Kaos Lobisi Değil Kaosun Ta Kendisi

16 Ekim 2014 Perşembe

Türkiye’yi sarsan ateş, yeni ve derin kırılma noktasında. İktidarları korosu, her zamanki gibi hiç özeleştiri yapmadan akla gelebilecek her merkeze suç atma yolunu seçerken suçlamalara ciddiyet katmak için, ülkenin her yanını yangın yerine çeviren şiddetin, saldırganlığın arkasında “Büyük bir kaos lobisinin” olduğunu söylüyor. Keşke İktidarlarının büyük sorumluluklarını gözlerden uzak tutma adına söyledileri gibi, birkaç günlük yaşanan bu büyük “Kobani protestoları” adı verilmiş öfke patlamasının; maskeli, silahlı, molotofkokteyli saldırganlığın arkasında, Türkiye’nin başarılarına ket vurmak isteyen kaos lobileri olsaydı.
Olup bitenleri açıklarken sıkça altı çizilen Türkiye’deki Kürt cephesinin, siyasal örgütlenmelerinin Kobani’ye yükledikleri anlamla doğrudan ilişkili; akrabalarının, çocuklarının katledilmesi tehdidi, çaresizlik karşısında, İktidardan haklı ya da çok ta gerçekçi olmayan beklentilerinin düş kırıklığında, uyarı çıkışlarının; denetlenemeyen öfke, barış istemeyen PKK’li grupların ateşlemesi, çeşitli kaos lobilerinin kışkırtmalarında öngörülemeyen şiddete, saldırganlığa dönüşmesinin yaraları... Çok kolay olmasa da akılcı önlemlerle, en çok da İktidarlarının sorumluluklarında aklını başına devşirmesi ile bir zaman süreci içinde sarılabilir.
Bu ülkede yaşayan çoğunluk Türk ve Kürt’ün barış içinde birlikte yaşam iradesi, her dönem algılanandan çok daha güçlüydü. Siyasetin izlediği politikalar, hatta İktidarları ile Kürt siyasal cephesi, içinde Apo ve MİT, PKK’de olmak üzere, yürüttükleri içeriğini hiçbir zaman öğrenemediğimiz müzakereler güven vermese de, barışın yüreklerdeki gücü hep etkindi. En çatışmalı yıllarda da vardı, çatışmaların yaşanmadığı yıllarda daha anlamlı içerikle, siyasetler üzerinde en etkin itici barıştan yana güç katkısını oluşturdu. Demem o ki bugünkü yaşanan büyük yangının sonuçları ne kadar yakıcı olursa olsun; itici, belirleyici güçler kaos lobileri ile sınırlı en azından ağırlıklı olsaydı barış içinde birlikte yaşam kültürümüz, irademizle bu yükün altından daha kolay kalkabilir, ortak akılla tuzakların yarattığı kaosun düğümlerini bir bir çözmeye koyulabilirdik..

***

Yaşadıklarımız ne yazık ki dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik, sosyal, siyasal kaosla ülkemizin içine çekildiği çok daha ağır koşulların söz konusu olduğu yoksul Güney, İslam dünyası, Ortadoğu bataklığına çekilmemizin ürünü. Yaşadığımız sorunlar yumağında, İktidarlarının çok övündükleri, Türkiye’nin en uzun soluklu iktidarda kalma öncelikleri belirleyici, bu ülkenin çıkarlarına duyarsız kalma ile yürüdükleri yoldaki icraatları ile olumsuz katkılarının payları çok fazla. İnanç ve ırk ayrımcılığı olmaksızın vatandaşlarımızı bütün olarak kucaklayacak, hukuk devleti düzeni, insan hakları, evrensel demokrasi, laiklik, Cumhuriyet kazanımları, değerleri yerine... İktidarlarının değişken, çok kaypak çıkar cepheleşmesine, ittifaklarına göre belirlenen yolda zikzaklı yürüyüşlerinde kuşkusuz olumlu atılmış pek çok adım, “Bir çuval incirin berbat edilmesi..” özdeyişine uygun tersine sonuçlar üretiyor.
Laf aramızda dünyadan gelen olumsuz etkilerin en gerçekçi değerlendirmelerinde bile art niyetli kaos lobilerini aramak yanlış.. Dış politika denilen satranç oyununda zengin Kuzey dünyası, emperyal sistemin merkez odaklarının, çokuluslu tekellerinin belirleyiciliği öylesine güç odaklı ki.. “Taliban, El Kaide, IŞİD bu odakların istihbarat örgütlerinin yarattıkları İslamcı şiddet, dehşet saçan terör örgütleri, PKK’de daha bir ağırlıklı AB ülkelerinin parmağı var..” demek ne kadar gerçekse o kadar da çok anlamlı değil. Emperyal çıkar odaklarının tuzaklarından kendini koruyabilen ülkeler arasında olmak önemli.. Cumhuriyet kazanımlarıyla Atatürk’ün çizdiği barışçı dış politika yürüyüşünün değerlerini yok sayan, AKP’nin kuruluş sürecinden olup bitenlere bakmak gerek. Ecevit koalisyon iktidarı, büyük bankalar krizinin depremi üzerine ABD’nin Irak işgalinde destek baskısına direndiği için tepetaklak düşerken Fazilet’in içinden kurdurulan AKP gökten zembille iktidara gelişini tam destek startejik ortak rolüne borçlu değil mi?
Sonrası zikzaklı, ülkemize, insanımıza bedelleri umursanmayan iktidar yürüyüşlerinde, emperyal çıkarların İslam dünyasına yönelik beklentilerinde “Ilımlı İslam, yeni Osmanlı sentezi, Arap Baharı, merkez gücün doğrudan müdahalelerinde üstlenilen ortaklıklar...” İktidarlarına zaman zaman ekonomik, sosyal, siyasal çok anlamlı katkılar yapsa da giderek daha derinleşen İslam dünyasının cepheleşmiş, ırklar, mezhepler çatışmaları, bataklığına çekilme sonuçlarını da üretti. Yadsınamayacak tek gerçek de bu bölgenin insanlarının kurtuluşları, insan hakları demokrasinin geçerli olduğu çağdaş bir düzende yaşayabilmelerinin gücünü ancak kendilerinden alabilecekleri.
Irak, Afanistan işgalleri, Suriye, Libya, Mısır operasyonlarının ürettiği kaostan, Türkiye; İktidarları, bulaştığı boyutlarda suç ortaklığı, sorumluluk üstlenmiş, payını almış olarak çıkabilmek için çok zorlu bir sınav vermek zorunda.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları