"Öteki Defterler" ve Nâzım Hikmet

06 Kasım 2008 Perşembe

Nâzım Hikmetin Öteki Defterler (Yapı Kredi Yayınları) adıyla yayımlanan, yeni bulunan ürünleri, bu büyük şairimize yeniden bakmamız için de bir fırsat yaratıyor.

Otuz altı yaşındasınız. Dünyayı tanımış, ülkenizdeki şiiri değiştirip çağdaş bir çığır açmışsınız. Çevrenizde ve bütün ülkede sevilen, sayılan bir sanatçı olmuşsunuz.

Özgür bir bireyin varlığına dayanamayan baskıcı bir anlayış, sizi bir gece bir akraba evinde otururken alıp götürmüş. Düzmece suçlardan boynunuza yirmi sekiz yıl dört ay hapis cezası asılıp cezaevine konmuşsunuz. Artık ne adınız anılacak, ne bir satırınız yayımlanabilecektir. Siz olsanız ne yapardınız?

İnsan çıldırmaz mı?

Nâzım Hikmetin çıldırması, verdiği birbirinden değerli yapıtlarla oldu: Kuvâyi Milliye, Dört Hapishaneden, Saat 21-22 Şiirleri, Rubailer, Memleketimden İnsan Manzaraları, oyunlar, çeviriler, mektuplar, dokumacılık, aynacılık...

On üç yıl geçti böyle, demir parmaklıklar ardında, yalnızca kâğıtlar ve kalemler arasında.

Nâzım Hikmetin bu dünyadan koparılıp, erken yaşta öldürülmeye çalışıldığı on üç yılını anlamak için yalnızca şiirlerine bakmak yeterli olmaz. Bu dönemde yazdığı her şeyi, bu koşullardaki bir insanı tanıyabilmek için, okumak, incelemek gerekir.

Öteki Defterlerdeki dört deftere yazılanların tümü 1938 tarihli. İstanbul Tevkifhanesinde yazılmışlar. Şair, daha hapisliğin ilk yılında. Hapishaneyi, hangi koşullarda yaşadığını, çevresindeki insanları anlatıyor. Sonra uzaklara açılıyor düşgücü: Belki hiç görmediği, Türklerle Rumların bir arada yaşadığı, zeytin ve üzüm yetiştirilen İmroz adasını konu ediniyor. Bir başkasında yine Türk ve Rum kahramanların bir arada olduğu İstanbul üzerine bir öykü anlatmaya girişiyor. Sanki bir Sait Faik öyküsü tadında...

Artık yayımlayabilme olasılığı da ortada yok. Bu yüzden alabildiğine özgür bir anlatıcı. İnsanlardan uzak, yalnızca yazdıklarıyla baş başa bir yazar. Türkçesi tertemiz, dilini ne denli sevdiği açıkça görülüyor.

Nâzım Hikmetin, ölümünden kırk beş yıl sonra, hâlâ yayımlanmamış yapıtlarının ortaya çıkması, ona ilişkin ulusça içimizde kanayan vicdan yarasının da daha uzun yıllar kabuk bağlamayacağının bir göstergesi.

***

Günümüz şiirinin önde gelen adlarından Ataol Behramoğlu, Nâzım Hikmet üstüne en çok düşünen şairlerimizden biri. 1970lerden günümüze, şiiri üstüne yaptığı incelemeler yanında, çevirileri, tanıklıkları, değerlendirmeleriyle de Nâzım Hikmetin daha yakından tanınıp kavranmasında önemli katkıları oldu.

Ataol Behramoğlunun çeşitli dönemlerdeki Nâzım Hikmet üstüne çalışmaları, şu günlerde yayımlanan bir kitapta bir araya geldi: Nâzım Hikmet - Tabu ve Efsane (Evrensel Basım Yayın).

Bu kitapta okurlar, günümüzün önemli bir şairinin Nâzım Hikmetin yapıtları, hayatı, kişiliği üstüne görüşlerini bulacaklar. Bu çalışmalar arasında Nâzım Hikmetle Yannis Ritsosun birlikte bir söyleşileri, Pablo Nerudanın ünlü Nâzıma Bir Güz Çelengiadlı şiiri gibi önemli belgeler, ürünler de var.

Şiir sanatının bir özelliği de şairlerin birbirlerini değerlendirmeleriyle gelişmesidir. Ataol Behramoğlunun Nâzım Hikmet adlı kitabını okurken, büyük şairimizin yanı sıra çağdaş şiir sanatını da daha yakından tanıyıp anlayacağınıza kuşkunuz olmasın.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları