Zafer Arapkirli

Komşunla iyi geçin

25 Ekim 2019 Cuma

Propagandist 5Y1B medyasına bakılırsa, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na “Nobel Barış Ödülü” filan verilmeli.
Yemin ediyorum, bunu ima eden bile var.
Zaten, 2013-2014 “Sahte-Sözde Çözüm Süreci” sırasında da bunu önerenler yok muydu? Biri çıkıp da, o gün “Ödül töreninde Şiwan ve İbo da bulunmalı, salona girişte geri planda Megri Megri’yi çığırmalı” diye önerse, şaşırmazdım. O derece yani.
Ama o günlerde bu “güzel kafa” ile sallayanlarla, sonradan Apo’nun da, Şiwan’ın da, Barzani’nin de, Demirtaş’ın da, Kandil’dekilerin de yedi sülalesine saydırmaları ve bugün hâlâ (seçim zamanı mektup filan getirirler ama o kadar yerlere düşmelerini idare edin artık) saydırıyor olmalarına da şaşırmıyoruz.
Her şeyin mimarı, her şeyin mühendisi, her şeyin teorisyeni, her şeyin Reis’ine ise, her durumda alkış. “Yapıyor” görünürken de, “yıkarken” de.
FETÖ olayında da öyle yapmadılar mı?
Yıllar boyu nerede bir “Hoc’efendi etkinliği” varsa koşturmadılar mı? Türkçe Olimpiyatı’ndan 6 kıtada okul açılışlarına, banka şubesi açılışlarından “biat ayinlerine” kadar en ön saflarda koşuşturmadı mı, hem devlet ricali, hem bütün diplomatik mekanizma ve yılışık propagandist medya?
Sonra da “kahrol!.. geber!. iblis!.. şeytan!..” haykırışlarına terk edildi bu ortam.

Esad-Esed-Esad
Ya Suriye konusu?
Bodrum’da “saygın devlet insanı kardeşim Esad” ve muhterem zevcesi ile birlikte tatil yapılırken, “canımız her şeyimiz komşumuz”du. Aniden çark ederek “dünyanın en azılı diktatörü”ne dönüşmesi çok sürmedi. Neredeyse üç vakte kadar devirecek ve yerine “bizdekine benzer” (tabii aynı mükemmeliyet seviyesinde yapabilmek mümkün değil de) ileri demokrasi kuracaklardı. Az uğraşmadılar eski köhnemiş “rejim”i yıkmaya. Bir yandan çapulcuları toplayıp, eğitip donatıp hükümet (pardon-rejim) kuvvetlerine saldırtırken, bir yandan da “Ortadoğu’nun siyonist şeytanı” İsrail’in bombardımanlarına gizlice kıs kıs gülerekten... Asist-gol hesabı...
Bugün gelinen noktada, bakıyorum da, her durumda alkış tutan yavşak propagandist medya, usul usul “Esad-Esed- Esad’la masaya oturma” egzersizlerine angaje olmaya hazırlanıyor.

Soçi’nin kazananı kim?
Hak ediyor olsalar da, bu kadar alay ve aşağılama yeter herhalde. Biraz ciddiyete dönelim mi?
Yani hem Suriye’de hem Ortadoğu’da hem de dünyada önemli bir dönemeç sayılacak Soçi Mutabakatına baktığımızda, mahallenin yeni ağabeyi durumuna geçtiğinde herkesin mutabık olduğu Vladimir Putin’in mütevazı Soçi Sarayı Odası’nda varılan mutabakatın bütün maddeleri bir yana asıl ruhunu bal gibi de “bundan böyle Esad’la iyi geçinmeye ve sorunları onunla çözmeye mecbursun” mesajı oluşturuyor. Satır aralarındaki 30 Ekim’de Cenevre’de masaya oturma öncesinde ve o masada “didişmeyeceksiniz” notu da, metnin “bonus”u.
Daha da ileri gidiliyor. Adeta Ortadoğulu saygın (!) bir milli lider hüviyeti ile hem Washington’da pohpohlanan hem de Moskova’da Savunma Bakanı ve omzu kalabalık askeri yetkililerle video konferansa oturan PKK/YPG “komutanı”nın gördüğü muamele, Ankara’nın “haritadan ve dünyadan sildik” edası ile davrandığı Suriye Kürtlerinin yeni statüsüne ilişkin önemli ipuçları içeriyor. Biz Ankara’da; kilometre, metre, arşın, hektar, dönüm hesabı yapaduralım, el âlem bu “VayPiiCii”yi nereye koyduğunu gayet açık ve net hissettirmekte. Küstah Trump’ın bir yandan Tayyip Erdoğan’a açıkça hakaret ettiği mektupta, aynı cümle içinde bu terrorist komutan(!) ın adı ile T.C. Cumhurbaşkanını aynı cümle içinde zikretmesini hatırlamak ve hatırlatmak bile istemiyorum. Yüzüm kızarıyor. Evet, benimki kızarıyor.
Bizim muhteremlerin yere göğe sığdıramadıkları ve “çapulcu sürüsü” diyeni neredeyse mahkemeye verdikleri eski ÖSO, yeni “Sahte Milli Ordu”yu da, mutabakat görüşmeleri sırasında adeta “bizim ayağımıza çarptırarak taça atan” Putin’in dehasını da sorgulamayacaksınız herhalde.
Eyy, yandaş propagandist medyacılar...
Siz yine, “zafer manşetleripankartları” nı asın, “zafer naraları” eşliğinde “zafer marşları” söyleyin. Belki gizlice Doblo’larınızın arka camları için “miğferli” (Ecevit-1974’e nazire yapacaklar) Erdoğan posterleri filan da bastırın isterseniz.
Ama üzgünüm. Hem mutabakat metni hem de sahadaki ve masadaki gerçekler bunlarla çelişiyor.
Yine ters köşe oldunuz.
Ama bunlar olurken, aynı bu yazının en başlarında hatırlattığım geri dönüşler, bir daha bir daha geri dönüşlerde olduğu gibi faturayı bizler, yani bu ülkenin masum insanları ödedi. On milyarlarca dolarlık faturalar, milyonlarca sefil, perişan insan ve en önemlisi de aziz şehitlerimizin al bayraklara sarılı tabutları ve cenazeleri şeklinde.
Vebal sizin boynunuzda..
Faturalar ise bizim...
Hem Türkiye, hem Suriye halklarının.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Mektep... 29 Aralık 2021
Yandaşlık zor zenaat 24 Aralık 2021

Günün Köşe Yazıları