‘Yurtta sulh cihanda sulh’ Atatürk’ün seçim beyanıydı!

26 Mart 2019 Salı

Sinan Meydan’ın dün Sözcü’deki, “Atatürk’ten İnsanlık ve Barış Dersi” başlıklı zengin kaynak ve birikime dayalı yazısı, bir süredir aklımızda olan konuyu çağrıştırdı.
Atatürk, Birleşmiş Milletler tarafından da kabul gören, “Yurtta sulh cihanda sulh” sözünü ilk kez 20 Nisan 1931’de hazırladığı seçim beyannamesinde kullanmıştı. Şöyle diyordu:
“Umumi siyasetimizi şu cümle açıkça ifadeye kâfidir zannederim; yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz.”
Atatürk bu ifadeyi sonraki yıllarda da yeri geldikçe kullandı. Zira çok sık “yeri geldi”. 1930’lar Hitler’in, Mussolini’nin yükselişte olduğu yıllardı. 2. Dünya Savaşı’nın ayak sesleri duyuluyordu. Atatürk istese, “Ben ki yedi düveli yendim, bir daha gelin bir daha yenerim” diye başlayıp, kalan ömrünü sadece hamasetle iktidarda geçirebilirdi. En azından sadece halktan destek alacağı seçim dönemlerinde bunu yapabilirdi.
Yapmadı... En zor koşullarda bile barışın dilini yeğledi.

***

Bugün ise tam tersi bir tablo ile karşı karşıyayız. İçerde ve dışarda barışın değil, çatışmanın, hatta savaşın dili öne çıkarılıyor.
Türkiye’ye verebileceği bir şeyi kalmayan, AB’ye girişten toplumsal barışa temel vaatlerinin hemen tümünü olduğundan daha geri noktaya götüren iktidarın en büyük üretimi “terörist”. Tarımdan sanayiye hemen her alanda üretim kötüye gidiyor ama terörist üretiminin maşallahı var.
AKP’ye bakarsan belediye meclisi üyeleri listeleri terörist listesi. Bu mantıkla bakarsak, listeye yardım ve yataklık eden de YSK!
17 yılda Türkiye’nin temel ekonomik birikimlerini sattılar. Sıra kuruluştan bu yana adım adım oluşan temel değerleri harcamakta.
Yurtta sulh cihanda sulh bunlardan biri. Gerçi bu kavram da uzun süredir erozyonda ama, Yeni Zelanda saldırısının üstüne kurulan dil de bunun mermisi, barutu oldu.
Erdoğan yedi kıtadan sadece Antarktika ile kriz üretemedi. Çünkü toplumsal düzene dayalı bir hayat yok!

***

Bu iktidara faydası olmayacağını biliyoruz, ama Atatürk’ün barış politikasının ne güzel sonuçlar doğurduğunu göstermesi açısından iki örnek paylaşalım.
Avustralya’ya gittiğimde, şehit ve gaziler derneğine sadece Avustralyalıların, bir de Türklerin üye olabildiğini söylediler. Nedenini sordum; Atatürk’ün 1934’te Anzak annelerine hitaben yazdığı mesajı dile getirdiler. “Evlatlarınız bu topraklarda can verdikten sonra artık bizim de evlatlarımız olmuşlardır” diye biten mesaj, pek çok yerde Türkçe ve İngilizce olarak tablet, anıt şeklinde yazılı.
1932 yılında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olarak atanan Charles Sherrill, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan’dan tazminat istememesine şaşırıyor. “Tüm Ege illerinizi yakıp gittiler, niye tazmin istemediniz” diye soruyor. Atatürk şu yanıtı veriyor:
“Barışın getireceği fayda, savaş tazminatından daha yüksekti...”
Sherrill, anılarında şu notu düşüyor:
“Bu kadar ileri görüşlü bir devlet adamına rastlamadım...”
Atatürk’ün büyüklüğü sadece savaşı kazanmasında değil...
Barışı da kazanmasındaydı!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları