Barış Doster

Kanal İstanbul, kent rantı, ABD ve Montrö

21 Aralık 2019 Cumartesi

Türkiye, Libya’ya asker göndermeyi ve Kanal İstanbul Projesi’ni tartışırken, Rusya’dan Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir açıklama geldi. Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, NATO’nun Baltık ülkeleri, Polonya ve Karadeniz’de artan askeri varlığının, büyük çaplı bir savaşın habercisi olduğunu söyledi. Rusya’nın çıkışının içeriği ve zamanlaması önemli. Nedenlerini sıralayalım…

 Birincisi, Rusya 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusunda, Türkiye kadar hassas. Hatta Montrö’yü savunanları “Montrö Lobisi” olarak damgalayanlardan, Lozan Barış Antlaşması’nı “hezimet” olarak görenlerden daha hassas. NATO’nun, Rusya’yı çevrelemeye yönelik adımlarını tehdit olarak kabul ediyor. Karadeniz’de ABD’nin askeri varlığını artırmasına tepki veriyor. Rusya’nın yakın çevresinde NATO üyelerinin yaptıkları tatbikatlardan rahatsız oluyor. Halen Karadeniz’e sahildar üç NATO üyesi var: Türkiye, Romanya, Bulgaristan. ABD’yle yakın ilişkileri olan Ukrayna ve Gürcistan’ı da ABD, ısrarla NATO’ya almak istiyor. Rusya itiraz ediyor. Karadeniz’in adeta bir NATO gölü olmasına izin vermeyeceğini söylüyor.

 İkincisi, özünde bir rant projesi olan ve ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni devre dışı bırakmasına hizmet edeceği bilinen Kanal İstanbul, Rusya’yı endişelendiriyor. Rusya’nın, diğer özelliklerinin yanında, Karadeniz’e sahildar devletler arasında en büyük yüzölçümüne, en kalabalık nüfusa, en zengin yeraltı kaynaklarına, en büyük ekonomiye sahip olduğu dikkate alınırsa, onun Kanal İstanbul’a itiraz etmesi, üzerinde durulması gereken bir husus. Rusya, IMF’nin 2019 yılı tahminine göre, 1.6 trilyon dolarlık ekonomik büyüklükle, dünyada 12. sırada. Dolayısıyla Boğazlardan geçiş yapan, yük taşıyan gemilerle ilgili her girişimle yakından ilgileniyor.  

Boğazlardaki gemi trafiği

 Üçüncüsü, son yıllarda Boğazlardaki gemi trafiğinde istikrarlı bir düşüş var. Bunun temel nedeni, enerji naklinde boru hatlarının daha çok öne çıkması elbette. Petrol ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) taşıyan tankerlere daha az ihtiyaç duyulması. Önümüzdeki yıllarda Avrupa ve Asya arasında yük taşımacılığında demiryollarının ağırlığının artmasıyla (Çin’in Kuşak Yol Projesi de bu konuda büyük yatırım öngörüyor), Boğazlardaki gemi trafiğinin daha da azalması muhtemel.   

Dördüncüsü, Türk Boğazları dünyanın en yoğun tanker geçişi yapılan boğazlarından değil. Hürmüz Boğazı, Malakka Boğazı, Süveyş Kanalı, Bab’ül Mendeb Boğazı’nın gerisinde. Yani, stratejik önemi çok büyük, ama gemi trafiği o kadar yoğun değil. O nedenle, iktidarın halkı, Kanal İstanbul Projesi’ne ikna etmek için, Boğazlardaki gemi trafiğinin yoğunluğuna, kaza riskinin yüksekliğine ilişkin sözleri abartılı. Mevcut önlemler daha da artırılır, teknoloji daha çok kullanılır, kılavuzluk hizmetleri daha da geliştirilirse gemi trafiğinden kaynaklanan aksaklık, zaman kaybı, kaza riski çok aşağılara çekilir.  

Beşincisi, Katar Emiri’nin annesinin Kanal İstanbul güzergâhında aldığı 44 dönüm arazinin de kanıtladığı gibi, vatan topraklarımıza yönelik aşırı bir ilgi var. Katarlıların Türkiye’de aldıkları gayrimenkullerin toplam yüzölçümü 795 bin metrekareyi geçmiş, Yalova’nın yüzölçümüne yaklaşmış. Bu konuda ilk 5 şöyle: Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri.

Kısacası, Kanal İstanbul başımızı çok ağrıtacak. Projeyi, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasıyla birlikte ele almalı. Rant lobisinin faal, ABD’nin pusuda olduğunu unutmamalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları