Hayalleri Öldürmek

29 Ekim 2014 Çarşamba

Dünkü Cumhuriyet’te sevgili dostum Ali Sirmen şöyle yazıyordu: “Türkiye’nin en önemli sorunu çerçevesi içinde yer alan, Kürt sorununun barışçıl çözümünü kökeni ne olursa olsun aklı başında herkes ister. Kimse çözümsüzlüğü temenni etmez, çünkü bedeli herkes için çok yüksektir.”
Bu sözlere katılmamak olası mı? Çözümün yoluna, yöntemine itirazı olanlar bile iki yıldır süren çatışmasızlık sürecinin keyfini çıkardılar. Hayaller kurduk… Türklerin, Kürtlerin, her etnik kökenden yurttaşlarımızın barış içinde el ele, omuz omuza yaşayacağı bir kardeş bahçesinde yaşayacakları mutlu bir huzur ülkesinin hayalini…
Olmadı. Beceremedik. Önce Kürt radikalizminin 6-7 Ekim kalkışma girişimi, ardından Bingöl ve Hakkâri-Yüksekova olayları… Ateş, kan, onlarca ölüm… Kurduğumuz hayallerin yerini acaba 1990’lı yıllara mı geri dönüyoruz korkusu almaya başladı.
Demokrasilerde ortaya çıkan krizleri yönetmek, çözmek siyasetin ve siyasetçilerin işidir, görevidir. Bu krizde iktidar da, Kürtlerin parlamenter-demokratik sözcülüğünü üstlenen HDP de görevlerini yerine getiremediler.

***

Ortadoğu ülkelerinin temel eksikliği olan uzlaşma kültüründen yoksunluk tüm çıplaklığıyla çözüm sürecine yansıdı.
Kürt hareketinin radikal ucu bir şantaj aracı olarak silaha başvururken, iktidar da hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın ağzından restini çekti: “Biz çözüme mecbur da mahkûm da değiliz!”
Sınır komşularımız Irak ve Suriye’de ölüm bataklıkları derinleşirken, Türkiye’de çözümün tarafları şantajlarla, rest çekmelerle barışa sırtlarını döndüler.
Oysa müzakere ve diyalog, özlenen, özlediğimiz Türk-Kürt ittifakının zeminidir. Bu zeminin oluşması için çaba göstermek yerine bir yanda silaha, öbür yanda güvenlik politikalarına geri dönmekten daha aptalca bir davranış olabilir mi? 30 yılı aşkın bir zaman süren, on binlerce insanımızın yaşamına mal olan ölümcül çatışmadan kendimize bir ders çıkartmadıysak, çıkartamadıysak vay halimize!

***

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın konuşmaları Kürt sorununun çözümüne soğuk bakan kesimlerin bile yüreklerine su serpmiş, milyonlarca insanın barışa ilişkin umutlarını yeşertmişti. Bu krizli dönemde hem Demirtaş’a, hem de öbür Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ’a görev düşmektedir. Alanlara çıkmalı, kitleleri barışa çağırmalıdırlar.
İktidar da güvenlik politikalarını bir tehdit aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeli, diyalog kapılarını yeniden açmalıdır.
Gerçekleşebilecek hayaller kurmak akıllı insanların işidir. Gün aklımızı yeniden başımıza toplama günüdür.
Kimsenin hayallerimizi öldürmesine, hayal kurma yollarımızı kapamasına izin vermeyelim.

***

Bugün Cumhuriyetimizin kuruluşunun 91. yıldönümü. Cumhuriyetimize neler borçlu olduğumuzu anımsayalım. Cumhuriyetimize bağlılık istemimizi, kararlılığımızı tazeleyelim.
Tüm okurlarımın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları