Kruşçev - Kennedy - Atatürk

11 Kasım 2014 Salı

“Türkiye Cumhuriyeti”nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 25. yıldönümü için yazıişleri, benden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Başkanı Nikita Kruşçev ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F. Kennedy’den birer demeç almamı istemişti.
Gelen demeçler 10 Kasım 1963’te yayımlandı. Kennedy’nin demeci aynen şöyleydi:
“Kemal Atatürk’ün vefatının 25’inci yıldönümünü anma törenine iştirak edebilmekten şeref duymaktayım. Atatürk adı insana bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyayı ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan hür bir Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin hürriyet ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri muhafaza etmesi Atatürk’ün ve Türk halkının işidir. Şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu ve o zamandan beri Atatürk’ün ve Türkiye’nin giriştiği derin ve geniş devrimler kadar bir milletin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir misal mevcut değildir.
Atatürk’ün bağımsız bir Türkiye’de hür ideallere bağlı bir idare kurulması için hazırladığı sağlam temel şimdiki sıkı ittifakımızın dayanağıdır. Bizi Atatürk’ün memleketine ve O’nun Türkiye’de ve dünyada yerleşmesine hizmet ettiği ideallere bağlayan bu ittifaka Amerika Birleşik Devletleri’nin bir ortak olabilmesinden gurur duyuyorum. Vefatının yıldönümünde bu büyük adamı saygı ile selamlarım.”
Kruşçev’in uzun demecinin bazı bölümleri ise şöyleydi:
“Türk milli kahramanı Kemal Atatürk hakkındaki düşüncelerimi Cumhuriyet gazetesine açıklamamı istemenizi memnuniyetle yerine getiriyorum. Türk milletinin hürriyeti ve Türkiye’nin milli kalkınması için çetin mücadelelere adı karışan Kemal Atatürk’ü memleketimiz çok iyi tanır.
Atatürk Türk milletini, kışkırtıcı kuvvetlere, emperyalistlere ve silah zoru ile bu memleketi ezerek memleketi büyük devletlerin sömürgesi haline getirmek isteyen gerici kuvvetlere karşı harbe girmesi için uyandırmıştır. Yakın ve Ortadoğu’da ilk cumhuriyet doğuşunu O’na borçludur. Bu cumhuriyet pek çok milletin milli hareketlerine ışık tutmuştur.
Atatürk’ün mukaddes saydığı emperyalizmle savaşı yalnız Türk milleti değil, diğer Doğu ülkeleri de takdirle karşılıyordu. Türkiye’nin asırlık geriliğinden kurtulması için Atatürk pek çok şey yapmıştır.
Gerçekleştirdiği reformlar memleketin ekonomik hayatının, sanayi ve zirai kalkınmasının hızla ilerlemesini hedef tutmuştur. Atatürk idaresi zamanında Türkiye’nin milletlerarası otoritesi yükselmiş ve memleket dünya siyasetinde önemli rol oynamaya başlamıştır. (…)
Atatürk’ün iç siyaset prensipleri Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlardaki faydalı işbirliği için en geniş imkânları hazırlamaktaydı. Atatürk’ün görüşleri ile Sovyet komünistlerinin fikirleri ve Türkiye’deki Kemalist hareketleri ile sosyalist ihtilalin gayeleri arasında köklü farkların mevcudiyeti tabiidir.
Fakat bu ideolojik ayrılıklar genç Türk Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya’nın dostluk içinde yaşamalarına ve o zamanın milletlerarası problemlerinin halli için tek cephe olarak karşı çıkmalarına hiçbir zaman engel olmadı. (…)

Önemli Belgesel…
Adı:
10 Kasım Günlüğü
Yazarı: Bilâl Şimşir
Yayımlayan: Bilgi Yayınevi
Sayfa: 752
Emekli büyükelçi ve tarihçi olan yazar, yerli ve yabancı belgeleri ayrıntılı inceleyerek Atatürk’ün ölümü hakkında dünyada söylenen ve yazılanları, eşsiz bir belge olarak okura sunuyor. Kitabın bir bölümü dün gazetemizde yayımlandı.

‘Yeni Cumhuriyet’ Ne Demek?
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti” yerine “Yeni Cumhuriyet” diye bir oluşum çomaklanıyor! Daha önceleri bazıları da “İkinci Cumhuriyeti” çomaklamak istemişlerdi. Ama hüsrana uğradılar.
“Türkiye Cumhuriyeti”nin kurucusu Atatürk’ün 20 Ekim 1927’de “Türk Gençliğe Hitabesi”ni anımsayalım:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî (Günümüzde kimler olabilir?) ve haricî (Acaba kimler?) bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde (Acaba kimler?) bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini (Acaba kim ya da kimler?) müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları