Miyase İlknur

Ayağa kalkmak ya da oturmak

05 Ekim 2019 Cumartesi

Ayağa kalkmak ve oturmak birbirinin zıddı iki eylem olarak görülse de bazen aynı amaca yönelik eylem yöntemi olarak karşımıza çıkar. Ayağa kalkmak fiili dilimizde “ayaklanmak” ya da “yoğun tepki göstermek” olarak da algılanır. Beğenilmeyen bir durum karşısında “millet ayağa kalktı” denir mesela. Ama kimi zaman da saygı göstermek amacıyla ayağa kalkılır. Yaşı ya da makamı itibarıyla saygın bir kişi karşısında ayağa kalkmak gibi.
Oturmak fiili de farklı iki anlam ifade eder. Bazen bir protesto yöntemi olarak oturulur bazen de saygı ya da korkunun sonucu oturulur. Anaların HDP’nin önünde oturan işten atılan işçilerin İBB önünde oturması bir protesto gösterisidir. Ama “Bir bağırdım, susup oturdu hemen” dediğimizde karşımızdaki kişinin bize saygısından ya da korkusundan susup oturduğunu ifade ederiz.
Son günlerde ise ayağa kalkmak ve oturmak üzerinde yaptığımız güncel bir tartışmada, oturmak protesto ayağa kalkmak da saygı göstermek olarak algılanıyor. TBMM’nin 27. döneminin 3. yasama yılı açılışı törenine damga vuran olay, Erdoğan’ın genel kurul salonuna girdiği sırada CHP milletvekillerinin ayağa kalkmaması, İYİ Parti milletvekillerinin de ayağa kalkmalarına rağmen alkışlamaması oldu. Muhalefetin Erdoğan’ın genel kurula girişi sırasında oturması yandaş medya tarafından “Cumhurbaşkanı’na büyük saygısızlık” olarak manşetlere taşındı.
Aslında Cumhurbaşkanı’nın TBMM’ye gelişlerinde muhalefet milletvekillerinin ayağa kalkmayarak oturma eylemi yeni değil. Ta çok partili sisteme geçtiğimiz günden beri uygulanıyor. Bunu ilk başlatan DP’li milletvekilleri olmuştu. 1946 seçimlerinde DP’li milletvekilleri yeni parlamentonun seçtiği Cumhurbaşkanı İnönü salona girerken ayağa kalkmamıştı. Ama 1950 seçimlerinde bu kez kendi partilerinden Celal Bayar cumhurbaşkanı seçildiğinde ofsayta düşmüşler ve hayli gülünç bir tablo ortaya çıkmıştı. Meslek büyüğümüz Altan Öymen, bu konuyu hem “Bir Dönem Bir Çocuk” hem de “Değişim Yılları” adlı kitaplarında bütün detaylarıyla anlatmış:
1946 seçimlerinde parlamentoya giren DP’nin Cumhurbaşkanı adayı Mareşal Fevzi Çakmak’la yarışan CHP’nin adayı İsmet İnönü, rakibine 338 oy fark atarak Cumhurbaşkanlığı’na yeniden seçilir.
Cumhurbaşkanı’nın Genel Kurul salonuna girerek yemin edişi sırasında günün sürprizi yaşandı.
O vakte kadar, Cumhurbaşkanı salonda görünür görünmez herkesin yağa kalkması geleneği vardı. Milletvekilleri o ayağa kalkma anında devlet başkanından alkışlarını da esirgemezlerdi.
Bu defa İnönü’nün salona girişinde, CHP’liler bunu yaparken, DP’liler oturdukları yerden kımıldamadılar. İnönü’yü alkışlamaları zaten tahmin edilmiyordu ama, bu ‘oturma eylemi’ hiç beklenmiyordu. Bunu herhalde son dakikalarda kararlaştırmışlardı.
Bu, CHP’li milletvekillerinin ‘Ayıp ayıp’ diye gösterdikleri tepkilere neden oldu.
DP yönetiminin bu suçlamalara cevabı şöyle oldu: ‘Bizim inancımıza göre TBMM’nin üstünde hiçbir güç yoktur. Meclis kimsenin önünde ayağa kalkmaz.’
Bu büyük lafın arkasının nasıl geldiğini, ben ileride, gazeteci olarak hep izleyecektim. DP’liler 1950’de iktidara gelip Bayar’ı cumhurbaşkanı seçtirdikten sonra, bunun sıkıntısını çok çekeceklerdi.
Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilişinden sonra Meclis’e gelip yemin edişi ilginç oldu. Bu, DP’lilerin dört yıl önce Meclis’e ilk girişlerinde başlattıkları uygulamanın ‘ikinci perde’si gibiydi.
DP’liler şimdi işte, kendilerini o zaman ettikleri o ‘büyük laf’a göre davranmak zorunda hissediyorlardı. Kendi seçtikleri Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın salona girişinde de ayağa kalkmamak ve Bayar’ı yerlerinde oturarak alkışlamak kararı almışlardı. CHP’liler de, kendi eski tutumlarıyla tutarlı kalmak için Bayar’ı ayağa kalkarak selamlayacak ama alkışlamayacaklardı.
Bayar salona girince bu karar uygulandı. Acayip bir manzara ortaya çıktı:
Kürsüden bakışla sağdaki sıralarda, Bayar gelince, -sessiz kalmakla birlikte- topluca ayağa kalkıp hazır ol vaziyette duran 60 küsur muhalif CHP’li milletvekili vardı. Buna karşı, salonun geri kalan tarafında Bayar’ı büyük coşkuyla alkışlayan, ama ayağa kalkmamaya çalışan 400 küsur iktidar milletvekili görünüyordu. DP’li milletvekillerinden bazısı o alkışın hızıyla -isteyerek olmasa daiçgüdüsel olarak ayağa kalkıyor, arkadaşları tarafından eteklerinden çekilerek oturtuluyordu.
1960 ihtilalinden sonra cumhurbaşkanı seçilen Cemal Gürsel’in TBMM’ye ilk gelişinde muhalif AP’lilerden üç milletvekili hariç diğer vekiller ayağa kalkmış ama alkışlamamıştı. Ayağa kalkmayanlar Yassıada’da yargılanan Samet Ağaoğlu’nun eşi Neriman Ağaoğlu, Namık Gedik’in eşi Melahat Gedik ile Tahsin Demiray’dı.
1987 yılı seçimlerinden sonra TBMM’nin açılış törenine katılan Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in salona girişinde DYP’li milletvekillerinin tümü SHP’li milletvekilerinin de bazıları ayağa kalkmadı. Evren konuşmaya başladığında ise salonu terk ettiler. Ayağa kalkmayanlar arasında DYP lideri Süleyman Demirel de vardı. Gazetecilerin soruları üzerine Demirel’in verdiği yanıt tam da ona özgü bir üsluptaydı:
Burası devlet dairesi değil. İçtüzükte ‘Cumhurbaşkanı gelince ayağa kalkılır’ diye bir madde mi var?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aldı sazı Erdoğan 27 Nisan 2024
Kelle İsterük! 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları