Kennedy’ler!

26 Kasım 2013 Salı

Bedri Baykam’ın ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy yazı dizisi beni yine yarım yüzyıl öncesinde götürdü.
Mayıs 1963… CHP Milletvekili Suphi Baykam’dan 6 yaşındaki oğlu Bedri’nin Sanatseverler Kulübü’ndeki sergisine davetiye aldık. Fikret Otyam ile gittik. Başbakan İsmet İnönü de geldi. Bedri’nin, ünlü Tom Miks çizgi romanından esinlendiği resimler sergileniyordu. Adı “Harika Çocuk”a çıktı.
Kasım 1963… Cumhuriyet Yazıişleri Müdürü Kayhan Sağlamer telefon ederek şöyle konuştu:
“10 Kasım Atatürk’ün ölümünün 25. yıldönümü. Ne yapıp edip ABD Başkanı Kennedy ile SSCB Başkanı Nikita Kruşçev’den Atatürk hakkında görüşlerini içeren birer demeç alacaksın (nokta!) Önce sandım ki demeçleri beni göndereceği Vaşington ile Moskova’da alacağım. Yanılmışım! ABD ve SSCB büyükelçilikleri ile bağlantı kurdum. İsteğimi başkentlerine bildireceklerini, ancak gelecek yanıt için bir şey söyleyemeyeceklerini belirttiler.
10 Kasım 1963… Cumhuriyet’in 1. sayfasında Kennedy’nin demeci aynen şöyleydi:
“Kemal Atatürk’ün vefatının 25’inci yıldönümünü anma törenine iştirak edebilmekten şeref duymaktayım. Atatürk adı insana bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihî başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyayı ileri görüşlü anlayışını ve bir askerî lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan hür bir Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin hürriyet ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilân ve o zamandan beri muhafaza etmesi Atatürk’ün ve Türk halkının işidir. Şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu ve o zamandan beri Atatürk’ün ve Türkiye’nin giriştiği derin ve geniş devrimler kadar bir milletin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir misal mevcut değildir.
Atatürk’ün bağımsız bir Türkiye’de hür ideallere bağlı bir idare kurulması için hazırladığı sağlam temel şimdiki sıkı ittifakımızın dayanağıdır. Bizi Atatürk’ün memleketine ve O’nun Türkiye’de ve dünyada yerleşmesine hizmet ettiği ideallere bağlayan bu ittifaka Amerika Birleşik Devletleri’nin bir ortak olabilmesinden gurur duyuyorum. Vefatının yıldönümünde bu büyük adamı saygı ile selamlarım.”
Kruşçev’in uzun demecinden bazı paragraflar ise şöyleydi:
“Türk milli kahramanı Kemal Atatürk hakkındaki düşüncelerimi Cumhuriyet gazetesine açıklamamı istemenizi memnuniyetle yerine getiriyorum. Türk milletinin hürriyeti ve Türkiye’nin milli kalkınması için çetin mücadelelere adı karışan Kemal Atatürk’ü memleketimiz çok iyi tanır.
Atatürk Türk milletini kışkırtıcı kuvvetlere, emperyalistlere ve silah zoru ile bu memleketi ezerek memleketi büyük devletlerin sömürgesi haline getirmek isteyen gerici kuvvetlere karşı harbe girmesi için uyandırmıştır. Yakın ve Ortadoğu’da ilk cumhuriyet doğuşunu O’na borçludur. Bu cumhuriyet pek çok milletin milli hareketlerine ışık tutmuştur.
Atatürk’ün mukaddes saydığı emperyalizmle savaşı yalnız Türk milleti değil, diğer doğu ülkeleri de takdirle karşılıyordu. Türkiye’nin asırlık geriliğinden kurtulması için Atatürk pek çok şey yapmıştır. Gerçekleştirdiği reformlar memleketin ekonomik hayatının, sanayi ve zirai kalkınmasının hızla ilerlemesini hedef tutmuştur. Atatürk idaresi zamanında Türkiye’nin milletler arası otoritesi yükselmiş ve memleket dünya siyasetinde önemli rol oynamaya başlamıştır. (…)
Atatürk’ün iç siyaset prensipleri Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlardaki faydalı işbirliği için en geniş imkânları hazırlamaktaydı. Atatürk’ün görüşleri ile Sovyet komünistlerinin fikirleri ve Türkiye’deki Kemalist hareketleri ile sosyalist ihtilalin gayeleri arasında köklü farkların mevcudiyeti tabiidir. Fakat bu ideolojik ayrılıklar genç Türk Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya’nın dostluk içinde yaşamalarına ve o zamanın milletlerarası problemlerinin halli için tek cephe olarak karşı çıkmalarına hiçbir zaman engel olmadı. (…)
22 Kasım 1963… O gece nöbetçiydim. Ankara’nın ünlü lokantasının sahibi, 1917 Rus göçmeni, eski adı Serj olan Süreyya aradı, şu soruyu sordu:
“İki Amerikalı diplomat geldi. Konuklara ‘Amerikalı olanlardan hanımlar evlerine, erkekler de büyükelçiliğe gitsinler…’ dedi. Amerikalılar yemeklerini bitirmeden ayrıldılar. Hayrola?”
Yanıtım yoktu! O tarihte telefon bağlantılarını PTT’nin şehirlerarası sağlıyordu. İstanbul’u aradım. Bekle babam bekle… Amerika’nın Sesi Radyosu’nda dinlediğim haber şöyleydi: “ABD Cumhurbaşkanı Kennedy, Dallas’ta bir suikast sonucu öldürüldü!”
İstanbul ile bağlantı kurulmuştu. Genel Yayın Müdürü Ecvet Güresin, Yazıişleri Müdürü Erol Dallı gazeteye gelmişlerdi. Amerikan AP Haber Ajansı olayın fotoğrafını Türkiye’de de yalnızca bir aboneye verme yolunu seçmişti. Güresin-Dallı ikilisi yüklü bir fatura ödeyerek resmi Cumhuriyet’e aldılar.
“Son baskı” gazete Ankara’ya da gönderildi. Şoför İsmail Sobacı’nın kullandığı kamyonetin kaportasının üzerinde oturup sokaklarda bu “atlatma görselli” gazeteden bağıra çağıra 3-5 bin satmıştım!
20 Kasım 2013… Suikasttan 6 yıl öncesine gidelim. Kennedy çiftinin kızı Caroline Kennedy doğdu. Üniversiteden sonra annesi Jacqueline gibi foto muhabiri olmak istedi.
Nev York Daily Nevs gazetesinde haftada 156 dolarla çalışmaya başladı. Bir süre sonra o fotoğraf çekmek yerine, başkaları onun fotoğrafını çekmeye başlayınca işi bıraktı.
1981’de Nev York’a gittiğimde Datça Knidos kazı başkanı Prof. Iris Love’ı aradım. Karun Hazinesi’nden söz ettim. Metropolitan Müzesi’nin kasalarında sakladığı hazineden nasıl fotoğraf edinebileceğimi sordum.
Love ile ertesi günü müzede buluştuk. Danışmadan birilerini telefonla aradı. Yarım saat sonra dört fotoğrafla döndü. Müzenin fotoğraf bölümü müdür yardımcısı olan arkadaşından gizlice almıştı. Arkadaşı, Caroline idi!
Caroline babasının öldürülmesinin yıldönümüne 2 gün kala, geçen hafta, ABD’nin Tokyo Büyükelçisi olarak İmparator Akihito’ya güven mektubunu sundu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları