‘Mahkeme Kadıya...’

02 Kasım 2014 Pazar

“Adalet mülkün temelidir” cümlesindeki “mülk”ü ister mülkle, ister devletle ilişkilendirin, sonuç değişmeyecektir. Çünkü her iki cümle de sizi piyasa ekonomisinin hukukuna bağlayacaktır. Hukuktan söz ettiğimizde öncelikle bu saptamayı yapmak zorunludur. Kuşkusuz hukukun piyasa ekonomisinin bekçiliğini yaparken de hep aynı hukuk olarak kaldığını söylemek doğru olmaz. Hukuk insanlar arasındaki ilişkilerle, sınıflı toplumların tarihiyle, sınıflar mücadelesinin kayıpları, kazanımları ile ilişkilidir. Zaten genel oy hakkı ve şu gereğinden çok övgü almış sandıklı demokrasi de azıcık saygınlığını, kazanılmış ama kimi zaman bir yanılsamaya dönüşüveren insan haklarına borçlu değil mi?

***

Hukukun doğrusal bir gelişme çizgisi izlemediği ortada. Arızalar var. Darbeler, yeniden düzenlemeler, piyasa ekonomisini zorun gücünü artırarak, şiddet dozunu yükselterek korumak, iktidarı uzatmak isteyenler, hatta kalıcı olabileceğini, “bin yıl yaşayacağını” hayal ederek ona göre hukuk icat edenler var. Bu hikâyelerle tarih kitaplarının pek çok sayfası karartılmadı mı? Çok uzak zamanlara gitmeye gerek yok; kendi tarihimizde de örnekleri az değildir. En iyisi yaşadığımız günlerden yola çıkmalı; çünkü o zaman hem hukuk ile iktidar ilişkisini anlamak kolaylaşacak, hem de serbest piyasa ekonomisinin zorba biçimlerini de aşmaya niyetli, daha “cihanşümul” hevesleri olan “yerli” garipliği tanımlamak mümkün olacaktır.

***

AKP’nin iktidara geldiği yıllarda liberallerle kurduğu ittifakın temelini, serbest piyasa ekonomisinin Avrupai biçiminin, “özgürlükçü” tarzının gerçekleştirileceği iddiası, takıyyesi oluşturuyordu. AKP’nin kendisi için baş düşman gördüğü ordu içindeki “militan” kesimlerin tasfiyesi amacı, liberallerin “Kemalizme” tarihsellik kaygısı gütmeyen çarpık bakışları, “söz konusu askeri vesayetse hukuk çiğnenebilir” yaklaşımları ile pek uyumluydu. Tasfiye kuşkusuz ordu içindeki “militan” unsurların tasfiyesi ile sınırlı kalamazdı ve kalmadı. Muhalefetin toptan tasfiyesi amaçlandı. Bunun için kullanılan “özel yetkili savcılar, mahkemeler”le yaratılan hukuk doğrusu çok işe yaradı. Cemaat’in hizmetinde olduğu iddia edilen hâkim ve savcılar eliyle işletilen hukuk, “hizmete uygun olmayan” hâkim ve savcıların barındırılmadığı çok özel mahkemeler olmakla kalmadılar. Yetki her zaman “kötüye” kullanılmaya açıktır. AKP yetkinin sivri ucunun kendisine döndüğünü hissettiği anda bu “özel hukuku” değiştirdi.

***

İki müttefikin aynı anda tasfiyesinin hikâyesidir. Liberaller neye uğradıklarını şaşırdılar ve AKP’yi kendilerini aldatmakla suçlamaya başladılar. Koca koca insanların, hem de tahlil güçlerine, entelektüel yeteneklerine derecesiz güvenen “âlim” kişilerin aldatıldıklarını iddia etmelerinin yarattığı gülümseme hissimizi bastıralım ve devam edelim. Özel hukukun militan gücü Cemaat, çaresizce direniyor. AKP hükümeti ise yarım kalmış tasfiye hareketini bu kez Cemaatsiz ve Cemaat’i de hedef alarak yasalar üstü bir çeşit “sivil darbe nizamnamesi” olacağı anlaşılan “Kırmızı Kitap”la tamamlamak niyetindedir. Ama bu kez hukuka küçük müdahaleler yeterli olmayacaktır. Çünkü bu kez kolayca kandırılacak liberaller yok. Gittikçe güçlenen ve yaygınlaşan toplumsal muhalefet hareketlerini, zorbalığı “yasalaştıracağını” açıkça ilan eden iktidara karşı yasal demokratik eylemlerle birleştirmeye niyetli bir sol var.

***

Öyleyse hukukla daha köklü bir şekilde ilgileneceklerdir. İlgileniyorlar. Yasama, Yürütme birliği son pürüzlerin giderilmesiyle, Yargı’nın katılımıyla tamamlanacak; polise, jandarmaya verilen, verilecek olan yetkilerle iş bitirilecektir. Solun ise hiçbir rüyanın etkisinde kalmadan gelmekte olanı doğru tahlil ederek, tartışmaya dayanıklı bir birliği tez elden kurmasında yarar vardır. Ünlü sözdür; “Mahkeme kadıya mülk olmaz” derler. Olabiliyor; kadıların uzun süreler insanlara zulmetmeyi, ülkelerini maceradan maceraya sürüklemeyi başardıklarını tarih kitapları yazıyor. Üstelik sol, aymaz liberaller gibi “eyvah nasıl da göremedik” deme lüksüne de sahip değildir. Kandırılmak liberallerin fıtratında olabilir. Sola yakışmaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları