Araştırmacı Gazetecilik Bitti mi?

26 Ocak 2015 Pazartesi

Ertuğrul Özkök’ün başlattığı bir tartışmadan kalma bir iddiadır bu. 3 Ocak 2004’te yazdığı bir makalede genç gazeteciler için rol modellerinin değişmesi gerektiğini savunan Özkök, Abdi İpekçi ile Uğur Mumcu’nun müzede hak ettikleri yere gönderilmeleri gerektiğini öne sürmüştü. Yazıda araştırmacı gazeteciliğin bittiğini söylemiyordu ama verdiği iki örnekle hedeflediği buydu. Sürdürdüğü “sitcom gazeteciliği” övgüleriyle medyada istediği değişikliğin ne tür bir değişiklik olduğunu anlatmayı başarmıştı. Tartışma da bu doğrultuda gelişti. 
Araştırmacı gazeteciliğin ortadan kaybolması ile yerini alacak olan pop habercilik zaten pek çok gazete ve gazete patronu tarafından yeğleniyordu. 

Türkiye’de postmodernizmin, liberal bireyciliğin etkilerini her alanda gösterdiği bu yıllarda basının kendisini bu rüzgârdan kurtarması da epeyce zordu. Gerçeklerden kaçma eğiliminin bu eğlenceli sığınağı hâlâ revaçtadır. 
Mumcu’nun ölüm yıldönümünde bir araya geldiğimiz genç gazeteciler, gazeteci adayları bu tartışmayı hatırlattılar; araştırmacı gazeteciliğin gerçekten bitip bitmediğini, gazetecilerin artık uzun boylu araştırmalara girmeden masa başında haber yazmayı seçip seçmediğini sordular. 
Araştırmacı gazeteciliğin ölmediğini, ölmeyeceğini savunanlar esas olarak Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu’nun tanımının hâlâ geçerli olduğu kanısındadırlar. Şöyledir: “Araştırmacı gazetecilik, kamu yararı adına ihmal, haksızlık ve yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını sağlayan, sosyal veya politik güç, iktidar odaklarının engellemelerine karşı yapılan bir gazetecilik türüdür.”
Bu güzel özet tanıma eklenecek bir şey yok aslında, yineleyelim: Araştırmacı gazeteci kaynaklara ulaşmak için çaba harcamaktan kaçınmayan, bir tehlike söz konusuysa onu göğüsleyebilen gazetecidir. Günümüzde yolsuzlukların bilgi kirliliği içinde saklandığını, bu kirliliğin doğrudan yolsuzluk yapanlar ve onlara destek verenler tarafından bilinçli bir şekilde yaratıldığını, her türlü koruma kalkanının, yasakların işlediğini de unutmamalı. 

Yaşadığımız günler, gördüğümüz, duyduğumuz, izlediğimiz olaylar araştırmacı gazeteciliğin geçerliliğini yitirmek bir yana daha da gerekli ve geçerli olduğunu gösteriyor. Eğer yolsuzluklar, ihmaller, haksızlıklar, hukuksuzluklar alıp başını gitmişse, egemen güç sahipleri, siyasette köşe başlarını tutanlar, nüfuz ilişkilerinden yararlananlar, ihalelerin her türlü soruşturmadan korunmasını sağlayan yasal ya da yasadışı düzenlemeler her alanı sarmışsa, gazeteciye düşen görev, her neredeyse, nasılsa, kim yapıyorsa, nasıl yapıyorsa, hangi koşullarda ve ne zaman yapıyorsa ortaya çıkarmak, belgelemek değil mi? Üstelik gazeteci bulgularını iddia olarak ortada bırakmamak sorumluluğunu da taşır. Savunmayı almak için uğraşır, çaba gösterir, yol teper okura da, ulaştığı sonucu, gerçeği anlaşılır bir şekilde sunmak gibi bir görevi de var. 
Gelişen teknoloji nedeniyle bilgiye ulaşmanın kolaylaştığını savunanlar ise fena halde yanılıyorlar. Google haberciliği bilgi kirliliğinin içinde kaybolup gider. Araştırmacı gazeteci olmak isteyen, iletişim teknolojilerindeki gelişmenin işini kolaylaştırdığı kanısından kendini kurtarmalı, bu kanallardan elde ettiği “bilgi”ye güvenmemeli, canlı bilgi kaynaklarına ulaşmaktan hiçbir koşulda vazgeçmemelidir. 
Neyse ki pop habercilik, yolsuzluksiyaset ilişkisinin ayyuka çıktığı bugünlerde eskisi kadar esip gürlemiyor; araştırmacı gazeteciliğin örneklerini veren genç gazeteciler de ustalarının bıraktığı yoldan ilerlemeyi sürdürüyorlar. Sayıları az olabilir, ama artacaktır.

Okurlardan kısa kısa
Yanlışta ısrar iyi değil
15 Aralık 2014 günü, Okur Temsilcisi köşenizde bu konuyu açıklığa kavuşturmuştunuz. 20 Ocak 2015 tarihli gazetenin 14. Kültür sayfasında, Mehmet Keskin “Yaşamın sürecek eserin yaşadıkça” başlıklı haberine; “Türkiye’nin ilk kültür bakanı, şair ve çevirmen Talât Sait Halman” yazarak başlamış. Anlaşılan Mehmet Keskin “Okur Temsilcisi” köşesini okumamış. Saygılarımla... Hakkı Bilen

İPad uygulamanız
Gazetenin online abonesiyim ve diğer gazeteleri rahatça okuduğum gibi Cumhuriyet’i de artık iPad’den okumak istiyorum. Ancak iPad uygulamanızda yazılar okunacak büyüklüğe getirilemediği için sadece başlıklara bakabiliyorum. Bir çözüm bulacağınızı umuyorum. Selamlar... Serpil Yıldırım

Zencefille zerdaçal karışınca
20 Ocak tarihli Web sayfasında zerdeçal ile ilgili haberinizde zencefil fotoğrafı var. Kolay gelsin. Gökhan Vural Fotoğraftaki bitki zencefildir, zerdaçal değildir. Saygılarımla İlkay Zihni Cıralı Akupunktur ve bitkisel ilaç uzmanı

Bir tartışma
Değerli Doğan Kuban geçen günlerde sokakta başıboş dolaşan köpeklerin yarattığı tehlikelerle ilgili bir yazı yazmıştı. Yazısının çok iyi anlaşıldığı kanısında değilim; hayvan hakları savunucularından, okurlarımızdan gelen tepkiler de bunu gösterdi. Kuban, yazısında denetimsizlikten ve bunun yarattığı tehlikelerden söz ediyordu. Okurlarımız ise yazıda köpeklerin öldürülmeleri gerektiğinin savunulduğu kanısına varmışlardı. Gelen iletilerde bu yanlış anlamaya dayalı ama düzeyli eleştirilerin yanı sıra öfkeli, öfkesini sözcüklere yansıtan iletiler de vardı. Kuban Hoca tartışmayla ilgili bir açıklama yaptı, konuya açıklık getirdi:
“Medya ile ilişkim dolaylı. ‘Köpekler Yasa Dinlemez’ adlı makaleye ilişkin tartışmaları bana okudular. Ben köpeklerle ilgili değil, kent sokağında özgür dolaşan köpekle ilgili bir kent olgusu üzerinde doğrudan gözleme dayalı olayları anlattım. Bu durumun içerdiği sayısız soruna yanıt vermeden bana küfür bile eden birileri varsa buna yanıtım yok. Fakat insanlara küfretmekten zevk alanların köpek sevebilmeleri olanağı da yok. Başka görevleri olabilir. Daha ciddi konuşanlara anımsatılacak bir iki şey var: Kimsesiz köpekler barınaklarda toplanır. Ve bakılır. Ve kontrol edilir, sokaklara bırakılmaz. Köpekle insanın kent sokağını ortak kullanmaları bir uygarlık gösterisi değil. Bu ülkede orman ve ağaç katliamı var. Su katliamı var. İnsan ve özellikle kadın katliamı var. Hepsinin üzerinde hayvanları ile birlikte doğa katliamı var. Bir de kent yaşamı katliamı var.”

Yazıların devamı  
Gazetemizin Güncel ve Gündem köşeleri, genelde ilk olarak okunan yazılardır. Her iki yazının başlangıcı okunduktan sonra devam ettiği sayfaya geçilir. Ancak, o sayfaya geçmek epeyce yorucudur. İncecik sayfaları, aradaki tek yaprakla birlikte, katlamak hayli zordur. Bu zorluk bir tarafa, bu sürede yazıların ilk paragrafı unutulmakta yeniden başa dönülmektedir. (Bu durumun kişisel olmadığını düşünüyorum. Gazete kâğıdının gramajı ve tek yaprak hakkındaki görüşlerimi ayrı bir yazıda belirteceğim.) Bu girişten sonra, bu köşelerin başlıkları ve ilk paragraflarının, devam eden sayfaya aynen geçirilmesini öneriyorum. Nitekim haber yazılarının birinci sayfadaki bölümü devam eden sayfada da yinelenmektedir, aynı uygulamanın bu köşeler için de uygulanabileceği kanısındayım. Saygılarımla... Ali Niyazi Öz



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları