ÖZGECAN…

16 Şubat 2015 Pazartesi

Gazetelerin 3. sayfalarından 1.sayfalarına taşımak zorunda kaldığı, televizyonların ana haberlerinin en geniş bölümünü oluşturan kadın cinayetlerinin en vahşisini de gördük.
20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın katledilişinden daha vahşi cinayet nasıl olur, bilemiyoruz.
Ülkemizde kadın kıyımlarına ilişkin rakamlar korkunç. Son 10 yılda 7122 kadın öldürüldü, 4876 kadın tecavüze uğradı.
Kadın cinayetleri son 7 yılda yüzde 1400 arttı.
2015 yılının ocak ayında 20 kadın öldürüldü.
Meclis’te kadına şiddetin nedenlerini araştırma ve çözümler üretme amaçlı komisyon kuruldu ama korkarız sorun bir komisyon çalışmasından çok daha derin. Özgecan vahşetinde, katil gencin gözü dönmüşlüğü kadar cinayet sonrasında babasının tutumu, hep birlikte cesedi ortadan kaldırma girişimi de nasıl bir toplumsal psikoloji içinde olduğumuzu gösteriyor. Ya vahşetin duyulmasından sonra sosyal medyadaki cinayeti “normal” bulan anormaller! Toplumsal düzeni oturmuş olan ülkelerde bu tür acı haberler insanları birleştirir. Herkes acının bir ucundan tutar. Böylece ortak duygular hem acıyı derinden yaşayan aileyi güçlendirir hem de iç barışın tutkalları güçlenir. Bizde ise vahim bir cinayet toplumsal cinnete neden olabiliyor.

***

Neden böyle olduk?
Hepimizin yüreğini burkan Özgecan cinayeti üzerinden siyaset yapmak, cinayet kadar tatsız olur. Ancak toplumsal barıştan birinci derecede ülkeyi yönetenler sorumlu olduğuna göre bu konuda dikkati çekenleri vurgulamak da sorumluluğumuz. Her şeyden önce AKP mantığının değil kadına, genç kıza, kız çocuklarına bile cinsel açıdan baktığı, “onlar her şeyden önce insan” diyemediği sağduyulu herkesin gördüğü, kaygılandığı bir gerçek. İşin içinde artık hükümet üyeleri değil, hükümet politikalarının tamamlayıcısı Diyanet İşleri Başkanlığı var. Sayın Görmez, soyadını aratmaz bir özensizlikle cinsiyet komiserliği yapıyor. Toplumun yüzlerce yıllık yaşamından süzülüp gelmiş türkülerde bile cinsellik arıyorlar. Birkaç yüz öncenin toplumsal dokusu AKP mantığından ilerdeydi. AKP mantığı, kadının nerede güleceğinden ne giyineceğine, kaç çocuk doğuracağından ne düşüneceğine kadar her şeyini belirlemek istiyor. Bu psikolojik şiddet de toplumun her kesimini farklı şekillerde etkiliyor. Bir bakanın çözüm olarak, devletin tasarlayarak insan öldürmesi olan idamı geri getirmeyi önermesi, yukarıda özetlediğimiz mantığın tipik bir örneği.

***

Prof. Dr. Rennan Pekünlü’yü Foça Cezaevi’nde ziyarete gittiğimde, kendisiyle uzay biliminin Osmanlı dönemindeki acıklı öyküsünü bildiğim şekliyle paylaşmıştım. 3. Murat döneminde, Ali Kuşçu’nun öğrencilerinden Takuyiddin, Batı’da hızla ilerlemekte olan buluşlardan da esinlenerek bir rasathane kurmak istiyor. Padişah uygun buluyor, tüm malzemelerin sağlanmasını istiyor. Rasathane kısa sürede yükselirken İstanbul’da bir veba salgını baş gösteriyor. Padişahın etrafındakiler rasathaneyi hedef göstererek, bu işin Allah’ın gücüne gittiğini söylüyorlar. Şüphelenen padişah, şeyhülislamdan fetva istiyor. Şeyhülislam, gökyüzünün derinlikleriyle uğraşmanın Allah’a şirk koşmak anlamına geleceği yönünde fetva veriyor. Rasathane
o gece yerle bir ediliyor. Uzay bilimcisi Prof. Pekünlü’ye bunu aktardığımda şunu söyledi:
“Bu, bizim de acıyla anlattığımız bir şeydir. Ancak sonu biraz farklıdır. Şeyhülislamın, yeryüzünden gökyüzüne özel aletlerle bakılırsa meleklerin bacakları da görünür, dediği söylenir…’’
AKP zihniyeti özünde Osmanlı’nın çürüyen kısmına hayran…
Özgecan’ı yaşamının en güzel çağında aramızdan koparan iklimi hepimiz soluyoruz. Bunu unutmadan yaşamalı ve hepimize sorumluluk düştüğünü unutmamalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları