TBMM Sürü mü?

05 Şubat 2015 Perşembe

Anayasa profesörü, 22, 23 ve 24. dönemler AKP İstanbul milletvekili olarak üç dönemdir parlamento üyesi olan Burhan Kuzu, öyle herhangi bir parlamenter konumunda değil. Kendisi aynı zamanda TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olduğuna göre, konumu gereği sözüne ve yorumuna kulak kabartılması gereken bir kişidir.
Her ne kadar Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yüzde 10 seçim barajının kaldırılması konusunda yapılan kişisel başvuruyu görüşeceklerini söylemesi üzerine, “Baraj kaldırılırsa kararı yok hükmünde sayarız” demek garabetini göstermişse de, yine de konumu gereği söylediklerini bir kenara atamayız, hiç değilse lahavle çekerek de olsa, ileri sürdüklerini tartışmak durumundayız.
Kendisi, son olarak yine kendine özgü olan ve ayrıca da kendisine pek yakışan görüşlerinden birini daha ileri sürmüş ve Ahmet Hakan ile yaptığı, dün yayımlanan söyleşisinde şunları söylemiş:
-Milletvekilleri sürü psikolojisiyle parmak kaldırıp indiriyor.
Ardından da eklemiş:
-Meclis denetim yapamıyor.
-Meclis kanun yapamıyor.
-Meclis bütçe yapamıyor.
Burhan Kuzu’yla göre, bütün bunlar parlamenter sistemin aksaklıklarından kaynaklanmakta.

***

Türkiye’de Burhan Kuzu’dan başka onun gibi, bozuklukların nedenini parlamenter sisteme bağlayanlar yok değil.
Parlamenter sistem tartışılır, onun karşısında başkanlık sisteminin yararları sıralanabilir. Bütün bunlara bir diyeceğimiz yok.
Ancak bunu yaparken, bir noktaya da dikkat etmek gerek:
Acaba bizde parlamenter sistem şimdiye dek gereğince uygulandı mı?
Yaşadığımız aksaklıklar acaba sistemin özünden mi kaynaklanıyor, yoksa doğru dürüst uygulanmamasından mı?
Yasama ile yürütmenin yetkilerinin yaşamda net bir biçimde ayrılmaması ve uygulamada, iktidarın ve yürütmenin başının dediğinin parlamento çoğunluğunda tartışmasız kabulünde, çoğu halde iki erkin aynı siyasi partiden gelmesinin etkisi olduğu bir gerçektir.
Ama milletvekillerinin sürü psikolojisiyle hareket etmelerinin nedeni salt bu değildir.
Siyasi partilerin yapısı burada daha büyük etken olarak karşımıza çıkıyor.
Gerçekten de siyasi partiler kendi yöneticilerinin organlarının seçiminde olduğu gibi, yerel ve genel seçimlerdeki adayların seçimlerinde de, bütün partililerin katılacağı önseçimlerde seçilerek saptansalar, sonuç daha değişik olacaktır.
Milletvekilinin gerçekten milletin vekili olması ancak o durumda gerçekleşebilir.

***

Bizdeki parlamenter sistem diye yutturulan lider sultası sisteminde, partilerin organlarının oluşmasında olduğu gibi, milletvekili adaylarının saptanmasında da liderin dediği olur. Tabandan geniş katılımla önseçim uygulamasına gidilmez.
Böyle olunca da milletvekili olarak, kimlerin parlamentoya gireceği, her partinin alacağı oylar da bilindiğinden daha seçmen sandık başına gitmeden önce, üç aşağı beş yukarı bellidir. Sandık başına giden seçmen, tercih ettiği partinin listesindeki adayları seçmiş değil, onaylamış olur.
Yani bu sistemde, milletvekillerini seçen milli irade değil, liderin iradesidir.
Milletvekilleri de milletin iradesiyle seçilmişler değil de, liderin iradesiyle atananlar olduklarından bu durumun gereğini yerine getirecekler, yürütmeyi denetlerken, kanun çıkarırken, bütçe yaparken, parmaklarını, milletin iradesini değil, liderin iradesini düşünerek kaldırıp indireceklerdir.
Parlamenter sistemin özü, vekillerin kendilerini parlamentoya sokan iradeye uygun davranmalarında odaklanır.
Onları oraya millet değil, lider seçince de bu öz ortadan kalkar.
Sen hem parlamentarizmin gereğini yerine getirmeyeceksin, hem de çıkıp “sistem işlemiyor!” diye haykıracaksın...
Öyle şey olmaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları