3. Meşrutiyet Özlemi...

27 Aralık 2014 Cumartesi

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Osmanlıyı canlandırma konusundaki yaklaşımının hedefleri arasında 3. Meşrutiyet’i yaşama geçirme niyetinin yer aldığından da söz edilebilir.
Anayasa değişikliği çalışmalarında seçilmiş padişahlığı önceleyen öneri ve itibar sarayı bir yana bırakılsa bile somut bir benzerlik de söz konusu.
Meşrutiyet’in ilanı sonrasında şöyle bir olay yaşandığı anlatılır. Tanzimat Fermanı’nın okunmasının ardından, Beyoğlu Merkez Başmemuru topladığı polislere uyarıda bulunmuş:
“Bundan sonra orospuya orospu denilmeyecek!”
19’uncu yüzyıldan 21’inci yüzyıla geldik ama görülüyor ki kavram değişmiş ama kafa değişmemiş.
Şimdi de şöyle diyorlar:
“Bundan sonra hırsıza hırsız denilmeyecek!”

***

Torba yasalarla yapılan değişiklikler, ifade özgürlüğü ya da halkın bilgilenme hakkının sınırlandırılması ile de sınırlı kalmıyor. “Makul şüphe” gibi, anayasaya tümden aykırı bir guguk ucubesi uygulamaya konuldu. 17-25 Aralık’taki yolsuzluk, rüşvet, usulsüzlük furyası sonrasında getirilen kimi sınırlamaların örnekleri de Osmanlı’da çok sayıda var.
İşte size, Ulu Hakan Abdülhamit Han’ın, Yıldız Sarayı Hümayunu Baş Sekreterliği’nden, “Baş Kâtip Tahsin” imzasıyla yayımlanan yönergenin (talimatın) birkaç maddesi:
. Eğitim Bakanlığı’nın ahlak açısından onaylamadığı hiçbir roman veya yazı dizisinin yayımlanmaması.
. Kişilere sataşılmaması; bir vali veya mutasarrıfın hırsızlık yaptığı, para yediği, adam öldürdüğü veya ayıplanacak bir iş yaptığı söylenecek olursa saklanması gerekir.
. Kişilerin veya vilayet ahalisinin bazı yolsuzlukları bildirmek için hükümdara verdikleri dilekçelerin yayımlanması kesinlikle yasaktır.
. Bazı kötü niyetli kişilerin yersiz yorum ve gözlemlerine yol açabileceği için bu yönergenin yayımlanması da yasaktır.”

***

İnternete yasaklama ya da sınırlama uygulanmasına olanak sağlayan yasa bölümü, Anayasa Mahkemesi tarafından geçersiz kılınmıştı.
Ama iktidarın, yargıyı devre dışı bırakarak Başbakan’ın ya da ilgili bakanın yetkili kılınması çabasını sürdürdüğü görülüyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, amaçlarının dayanağının “anayasanın 22’nci maddesi” olduğunu açıkladı. Maddenin başlığı doğrudan bakanı ilgilendiriyor: “Haberleşme hürriyeti.”
Bakanın “haberleşme” kavramına hangi edimlerin girdiğini bilmediği söylenemez.
Ama şu soru sorulabilir:
Haberleşme hürriyeti varken neden anayasaya “Basın ve yayınla ilgili hükümler” diye bir bölüm eklendi ve “Basın hürriyeti” maddesiyle başlayan bir dizi madde kondu? Basın-yayın kuruluşları niye size değil de bir Başbakan yardımcısına bağlandı?
İnternet de “basın-yayın” ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu için, sözleşmeyle “resmi makamların müdahalelerine” karşı koruma altında.
“Ben istersem yaparım” katılığı değişmeyeceği için gereksiz bir anımsatma ama insan söylemeden edemiyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları