Üretmek Pişmanlıktır!

07 Aralık 2014 Pazar

Ermenek’teki maden cinayetine kurban verdiğimiz 18 kişiden son 5’inin cenaze törenine katılmak için önceki sabah gün doğumunda Ankara’dan yola çıktım. Aklımda Toroslar’ın eteklerinde mola vermek, yıllar sonra bu coğrafyanın insanlarıyla dar zamanda da olsa sohbet etmek vardı.
Ankara-Konya yolu ufuk çizgisinde gökyüzüyle yeryüzünün birbirine karıştığı, Anadolu’nun öteki yerlerinde çok da alışık olmadığımız dümdüz bir ova. Böyle bir ova yolculuğundan sonra dağlara vurunca aklıma yıllar önce Cumhuriyet’in Gezi ekindeki “Gezekalın” köşesindeki bir yazım geldi. Bir dağ yolculuğundan sonra “Dağlar doğanın şiiridir” diye yazmıştım.
Toroslar da doğanın yer yer uyaklı yer yer serbest vezinde yazılmış en güzel şiirlerinden biridir.
Mustafa Ekmekçi’nin Hadim’ine yaklaşırken bizi karlar karşıladı. İlk köy kahvesinde mola verdik. Yola çıkan rüzgâra aittir, kime doğru eserse tanısan da tanımasan da selamlaşmak gerekir. İlk selamı verdiğimiz masayı biraz da sıcak bulunca sabah çayını bölgenin çocukları Ömer, İsmail, Mahmut, Turan ve Muhammet’le içtik.

***

Hepsi bu yörede pancardan buğdaya tarımla uğraşan insanlar. Önce hep birlikte maden kur-banlarına saygımızı paylaştık. Sonra dertleştik.
Onlara işlevlerinin önemini anlatmaya çalıştım. Her ülke tükettiği değil ürettiği kadar vardır, dedim. Ömer sözü ağzımdan aldı, “Abi, bizde üretmek neredeyse pişmanlık haline geldi” dedi. Soran gözlerle yüzüne bakarken İsmail aldı sözü:
“Abi, biz ürettiğimizi satarken de yalvarıyoruz, gübreden tarım aletlerine kadar herhangi bir şeysatın alırken de yalvarıyoruz. Ürettiğimiz para etmiyor, tüccar bir an önce alsın diye dil döküyoruz. Tarımda kullandıklarımız ateş pahası. Biraz indirim yapsınlar diye ecel terleri döküyoruz.”
Her birinin son 12 yılda hayatlarında ne tür değişiklikler olduğunu sordum. Ortak kaygı ürettiklerinin para etmemesiydi. 2002’de 100 lira eden pancar 2014’te yüzde 20 kadar artmış... Sanılanın aksine ülkedeki gelişmeleri de yakından izliyorlar. İçlerinden biri sözü mazota getirdi, “mazot bütün dünyada düştü, Türkiye’de vergi üstüne vergi bindiriyorlar” derken ötekisöz aldı, “gemimiz olsa dert olmazdı” dedi.
Ne de olsa Anadolu insanıyız, sözü tatlıya bağladık. Ortaya koyu kahverengi bir tabak getiren garson, “Abi, bu da bizim Toros çikolatamız” dedi. Karlı bir sabahta koyu pekmez-tahin karışımı iyi geldi.

***

Hadim’in ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilçesi Taşkent üzerinden devam ettik. Taşkent’te yeni görünen tek şey birkaç İstanbul firmasının hazırladığı dev panodaki Davutoğlu-Erdoğan fotoğrafıydı. Onun dışında Taşkent de pek çok Anadolu kasabası gibi yarı terk edilmiş haliyle dağların koynunda canlılığını korumaya çalışıyor.
Ermenek’e yaklaşırken Tepebaşı köyünde durduk. 2-3 evden çıkan 7-8 kadın bizi karşıladı. Bütün erkekler madendeydi. Çalışma koşullarının zorluğuna rağmen yerin üstündeki emekler karşılığını bulmayınca Ermenek ve çevresindeki bütün yerleşim yerlerinin erkekleri yaşamı yerin altında arıyor.
Ermenek’te birkaç saatlik ziyarette ulaşabildiğimiz tüm madencilere sarılıp başsağlığı dilerken madeni işletenlerden biriyle de kısa süreli konuştuk. Onlar da çalışma yaşamında tarafların birbirine düşmanlaştırılmasından yakınıyorlar. Hükümetin sorumluluktan sıyrılıp her şeyi kendi üzerlerine attığını vurguluyorlar. Bazıları madencilerle iyi diyalog kurduklarını anlatıyor, örnek veriyor:
“Mesela yılın belli günlerinde hoca çağırıp madenciler vardiyaya girerken dua ettiriyoruz...”
Başkentin göbeğinden Toroslar’ın tepesine kadar adım attığımız her yerde ülkemizin iyi bir gelecek vaat ettiğini ama bugün çok kötü yönetildiğini görüyorsunuz.
Ufku kapatan bu karanlık dönemi mutlaka aşacağız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları