‘Çözüm Süreci ile Çözümsüzlüğe’

12 Aralık 2014 Cuma

Heyetler İmralı’ya gidip geliyor, açıklamalar yapılıyor, karşılıklı demeçler veriliyor.
Başbakan Demirtaş’ı suçluyor. Demirtaş, hükümetin süreci başlangıcından bu yana belli olan istemleri bilmesine karşın hiçbir şey yapmadığından yakınıyor.
Peki çözüm sürecin denen olayda neredeyiz, bir gelişme var mı, varsa ne yönde?
Belkidesürecin bugün vardığımız noktasındaki en önemli gelişme, Öcalan’ın müzakere taslağı metninde yer almasını istediği taleplerin belli olması.
Sırrı Süreyya Önder’in de doğruladığı talepleri dünkü köşesinde Melih Aşık şöyle özetliyordu:
-Kürtlerin varlığının anayasal ve yasal güvenceye kavuşturulması.
-Demokratik özerkliğin kabulü.
-Anadilde eğitim.
-Öcalan dahil tüm tutuklu PKK’lilerin serbest bırakılması ve siyaset yaşamına dönmelerinin önünün açılması.
Bu istemlerin iktidar tarafından resmen kabulü beklenemez.
Yanlış anlaşılmasın! AKP bu taleplere boyun eğmez değil, bunları kabul ettiğini resmen kamuoyu önünde ilan edemez diyorum, sadece.
Yoksa, Güneydoğu’da, özerk ya da bağımsız bir yönetim zaten yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bölgede valiler, memurlar PKK tarafından atanmakta, Cizre örneğinde görüldüğü gibi, PKK’nin önde gelenlerinin adları sokaklara, caddelere verilmektedir.

***

TC’nin bu topraklar üzerindeki egemenliği sona ermiştir. Devlet memurları lojmanlarında veya resmi binalarında hapis konumdadırlar; TSK kışlasından, karakolundan dışarı adım atamamaktadır.
Bölge tümüyle PKK’nin denetimi altındadır.
PKKdükkânlarkapatılacak,boykotilanedilecek dedi mi, buna uymayan, mağazalardan elinde paketle çıkan, bu davranışının bedelini canıyla ödemektedir.
Böyle bir ortamda, bölgede fiilen yürürlüğe konmuş olan özerkliğin ne kadar demokratik olduğu sorusu ortada durmaktadır.
Herhalde, kişilerin özgür iradeleriyle hareket ettikleri demokratik bir durumun var olduğunu söylemek mümkün değildir.
Her türden hâkimiyetin yitirildiği bu bölgede demokratik özerkliğe karşı durmanın anlamsızlığı savı da fazla geçerli değil.
Her şeyden önce, her alana PKK’nin egemen olduğu bir çözümün demokratikliği söz konusu edilemez.
Kaldı ki, Tayyip Erdoğan iktidarı, başta Öcalan’ın affı olmak üzere, bu koşulları alenen kabul edebilecek durumda değil.
Peki o zaman ne olacak?
Şimdiye kadar olduğu gibi, yine hiçbir şey olmadan devam mı edecek?

***

Önce bir noktayı vurgulayayım. Hiçbir şey olmadığı doğru değil. Aslında bir şeyler, hem de çok önemli bir şeyler oluyor.
Bölgede egemenlik el değiştiriyor. Bu da Erdoğan iktidarının zımni rızası, yani göz yummasıyla oluyor.
İki tarafın birbirlerine açıkça söylemeden üzerinde mutabakata vardıkları formül şu:
-Hiçbir şey olmuyormuş gibi görünürken bölgede egemenliğin fiilen el değiştirmesine seyirci kalınmanın karşılığında, çatışmasızlık hali seçim sonrasına kadar sürsün, sonrası Allah kerim.
Kürttarafınasılolsa,çatışmayagerekkalmadan istediğini aldığı müddetçe, sürece neden karşı çıksın ki?
Erdoğan iktidarı, karşılığında bir ödün yokmuş gibi görünen çatışmasızlık süreci devam ederek sonucu oya tahvil oldukça, başka somut bir çözüm projesi de olmadığına göre, fiili duruma neden engel olmaya kalksın ki?
Ne var ki, “oldu bitti”lere dayalı olarak zoraki gelişen bu sürecin gerçek bir çözüm olduğu da söylenemez. Bu bir yerde iplerin kopmasının kaçınılmaz olacağı bir süreç.
İplerin nerede ve nasıl kopacağına ise bölge dengeleri açısından tarafların değişen ağırlıklarına bakarak,dışgüçlermikararverir,yoksaiçgüçler mi sorusuna yanıt ararken, artık bu karmakarışık ortamda iç ve dış güçlerin birbirlerine iyice karıştığı gerçeğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkati çekmek isterim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları