Elçin Poyrazlar

Anne lütfen ölme! #EmineBulut

02 Eylül 2019 Pazartesi

Sizin hiç gözünüzün önünde anneniz boğazından bıçaklandı mı? Hayatınızın merkezinde, sizi dünyada en çok seven kişi kanlar içinde “Ölmek istemiyorum” diye haykırırken ona yalvardınız mı “Anne lütfen ölme” diye?

Öz babanız ayrıldığı annenizle buluşmaya, planlayarak bıçak getirip herkesin içinde, güpegündüz, sizin korkulu bakışlarınız altında o bıçağı sapladı mı? Bu, 2019’un Türkiyesi’nde 10 yaşındaki bir kız çocuğunun başına geldi. Çevredekiler sadece izledi, bazısı vahşeti kameraya çekti. Sonra Emine Bulut etiketleri dolaştı sosyal medyada, devlet büyükleri kamuoyuna üzüntülerini dile getirdi, televizyonda “tartışma” programlarında sadece erkeklerden oluşan paneller kadın cinayetleri hakkında ahkam kestiler, mikrofon uzatılan “sokaktaki insan” “Biz kadınlar da biraz fazla karşılık veriyoruz erkeklere” dedi. Başka biri, “Adam öldürdüyse kadın kabahatlidir” buyurdu.

CİNAYETİ KİM İŞLEDİ?

Çünkü bizim topraklarımızda kadınsa, tecavüze uğrayan ve cinayete kurban giden suçludur. Bedenimizi, kimliğimizi ve namusumuzu zorla teslim alan erkek milleti sevse de haklıdır öldürse de. Emine Bulut’un katili-ki adını asla anmamak gerekir- cinayet sonrasında “hayvan kestim” diyecek kadar kendinden ve ardındaki sistemden emindir.

O katil, kendi aksini adliyede, karakolda, sokakta, esnafın dükkânında, sosyal ve diğer medyada berrak bir biçimde görür. O “hayvan kesen” bilir ki makam odalarındaki pahalı deri koltuklarında oturan namusuna, dinine ve bıyığına düşkün Türk yetkilisi onun sırtını sıvazlamayı bilir. Sistem bunun üstüne kurulmuştur çünkü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna göre bu yıl temmuz ayında ülkede 31 kadın öldürülmüş. İlk altı ayda ise 214 kadın. Ortalama bir hesapla bu, yılda yaklaşık 400, 10 yılda 4 bin kadın demek. Kadınlara karşı kasıtlı, sistematik ve bilinçli bir katliam olduğunu görmemek için ya katil ya da muktedir olmak gerekiyor.

Kadın cinayetleri Türkiye’nin en birincil insan hakları sorunudur. Bunun aşkla, namusla, mahrem hayatla ya da bir erkeğin cinnet getirmesiyle ilgisi yok. Eğer bir ülkede her gün bir erkeğin elinde bir kadın ölüyorsa bu bir cinsiyet savaşıdır.

Kadınlarla ilgili “evde kalsınlar”, “hamile gezmesinler”, “tayt giymesinler”, “gece sokakta ne işi vardı”, “niye adamın evine gitmiş”, “mini etek giymiş gibi nefret söylemine müsamaha gösteren yönetici takımı, ilk fırsatta ceza indirimi sağlayan hukuki yapı, kadınları koruma konusunda geç kalan emniyet güçleri, aile mahremiyetine girmek istemeyen konu komşu, esnaf, el âlem, sosyal medyada “erkekleri de anlamak lazım” diyen katil seviciler ve bu katliama ses getirmek için deli gibi çırpınan sivil toplum örgütlerine kulak tıkayanlar Emine Bulut cinayetinin zanlısıdır.

O BIÇAK HEPİMİZE SAPLANDI

Namusun kadının bedeni üstünden tanımlanmasının normal kabul edildiği, kadınlar üstünde ekonomik, duygusal, psikolojik ve düşünsel iktidar sürdürüldüğü, şiddet ve kötülüğün övüldüğü ve bunların hiçbirine başkaldırmadığımız sürece bu katliam son bulmayacak.

Emine Bulut’un dramı boğazından akan kanla ekranlar önünde son buldu. Bulut’un çocuğunun elinde hapse giden cani bir baba, ölmek istemeye istemeye katledilen bir anne, timsah gözyaşları döken bir medya, basiretsiz bir yönetici eliti ve yok edilen bir gelecekten başka ne var?

“Anne lütfen ölme” diye çaresizlikle yalvaran o çocuk, ne tür bir zifiri karanlığın içine itilecek? Aynı karanlıkta binlerce kadın ve çocuğun kıvrandığını görmek için daha ne kadar vahşet pornosu izlememiz gerekiyor?

O bıçak hepimizin boğazına saplandı. Yutkunabilene lanet olsun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları