Gerçeklik Duygusunun Yitirilmesi…

17 Kasım 2014 Pazartesi

Alman yazar Joachim C. Fest’in ilk basımı 1973 Eylülü’nde yapılan, sonraki yıllarda da sürekli yeniden basılan “Hitler” başlıklı biyografisi, günümüzde de Adolf Hitler üzerine kaleme alınmış en önemli kaynaklardan biri olma niteliğini korumaktadır.
Bir biyografi olarak Hitler üzerine odaklanan eser, genelde diktatör kimliğinin doğumu ve bir insanın kişisel yapısında bir kez kökleşmiş böyle bir kimliğin sınırsız kişisel iktidar uğruna hangi uç noktalara kadar varabileceğini sergilemesi bakımından, diktatörlüğün genel bir kuramı olarak da okunabilir.
Joachim C. Fest, eserinin yedinci kitabının “Yitirilen Gerçeklik” başlığını taşıyan son bölümünde, kişisel bir iktidarın sınırsızlığını pekiştirme amacıyla çıkılan yol boyunca diktatörlerin gerçeklik duygusundan giderek uzaklaşmalarını ve sonunda içinde yaşadıkları bütün gerçekler ile bağlarını koparmalarını, diktatör kimliğinin olmazsa olmaz bir niteliği diye vurgular ve sergiler. Örneğin Adolf Hitler’de bu gerçeklik yitimi, 1945 Nisanı’nda, yani hayatının son günlerinde, Alman halkı için söylediği bir söz ile somutlaşır. Hitler, Alman topraklarında müttefik orduları karşısında hızla geri çekilen Alman birliklerine, düşmana bırakılan irili ufaklı her Alman şehrinde ve yerleşim merkezinde, başta su ve elektrik tesisleri olmak üzere, bütün “hayati tesislerin” havaya uçurulmasını, dolayısıyla da bir daha kullanılamaz kılınmasını emretmiştir. Çevresindeki generallerden birinin: “Ama Führer’im, böyle bir şey yapılırsa Alman halkı hayatta kalamaz!” şeklindeki uyarısına şu korkunç yanıtı vermiştir: “Kalmasın! Çünkü Alman halkı, bana layık olamadı!”
Diktatör Adolf Hitler’in gerçeklikle bağlarını kesmesi, kendini diktatörün dışa yansıyan çok somut ve gerçekdışılığı görmezlikten gelinemeyecek tutum ve davranışları ile de belli etmektedir. Örneğin Hitler, Rus birliklerinin Berlin’i kuşatmasından epey önce “yeryüzünde yaşamaktan” vazgeçerek, Berlin’deki makamı “Reichskanzlei” altında inşa edilmiş “Führer Sığınağı”na (“Führerbunker”) inip yerleşir ve o andan itibaren de yeryüzüne, gün ışığına çıkışlarını giderek azaltır. Artık sığınağında, yakın kurmay heyetini oluşturan generalleri ile birlikte, neredeyse bütünüyle kendi varsayımlarının ürünü olan bir yeraltı dünyasında yaşamaktadır. Bu arada yeryüzündeki durumlar hakkında da ipe sapa gelmez emirler ve kararlar vermektedir. Askeri alanda artık bütün komutayı kendi eline almıştır. Sığınakta, çoğu gerçeği yansıtmaktan uzak haritaların başında, olmayan Alman birliklerinin yerini değiştirmekte, yine artık olmayan Alman tanklarının ve uçaklarının nerelere saldıracakları konusunda emirler yağdırmaktadır. Dış dünyanın gerçekliği konusunda hiçbir şey duymak istememektedir. Örneğin Berlin’in kuşatmadan kurtuluşu için son dakikaya kadar “General Wenck’in ordusuna” umut bağlar ve bu ordunun nerede kaldığını sorar. Gerçekte ise General Wenck diye bir komutan vardır, ama o komutanın çoktandır ordusu yoktur!
Adolf Hitler, 1945 Nisanı’nın son günlerinde sevgilisi Eva Braun ile birlikte sığınağında kendini öldürdüğünde, aslında bu dünyadan ve bilinen gerçek hayattan değil; ama yalnızca kendi kafasında var olan, tümüyle gerçekdışı bir dünyadan ve hayattan ayrılmıştır!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları