Uygarlığın Neresindeyiz?

15 Aralık 2014 Pazartesi

1933 yılında Amerika’da, Princeton Üniversitesi’nde öğrencilerin yabancı uluslar hakkındaki kalıplaşmış tutumları konusunda bir araştırma yapıldı. Bu araştırmada 10 ulus alındı. Öğrenciler beş özellik üzerinden değerlendirme yaptılar. Örnek olarak üçünü kıyaslamalı olarak görürsek:

Bu beş özellikte de Türklerin olumsuz görülmesi dikkat çekicidir.
Araştırma, 1951 ve 1967 yıllarında tekrarlanmış, genel olarak tutumlar değişmemiştir.
1967 yılı araştırmasında,
Türkler
Saldırgan
Pis
Hain
Cahil
Çabuk öfkelenen
olarak tanımlanmışlardır.
(Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı - İnsan ve İnsanlar - Evrim Yay., 7. Basım)
Elbette bu değerlendirmeler kalıpyargılardır, uzaktan oluşmuş değerlendirmelerdir.
Ama bu yargılar, Osmanlı’nın Batı toplumlarında bıraktığı izlenimlerdir. Osmanlı fetihleri olarak bilinen akınların sonuçlarında oluşan yargılardır. Elbette yağmaların, zorla kaçırılan kız-erkek çocukların, yaşanan savaşların içinde geçen kanlı olayların, savaş meydanlarında kalan ölülerin, geride kalan sakatların başka türlü bir izlenim bırakması düşünülemez.
Bu savaşçı-fetihçi yaşam politikası Osmanlı’ya da çok büyük bedeller ödetmiştir. On yıllık askerlikler, her cephede savaş, cephelerde can veren şehitler, geriye dönen gaziler, yıkılan evler, ekilmeyen tarlalar, arkada bırakılan ülkelerde doğan korku ve nefret Osmanlı’nın sonunu getirmiştir.
Daha da önemlisi, kaçırılan bilimselteknik gelişmeler, getirilmeyen matbaa, 300 yıl medreseden mektebe geçememe, her türlü yenileşmeye karşı çıkan din fanatizmi (Genç Osman-II. Mahmut- Abdülmecit dönemlerinin kargaşaları), kaçırılan Endüstri Çağı’dır.
Balkan Savaşı yıkımı Osmanlı’nın sonu, bugünkü Avrupa’nın da doğuşudur. Osmanlı orduları çok yürekli, çok fedakârca savaştığı halde, hastalıklar, donanım eksikliği, modern savaş hazırlıklarını yapamamış olma yüzünden büyük bir hezimet yaşanmış, Bulgarlar Çatalca önlerine gelmiştir. Osmanlı, Avrupa’daki topraklarını kaybetmiştir.
Atatürk’ün bu yenilgi üzerine söylediği “Bulgarlar bizi yendi, çünkü onların operaları vardı” sözü, bugün bile anlaşılmış değildir.

***

Aslında Osmanlı Sarayı, Türklüğü küçümsemiş, Türkleri kaba, cahil, akılsız bulmuştur. Araplar, Arnavutlar, Çerkesler, her etnik köken Türklerden daha yakın tutulmuştur.
Osmanlı Saray kültüründe Araplar “kavmi-necip”tir. “Soylu kavim” anlamındaki bu sözcük hem İslam Peygamberi’nin Arap olmasından hem de kutsal kitap Kuran’ın Arapça olmasından kaynaklanmaktadır. Din biliminin dili Arapçadır. Edebiyat dili ise Farsçadır. Arapça da Farsça da dünyanın en zengin dilleridir. Osmanlıca, Arapça ve Farsça sözcüklerle Türkçenin bir arada kullanıldığı karmaşık bir bileşimdir. Yazı dili olarak kullanılmış, konuşma dili olarak sarayın dışına çıkamamıştır.
Eğer, bugünün Cumhurbaşkanı, bütün siyaset hayatında Osmanlıca kullansaydı belki de kendini anlayan bile olmayacaktı.
Bu bakımdan, Osmanlıca olayı, Arap alfabesini, Arapça yazıyı geri getirmenin bir yolu olmaktadır. Bu da varılmak istenen son hedeflere giden yola döşenen basamak taşlarıdır.

***

Olay şudur:
Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken temelini attığı “Türk ulusu” hedefi ile “dinsel inanç yerine akılcı bilinç” yolu terk edilmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AKP iktidarı, “Yeni Türkiye” ile, “Türk ulusu” yerine “İslam ümmeti”ni, “akılcı bilinç yerine de dinsel inanç toplumu”nu koyma kararlılığındadır.
Eğitimden ekonomiye, yeme içmeden evliliklere, her türlü yaşam tarzına müdahale etmenin amacı budur.
Başkanlık sistemi, her türlü kontroldan uzak kalma arzusudur. Bu sisteme uymayacak her kurum, her kuruluş bu doğrultuda yeniden hizaya getirilecektir.
Kürtler, özerklik verilerek kendi başlarına bırakılacak, laik kesim ise “dinsizlik tehdidi” ile yıldırılarak etkisiz kılınacaktır.
Şeriat hukuku ile halifelik getirilinceye kadar bu mücadele devam edecek, sonra da her şey yoluna girmiş olacaktır.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Şimdilik çarşambadayız…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları