ihanetle, 25 diyeni FETÖ’cü teröristlikle suçluyorsunuz.
FETÖ ile yan yana poz vermek için birbirini çiğneyen, Pensilvanya uçaklarında ve Abant Otelleri’nde rezervasyon için adeta birbiri ile yarışan ruhları-vicdanları-kişilikleri satılık gazetecileri ve siyasetçileri gizliyor, yaşamını bu Cumhuriyet’i korumaya, FETÖ benzeri alçak çetelerin ipliğini pazara çıkarmaya adamış insanlardan “kripto” imal etmeye çalışıyorsunuz.
Kin ve nefretinizin kaynağı belli. Bir ayağı hâlâ Pensilvanya, bir ayağı Ankara’da.
Çünkü her defasında suçüstü ve iş üstünde yakalandınız.
Yok öyle yağma.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları