Gülengül Altınsay

Sana Sakal Bana Tıraş

20 Kasım 2014 Perşembe

Olabilir. Bir profesyonel oyuncu da sinirlerine hâkim olamadığı anlar yaşayabilir. Ve hoş olmayan şeyler yapabilir. Ne var ki söz konusu kişinin o güne kadar bir değil, birçok vukuatı varsa olayın yorumu da değişir. Volkan Demirel hadisesinin ardından bir açıklama yapan Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu önce “O statta sayın Cumhurbaşkanımız da yuhalanmıştı” diyerek olayı farklı boyutlara taşımaya çalıştı. Ve tabii Terim’i de unutmadı. Volkan’a karşı sergilediği yumuşak yaklaşımını övdü.
Sonra sıra geldi Volkan’ın hareketlerini eleştirenlere. Uslu “Her olayın altında Volkan ve Emre çıkıyor imajı yaratılıyor. Burada organize bir durum var” deyip oyuncularını savundu, suçluyu başka yerlerde aradı. İsim vermeden, somut bir yere işaret etmeden, “onlar” diyerek, yine “üçüncü çoğul şahıs”ı sorumlu gösterdi.
Sanırsınız konuşan, müthiş centilmen, melaike gibi
bir adam.
Sanırsınız, Emre ve Volkan Galatasaray ya da başka takım forması giyse Mahmut Uslu yine aynı şeyleri söyleyecek.
Sanırsınız cezadan kurtulmak değil önemli olan. Sadece hakikatler önemli.
Tarihe geçen vukuatlar
Birazcık geriye gidelim.
En son Süper Kupa finalinde penaltı atışlarında Volkan rakip oyuncuların sinirini bozmak için her şeyi yaptı. Sonra Melo’nun üzerine zıpladı. Ama maçın hakemi de herkes gibi sadece izledi Volkan’ı. Ne kart ne bir şey... Çünkü Board kuralları yazılırken penaltı atışları sırasında futbolcuların kavga edeceği akla gelmemiş, buna göre kural konmamış(!).
Daha sonra Beşiktaş - Fenerbahçe derbisinde Emre’nin karşılığında kart görmediği seri küfürler var.
Bunları niye tekrarlıyorum?
Futbolda öyle bir ortam oluştu ki kim güçlüyse kimdaha fazla dişini gösterirse haklı(!) oluyor. Özeleştiri yapacağına, “düşmanlar, komplocular” diye karanlıkta birilerini suçluyor.
Kimse dur demiyor.
Tam tersine olaylara neden olanlar kendi kulüp yönetimleri tarafından kahraman ilan ediliyor.
O zaman ergenliğe takılıp kalmış gibi hareket eden futbolcular değil asıl mesele.
Onları yetiştirenlerde, onların kollarına kaptanlık bandını takanlarda ve onlara cesaret verenlerde asıl mesele.
Nasıl olsa taraftar var
İşin içinden çıkamaz duruma gelmemiz de çok önemli bir noktada insanların takımlarına olan bağlılıklarının sürekli istismar edilmesi.
Bu yüzden normalde adalet duygusuna sahip insanlar bile iş takımlarını “savunmak” olunca bambaşka birine dönüşebiliyor. Benzer olaylarda formanın rengine göre 180 derece farklı tutum alabiliyor.
Kulüp yönetimleri için en önemli hayat kaynağı bu.
Yap yap “Yapmadım” de. “Düşmanların oyunu” de. “Organize bir komlo” de. Nasıl olsa arkanda taraftarın var.
Var mı acaba?
Bence artık yok.
Taraftar da bu sürekli nefret içinde yaşamaktan bıktı. Takımına, asıl vahimi futbola olan bağlılığını gevşetiyor.
Dikkat edin, üstte filler tepişiyor, altta, yönetimlerin çevresindeki birkaç çıkar grubu dışında taraftar artık bu kavgalara karışmıyor. Futbola soğuyor.
Bu kavgayı körükleyenlerin tribünleri yarı yarıya boş artık...
Siz hâlâ, “Tribünler neden boşaldı” diye fal açmaya devam edin.

***

Bütün bunlar olurken Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav sorunun kaynağını buldu: Futbolcuların sakalları...
Sakallı futbolcu istemiyormuş başkan. “Sakal imam hatipte olur” dediği için de geniş bir çevre isyan etti:
“Kılık kıyafete karışamazsın!..”
Tamam karışılmamalı.
Ama o zaman siz de futbolcunun dövmesine, küpesine karışmayacaksınız.
“Ben karışırım, sen karışamazsın” da olmaz.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ha hakem ha referee 25 Nisan 2024
Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları