Celal Üster

İmam ve cemaat...

30 Ekim 2014 Perşembe

Cumhurbaşkanı: Bale belden aşağı. Uslu Adana Platformu: Tango ayakta zina…

Erdoğan’ın bale sanatına ‘belden aşağı’ dediği günlerden bu yana 20 yıl geçti. 12 yıldır ‘inşa edilmekte’ olan ‘Yeni Türkiye’nin geldiği yer: ‘Tango, ayakta zina!’

1980’li yıllarda Cumhuriyet’in tango tutkunu okurları kadar, Kültür sayfalarını yöneten bendeniz de çok talihliydim. İki tango yazarımız birden vardı. Nedim Erağan Türk tangolarını, Fehmi Akgün de Arjantin tangolarını yazardı o sayfalarda.
Modern tangonun yaratıcısı Astor Piazzolla’nın “tango devrimi”nin öyküsünü, yıllarca TRT Radyo 3’te tango izlenceleri sunan Fehmi Akgün’den dinlediğimde sözcüğün tam anlamıyla afallamıştım.
1935’te bir turne sırasında bindiği uçağın düşmesi sonucu ölen, Buenos Aires’teki cenaze töreni on binlerce Arjantinli tarafından izlenen Carlos Gardel’in ateşli yandaşları ile geleneksel tangoda devrimci bir değişim gerçekleştiren Piazzolla’nın Yeni Tangocuları arasındaki sopalı kavgalara varan çatışmaları anlatmıştı. Ne tutku!
Piazzolla, yakın dostuydu Fehmi Bey’in. Yıllar önce yazışmaya başlamışlar; Piazzolla, tangoyu gerçekten bilmek istiyorsa İspanyolca öğrenmesi gerektiğini söylemişti Fehmi Bey’e.
Yıllar sonra, 1980’lerde, Piazzolla’nın AKM’deki konseri sırasında, iki dostun sahnede kucaklaşmasına tanık olmuştuk gözlerimiz nemlenerek.

‘Sevdim Bir Genç Kadını’
2007’de yitirdiğimiz Nedim Erağan da Fehmi Akgün gibi bir İstanbul beyefendisiydi. Pek çok Türk tangosunu onun izlencelerinde dinlemiş, ondan öğrenmiştik.
Necdet Koyutürk ve Fehmi Ege’nin bestelerini, Necip Celal’in Seyyan Hanım’ın sesinden dinlediğimiz “Mazi” ve “Ayrılık”ını…
Necip Celal’in, Suadiye Plajı’nda Alman şarkıcı Evelin Hold ile sabaha kadar dans ettikten sonra yazdığı “Sevdim Bir Genç Kadını” tangosunu…
Erağan, Türk tangolarının tutkunu olmakla birlikte, aslında bir müzik âşığıydı. Onun, yanılmıyorsam Cumhuriyet’te yayımlanmış yazılarından birinden birkaç satır, tek yönlü müzik ya da edebiyat beğenisi konusunda sağlıklı bir uyarıdır:
“…müzik bir bütündür. Bir türü sevip de diğerinden anlamam ve zevk almam demek bir güdük anlayıştır. Resim severim de edebiyatı sevmem, şiiri sevmem. Klasik müzik dinlerim de hafif müzik sevmem veya Türk sanat müziği dinlerim, türkülerimizden hoşlanmam… gibi. Böyle bir şeyi kabul etmek istemiyorum.”
Nedim Bey’in “Tramvaylı Günler ve Eski Tangolar” kitabını anımsıyorum. Tangonun, dans müziği olmanın ötesinde, bir şarkı olduğunu vurguluyordu Erağan… Sevgileri, güzellikleri, sizi ve çevrenizi anlatan bir şarkı… Yaşamayı, hayattan ve güzelliklerden zevk almayı, kendinden geçip esrimeyi bilenlere…
Keyiflendiği zamanlar Şecaattin Tanyerli’den “Sana Nerden Gönül Verdim”i mırıldanmadan edemeyen ustam Aydın Emeç, hayatın güzellikleri karşısında esrimeyi bilenlerdi…
Âşık olduğunda tango yazmış bir babanın oğlu olduğumu da söyleyeyim bari…
Galatasaray Lisesi’nin ünlü orkestrası İzCaz’ın nefesliler dışında tüm çalgıları çalan üyelerinden babam Fikret Üster’in (Janti Fikret) anneme yazdığı “Pembe Tango” bugün onların mezar taşında yazılı…
Anlayan anlamıştır. Geçmişe özlem yüklü bir “tango yazısı” değil bu…
Cumhuriyet’te Hazal Ocak’ın haberinden okudunuz. Geçenlerde Adana’da gerçekleştirilen Uluslararası Tango Festivali, kendine Uslu Adana Platformu adını veren bir grup tarafından “zina festivali” ilan edildi. Sosyal medya üzerinden örgütlenen ve kimlerden oluştuğu bilinmeyen platform, sövgüler yağdıran bildirisinde festivalin halka açık yapılmasının engellenmesini istedi. Festivale destek veren Adana Büyükşehir Belediyesi ile ASKİ’ye de “desteğinizi geri çekin” çağrısı yapıldı.
“Allah’tan korkun! Açık günaha, zinaya izin vermeyin!” diye başlayan bildiride, “Müzik eşliğinde kadın-erkek arasında bedensel yakınlaşma/yapışma sağlanarak sahnede zinanın sergileneceği bir festivalin ne dinimizde ne de milli kültürümüzde yeri yoktur, olamaz!” denildi.

‘Usluluk çağrısı’…
Adından belli, boyun eğmeyi, itaat etmeyi, susta durmayı savunan Uslu Adana Platformu’na bakılırsa, tango ya da dans, zinanın ayakta müzikle yapılan şekliydi! İnsanları günaha davet eden bu tür erotik dansın meraklısı olabilirdi, ama bu tür çirkinlikler toplum içinde olmamalıydı… Bu sözlerin, hangi sözleri ve kimi akla getirdiğini de anlayan anlamıştır.

Erdoğan’ın tavsiyesi…
Dünün başbakanı, bugünün cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ydı. O yıl atv’de Cansu Akbel’in sunduğu bir izlencede, Akbel’in “Ben bir balerin olarak buraya gelseydim, benim elimi sıkarken yine bir sıkıntı duyar mıydınız” sorusuna yanıtı şöyle olmuştu:
“Yok, benim size ilk tavsiyem, bence bu mesleği bırakın, demek olurdu. Çünkü bir balerinin neler yaptığı, neler ortaya koyduğu ve nereye hitap ettiği ortada... Çok açık ve net söylüyorum, bu noktada duyarlılığını belden aşağı indirmeyeceği her şeyde varım. Ama indirecek olanın karşısındayım…”
Belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına uzanan yıllarda Erdoğan’ın bale sanatına bakışını değiştirdiğine ilişkin bir sözünü duymadık.
Bale sanatını “belden aşağı” gören bir cumhurbaşkanı ve tangoya “ayakta zina” diyen Uslu Adanalılar…
İmam ve cemaat…
Yeni Türkiye”nin özeti…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irgat’ın Türküsü 14 Mayıs 2018

Günün Köşe Yazıları