Siyaset Tıkandı

31 Ekim 2014 Cuma

Devletin demokratikleşmesi konusundaki tasarıların, hayallerin ya da reformcu ütopyaların gelip tıkandığı yer, çarptığı duvar, devletin nesnel olarak muhafazakâr yapısıdır. Sömürünün sürdürülebilmesi, gelişen itirazlara karşı konulabilmesi ancak devletin muhafazakâr yapısının sağladığı araçlarla mümkün olabilir. İrili ufaklı sermaye sahipleri, istenmeyen olaylar, kazalar ortaya çıktığında, itirazlar kamuoyunda geniş destek, yankı bulduğunda devletin işe karışmasını, durumu bir şekilde stabilize etmesini bekler. Bu da olur zaten.

***

Her zaman mı? Genellikle bu sistematiktir. Gerektiğinde hatayı, kusuru kişiselleştirmek, sistemin zarar görmesini önlemek için en üst düzeyde harekete geçerler. Yine de bu türden olaylar sistemin çürüklüğü konusunda bir fikir verir. Ne var ki, sistemin çürük duvarları ciddi bir itirazla karşılaşmıyorsa, duruma, açık haksızlığa isyan edenler siyasallaşamıyorlarsa bir süre sonra kabuklarına çekilecekler ve yeni bir durumun ortaya çıkmasını bekleyeceklerdir.

***

Önceki örneklerde gördüğümüz gibi Ermenek’te de sistemin uğradığı kazaya devlet aklı hiçbir ikirciklenmeye kapılmadan el koydu. Şimdi acıların sakinleştirilmesi sağlanacak, küçük sermaye sahibi ve büyük bir olasılıkla politik figür geçici olarak devre dışı bırakılacaktır. Sonunda “Ah keşke öğle yemeğini ocakta yemeselerdi” gibi tuhaf argümanlarla durum stabilize edilecektir. Bu konuda devlet aklının sistemi koruma, itirazların sisteme yönelmesini önleme konusundaki deneyimi de tahmin edilenden daha fazladır ve başarılıdır.

***

Siyaset sahnesindeki gelişmeler ise sistemin kendi içinde çözemediği sorunlara yol açar ve devletin muhafazakâr yapısı bu gelişmeler karşısında sistemi koruma konusunda olduğu kadar dayanıklı olmayabilir. Çünkü siyasetin karşılaştığı yeni ve gelişimi yalnızca devletin organlarına bağlı olmayan süreçler sürprizlerle doludur. Devlet aklı bu sürprizlerle baş etmekte zorlanacaktır. İktidarın sistemi savunma konusundaki hareketliliğini, kararlılığını bu alanda görmek zordur. Daha çok olayların gelişimine tabi olmak ağır basacak; siyaseti adım adım, duruma göre, genellikle sürüklenerek şekillendirmek kaçınılmaz olacaktır.

***

Bu alanda iktidar çevrelerinin ağır bir depresyona girdiği, yorgunluğun had safhada olduğu ortadadır; gözle görülebiliyor. Kendi kurduğu oyunu oynayamayan iktidar partisi bir çıkış yolu bulmakta zorlanıyor. Neredeyse “Bu da geçer yahu” tevekkülü ile olayların peşinden sürüklenen iktidar partisinin başlıca korkusu müttefikleri tarafından terk edilmektir. Bu nedenle küçük kahramanlıklarını hızla “Ben zaten öyle demiştim”e çeviriyor ve dış güçler tarafından terk edilmeyeceğine, stratejik ortaklığın nimetlerinin devam edeceğine güvenmek istiyorlar.

***

Yorgun iktidar, içeride muhalefet istemiyor. Bu nedenle son bir gayret kelepçeyi sıkıyor; itirazları frenleyecek önlemlere, örneğin gösterileri gerçekleşmeden önleme, işlenmemiş suçun “makul şüphelisini” hapsetme garipliklerine başvurabiliyor. Dış siyasetin artık ayrılmaz bir öğesi haline gelmiş Kürt hareketi de siyaseti etkisine alan kargaşanın pençesine düşmüş görünüyor. Suriye’deki Kürt hareketinin kazandığı uluslararası desteğin içeride işe yarayacağını düşünen, belki de bu nedenle devletin demokratikleşmesi hedefini bir yana bırakanlarda, “Şu bizim sorunu bu arada çözemez miyiz?” ya da “Demokrasi olmadan bu sorun çözülmemez mi?” arayışlarının ağır bastığı gözleniyor. Olacak iş değildir.

***

Muhafazakâr siyaset içeride ve dışarıda zor durumdadır. Sistem tıkandı ve eğer siyasetin egemen figürleri, iktidar sahipleri ciddi, siyasi bir itirazla karşılaşırlarsa, hareketliliğini her alanda gösteren toplumsal muhalefet o siyasi itirazın çevresinde toplanacak ve yorgun muhafazakârlık beklemediği bir yenilgiyi tatmak zorunda kalacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları