Hikmet Çetinkaya

Hayat Böyle İşte...

20 Aralık 2014 Cumartesi

Barış umudu, sevgi, kardeşlik, kin, nefret, aşk...
Hayatımızın yakasına bunlardan hangisi yapışıp bizi bırakmıyor?
Hangisi bizi boğmak istiyor?..
Zaman tünelinden geçerken acılar ırmağı gözlerimizin içinden akıyor...
Geçmişle hesaplaşmanın sıkıntısı, vicdansızlık, ölümle hayat arasında gidip gelmelerimiz.
Unuttuğumuz ve unutmaya çalıştığımız nice olaylar, ölümler, cinayetler var.
Birbirimizi boğazlamak yüreğimizin derinliğine işlemiş.
Bir boşvermişlik sanki alın yazısı olmuş!
Dincilik alıp başını gitmiş!
Hırsızlıklar unutulmuş!
Yaşadığımız topraklarda binlerce yıllık tarih, uygarlık bir kıyıya atılmış, geleceğimiz ipotek altına alınmış.
Gezi, 17 Aralık falan derken 2014 yılı geride kalacak, biz küçük gruplar halinde “Hırsız var!” diye bağırıp duracağız...
Ayaklara düşen, dibe vuran demokrasiyi ve temel hak ve özgürlükleri arayacağız...
Bir sisin içinde yürüyoruz!
Etnik, dini, mezhepsel ayrımcılığı dayatanlara karşı sesimizi yükseltemiyoruz.
Yaz olsun, kış olsun, güz, ilkyaz...
Niçin gülmez benim ülkemde çiçeklerin yüzleri?
Neden mutlu değil benim insanım?
Niçin sevgiyi yüreğinde yumak yumak çoğaltmaz?

***

Beynimize “barış” değil “savaş” yazılmış, ruhumuza “sevgi” değil, “nefret” kazınmış bizim...
Aşk sözcüğü unutulmuş, aşiret düzeni egemen olmuş...
Kadına şiddet, tecavüz!
Ilımlı İslam adıyla dayatılan ayrımcılık, baskı ve talan...
Ara sıra anlatılan demokrasi masalı, yerli yerinde duran darbe anayasası ve yasaları...
Yüzde 10 seçim barajı, Seçim ve Partiler Yasası...
2014 yılının aralık sonuna doğru bırakın Kahramanmaraş’ı, Çorum’u, Sivas Madımak’ı, Başbağlar’ı, Afyon’da cephanelik patlamasını, bedenleri paramparça olan Mehmet’leri, karakol baskınlarını, mayınlı yolları...
Bırakın Gezi’yi, Roboski’yi, 17 Aralık’ı...
Mayınlı tarlaları, sınır boylarını, acıları, ölümleri...
Yalan sözleri!
Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu palavrasını...
Soygunu, rüşveti, çeteyi...
Unutturmak...
Barış için atılan adımın sayısı kaç, onun adını ver bir kez olsun!
Esad’ı kıyımcı, cani, katil yaparken, bir kez de kelle avcılarını, IŞİD’i kınayan bir şeyler söyle!
Bir kez olsun doğru bir şey yap!
Şiddete karşı çık!
Ey muhalefet, kendine gel!
Ey HDP, kitleleri demokratik mücadeleye çağır, onları kırdırma, yağmacılara, talancılara ödün verdirme!
Kör teröre tavır al!
Ey CHP, yerinde sayma! Kör milliyetçileri içinde barındırma, sola daha fazla açıl, en azından gerçek sosyal demokrat parti ol, senin de hırsızların var, artık gör onları, gör!

***

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve sekiz kişi mahkemece serbest bırakıldı; Hidayet Karaca ve öteki üç kişi ise tutuklandı...
Hidayet Karaca savunma yapmamıştı...
İfade vermeyen ve savunma yapmayan bir kişi nasıl tutuklanır?
Karaca’nın düşüncesi ve inancı ne olursa olsun, bu eşit bir yargılama mıdır?
Bir hukuk devletinde bunlar oluyor, daha önce olduğu gibi...
İnsanlar “makul şüpheli” olarak tutuklanabilir mi?
Tutuklanır benim ülkemde!
İlker Başbuğ da savunma yapmamıştı ve tutuklanmıştı...
Hayat böyle bir şey işte!

***

Bu yüzden demokrasi, eşit ve dürüst yargılama... Bu yüzden bağımsız yargı... Bu yüzden evrensel hukuk.
Bir dizi film...
Bir yayın grubu başkanı...
Vurulmuş ölü çocukları, gençleri, beş yıl önce yitirdiğimiz İlhan Selçuk’u daha dün sabah karalayanlar vardı...
Bilmem onlar da bizim gibi vicdanlarının sesini dinliyorlar mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları