Gelecek Hırsızı!

06 Ocak 2015 Salı

Yılbaşının hemen sonrasında gazetelerin dış haberler sayfalarında yer bulan haberlerden biri şuydu: Rusya, Kazakistan ve Belarus Cumhuriyeti, Avrasya Ekonomik Birliği adı altında yeni bir yapılanmaya gidiyor. Bu yapılanmaya Ermenistan da katılıyor.
1991 yılı sonunda Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle birlikte Soğuk Savaş’ın resmen bitmesinin ardından bu coğrafyanın geleceği bütün dünyanın gündemindeydi. Amerika hemen tek kutuplu dünya hedefini bütün coğrafyalara kabul ettirmenin arayışı içine girdi. Çöken Sovyetler’in içinden art arda yeni cumhuriyetler doğdu. Rusya Federasyonu kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmaktan etrafına bakamayacak durumdaydı.
Kendisini yeni gelişmelere göre güncellemeye çalışan Avrupa Birliği (AB), Doğu Avrupa ülkelerine yönelik açılımlar geliştirdi. Onları AB’ye tam üye yapmak için ekonomik ve siyasi kurumlar empoze etti.
Rusya ise kısa zamanda kendisini toparladı, 1990’lı yılların ortasında özellikle Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerini içine alan Bağımsız Devletler Topluluğu adı altında bir model denedi. Bu süreç istediği gibi ilerlemeyince Çin ile birlikte Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) temellerini attı.

***

Yazının girişinde sözünü ettiğimiz haber;Rusya’nın, ŞİÖ’nün de iç çekirdeğini oluşturabilecek yeni mekanizmaları da hayata geçirmeye başladığını gösteriyordu. Şu aşamada üç ülkeyi kapsadığı duyurulan Avrasya Ekonomik Birliği birkaç yıl içinde başta petrol olmak üzere kimi temel alanlarda tam beraberliği öngörüyor. Devamında da ekonomik olarak sınırlar kaldırılacak.
Rusya son 20 yılı kendi hedefleri doğrultusunda yönetirken, AB de tüm Doğu Avrupa’yı içine alacak şekilde genişledi. Bu genişleme beraberinde hantallığı getirse de AB coğrafyası dünyanın en büyük ekonomik bölgesel birliği haline geldi.
Haritaya baktığımızda Türkiye’nin doğusu ile batısı Soğuk Savaş sonrasında yeniden şekillendi, bölgesel hatta kıtasal birlikler oluştu.

***

Peki bu zaman dilimi içinde Türkiye ne yaptı?
Soğuk Savaş’ın bitiminin ardından son 23 yılın yarısından fazlası AKP iktidarı döneminde geçti. AKP Brüksel’den Pekin’e, Washington’dan Cidde’ye kadar dünyanın dört bir yanını heyecanlandıran yeni bir Türkiye hedefleyen iktidar olarak çok büyük krediyle işe başladı. Öyle ki, o dönemin başbakanı ve bakanları için şu cümleyi kullanıyorduk:
-Brüksel’e gidip gelmekten Anadolu’nun başka bir iline zaman ayıramıyorlar.
Bu yoğunluğa paralel olarak Meclis de çıkardığı her yasanın başına şu tanımı koyuyordu:
AB’ye uyum!
O yıllarda Türkiye’nin AB’ye girişinin 10-15 yılı bulacağını söyleyen kişi, neredeyse vatan haini ilan ediliyordu.
Aradan 13 yıl geçti, gelinen noktanın özetini geçen hafta Erdoğan şu cümleyle duyurdu:
“Bizim AB diye bir derdimiz yok...”
Türkiye’nin doğusundaki ülkelerin tümü öyle ya da böyle yeni işbirliği alanlarına girdi, batısındaki ülkelerin neredeyse tümü Avrupa Birliği’ne girdi. Biz ise birbirimize girdik!
Dün TBMM Soruşturma Komisyonu 4 eski bakanın Yüce Divan’a gitmemesi yönünde karar aldı. 9 AKP üyesinin verdiği hayır oyu CHP’nin 4, MHP’nin 1 oyuna karşılık belirleyici oldu.
O dosyadaki hırsızlıklar, yolsuzluklar bir yana, AKP hükümetinin en büyük toplumsal suçu şudur: Gelecek hırsızlığı!
AKP Türkiye’nin ekonomik geçmişini sata sata bitiremedi, toplumsal dokuyu hırpalaya hırpalaya çözemedi... Geleceğe ilişkin hedefleri ise tümüyle kararttı.
Bu aşamada şunu söylemekle yetinelim; kara gün kararıp kalmaz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları