Herkesin Eski Bayramı Kendince

04 Ekim 2014 Cumartesi

Bayram geldi. Memleketimin ihtiyarları bir bir hatırlamakta geçen bayramları.
Onların arasında kim bilir kaçı düşünüyordur, “Acaba daha yaşayacak kaç bayramım kaldı?” diye. Elli yıldan fazla oluyor, kanser olan ve pek de iyi görünmeyen dedem, bir Kurban Bayramı’nda, Tarlabaşı’ndaki evinde bizi başucuna toplamıştı, “Bu benim son bayramım” diyerek.
Ve bizi başucuna toplayan dedem on altı bayram daha sağlıklı yaşamıştı.
Onun için ne zaman “Bu benim son bayramım” diyen birini görsem gülümserim.
Bir de “Ah o eski bayramlar” nakaratına gülerim çok.
Her şeyin her an sürekli değiştiği bir dünyada, değişimin en çok hissedildiği zaman dilimi nedense bayramlar oluyor.
Eski bayramlarımız daha mı güzeldi?
Anı bahçelerinde üşümek sıcak olduğuna göre, buna hiç düşünmeden evet demek mümkün. Ama ne derece doğru eski bayramın daha güzel olduğu?
Bu, eskinin daha güzel olduğu yaygın varsayımından kaynaklanır ve yanlıştır.

***

Eski bayramların yaşam koşulları değişikti; bugünküler değişik.
Değişim mademki yaşamın kuralı, bayramlar da değişecek.
Önemli olan, bayramların içinde bulunulan yaşam koşullarına uygun yaşanması.
Örneğin nüfusun çoğunluğunun kırsalda yaşadığı, bahçeli evlerin çoğunlukta olduğu kent ve kasabaların döneminde, kurban farizesini ifanın biçimi başkaydı, bugün başka olması gerekir. Yoksa, eskinin kurban kesme yöntemini otoyolun ya da caddenin kıyısına taşıyarak sürdürmeye kalkarsanız, o bir felaket olur. Oluyor da...
Yeni yaşam biçimi yeni bayram âdetlerini de getirecek, eskiler birbir yerlerini yenilere bırakacaklar, kimi eskiler de zaman tünelinin içinden geçip günümüze kadar gelecekler. Atlıkarınca zaman tünelinden geçenlerden biri.
Yere sabitlenmiş bir eksen etrafında döndürülen bir platform ya da askılara takılı atlar, uçaklar, arabalar gibi nesnelerden oluşan dönme dolaba atlıkarınca diyoruz.
On beş yıl kadar önce, Paris’ te, Convention Meydanı’nda Noel için kurulan “carousel”i görünce, bizim atlıkarınca olarak adlandırdığımız bu oyuncağın, bütün dünyada zamana böyle direnmesinin sırrını merak etmiştim, hâlâ da çözebilmiş değilim.

***

Her neyse, önemli olan bayramın birleştirici, yakınlaştırıcı işlevini değişen zamanın koşullarına ayak uyduracak şekilde geliştirerek sürdürmektir.
Yoksa, “nerede o eski bayramlar?” mavrasında takılmanın anlamı da yoktur; bozuk plak gibi orada takılanlar aslında eski kendilerine duydukları özlemi dile getirmektedirler. Annem ile babamın yıllarca aradan sonra babamın eski okulu Robert College olan Boğaziçi Üniversitesi’nin bahçesinde gezinirken, “Ah nerede o eski college” hayıflanmalarını bıyık altından gülümseyerek izlerken, görüyordum özlediklerinin aslında eski Rahşan ile Samim olduğunu.
“Eski bayramlar” hasreti de aynıdır ve gerçek tercümesi şudur:
- Ah nerede o eski yıllar ve eski ben?
Herkes kendi devri saadeti olan gençliğini ve çocukluğunu aradığına göre, herkesin eski bayramı kendince oluyor, eski bayram derken herkes kendi hayatının ölçülerine göre hareket ediyor.
O yüzdendir ki, çocukluğumdan beri işitirim “Ah nerede o eski bayramlar”ı..
Hangi eski bayram, kime göre eski bayram?
Evet herkesin eski bayramı kendince.
Eskiden gazetelerde, kurumun içinden yaşlı kişilere, eski bayramlar anlattırılırdı.
Geçenlerde arkadaşlarla konuşurken, bu uygulamaya değindim:
- Artık bunlar da kayboldu. Eh tabii eski bayramları anlatacak kimse kalmadı ki!..
Dinleyen cinlerden biri muzipçe gülümseyerek atıldı:
- Niye öyle diyorsun abi? Sen varsın ya!
Lahavle!..
Her ne ise efendim, Kurban Bayramınızı kutlarım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları