‘Özgürlük’ Kadını Kapatırken

01 Ekim 2014 Çarşamba

Kendi ülkesinde kadını her anlamda kapatmaya çabalayan, bunun için elinden gelen gelmeyen her şeyi yapan, toplumsal kutuplaşmada zirveyi göze alan iktidar; kadını kapatmış, siyahlara bürümüş, evden, okuldan, sokaktan almış terörist bir örgütle savaşabilir mi? Sorunun yanıtı “eğer” diye başlar; “eğer stratejik amaçlar, bağımlılık ilişkileri gerektiriyorsa, ideolojik ortaklıklara gönül bağları baki kalmak koşuluyla ara verilebiliyor”. Bu nedenle IŞİD’i yaratmış, ona destek olmuş Suudi Arabistan, Katar gibi din devletleri, ABD eliyle oluşturulmuş IŞİD karşıtı cephenin üyesidirler. Bu cephe demokrasi güçlerinin, demokrasi düşmanı IŞİD’e karşı cephesi değildir. Türkiye de bu cephede yer alacaksa, ülkeyi yöneten AKP iktidarı ideolojik hısımlarını inkâr ettiği için değil, ABD öyle istediği için olacaktır.

***

Ama AKP iktidarının kendi tabanına durumu anlatma zorluğu çektiği görülüyor. Yine de durumu idare etme yolunu seçeceklerdir. AKP kurmaylarının birbirine tümüyle ters tezleri aynı anda savunarak sorunları çözdüklerini düşünmeleri ve herkesin de buna inandığını sanmaları gariptir, ama ne yapacaksınız, politika yapma yöntemleri hep böyleydi. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Takıyyecilik onların iliklerine işlemiş temel bir karakter çizgisidir. Şaşılması gereken, kimilerinin bunun yeni bir şey olduğunu sanmalarıdır.

***

Yanılmak insana mahsus. Geçmişte yapılan ve solu bire kadar kırmış faşist askeri darbeleri unutup, orduyu kutsayan anlayışın memlekete verdiği ve vermekte olduğu zararı görmeyenlerle, AKP’nin takıyyeciliğini görmek istemeyenler şimdi de hatalarını anlamakta zorlanıyorlarsa, “insan halidir” deyip geçelim mi? “Durun arkadaşlar, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü yaşadıktan sonra askerin laikliği, demokrasiyi koruyacağına inanmak ne kadar yanlışsa, AKP’nin ayan beyan niyetlerini görmezden gelerek AKP’ye devrimcilik atfetmek de o kadar yanlıştır” demek gerekmez mi? “AKP bizi yanılttı” diyenlerin “Ama ne yapsaydık, niyet mi okusaydık” demeleri durumu kurtarıyor mu sizce? Bilimde kuşku nasıl ilerletici faktörse, toplumsal bilimlerde de aktörlerin söz ve davranışları kadar niyetleri de araştırma dışı bırakılmamalıdır.

***

Yanlışta ısrar, analizlerin tökezleyen tezlerinde inat yararlı bir iş değildir. Şimdi de kimi arkadaşlar, kadının örtünmesini, örtülmesini 9 yaşa kadar indiren ve daha da indirecek olan AKP’yi, daha doğrusu kendi özgürlük anlayışlarını savunabilmek için “ebeveynlerin çocuklarını istedikleri gibi yetiştirme özgürlüğü” gibi bir “özgürlük” türü icat ettiler. Böyle bir özgürlük yoktur. Sistemlerinin sürekliliğini sağlamak isteyenlerin tezidir bu saçmalık. Böyle bir özgürlüğü savunabilmek için kişinin çocuklar dahil tüm insanların hak ve özgürlükleri fikrinden, sol değerlerden kopmuş olması, geleceğin geçmişe mahkûmiyetini kabul etmiş olması gerekir.

***

Peki, neden böyledir? Neden aklı başında insanlar böyle olmayacak tezleri savunabiliyorlar, neden insanı kendi özgürlükleriyle baş başa bırakmayı denemiyorlar? Sakın, yalnızca kadının örtünmesi, örtülmesi konusunda değil, toplumu muhafazakârlaşmaya doğru iten, yönelten daha pek çok konuda da işi başından değil, ortasından tartışmaya başladıkları için olmasın?
İnsanların kılık kıyafetleri tarih boyunca çok sayıda faktör tarafından belirlendi. Coğrafya ve iklim değişiklikleri, sosyal statüler, sınıf farklılıkları, toplumsal gelişmenin çok farklı, örneğin moda gibi dinamikleri, gelenekler ve din önemli rol oynadı. Romalılar artık eski Romalılara benzemiyor. İngilizler eski İngilizler, Almanlar eski Almanlar değil. Din, kıyafetin belirlenmesindeki etkisini Batı’da tümüyle yitirdi.
Besbellidir ki kadını aşağılayan, toplumsal yaşamdan dışlayan ülkelerin gelişmeyle, özgürlükle de bir ilişkisi olamaz. Peki, bizim özgürlükçülerimiz neden hâlâ kadının örtünmesini ve örtülmesini özgürlük sanmayı sürdürüyorlar ki?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları