Barış Çağrısı

23 Aralık 2013 Pazartesi

Siyasi kanalizasyonun kapağı açılıp ortalığı leş kokusu sarınca, AKP’ye yakın çevreler, ABD’ye sığınmış Fethullah Gülen’in cemaatine “beyaz mendil” sallamaya başladı...
Onlara göre, Gülen hareketi iki parçalıydı: Biri “Hizmet Hareketi”, diğeri de “Gülen hareketinin adını kullanan, ama devlet içinde bir cunta gibi davranan fitneci”ler... Son, hırsızlık operasyonunu düzenleyen, yani AKP’lilerin deyişiyle “Erdoğan’a yönelik darbe düzenleyen”ler fitneci örgütçülerdi.
Yeni Şafak gazetesinin iktidara yakın yazarı Abdülkadir Selvi’nin ifadesiyle; AKP, Hizmet Hareketi ile fitnecileri birbirinden ayırıyordu:
“Hizmete hürmet, örgüte operasyon...
Barış istediklerinin bir kanıtı da, Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın, cemaate yaptığı “Mümin kardeşini sever ve sevmeli” çağrısıydı.
Türkçe mealiyle:
“Oldu bir kere. Gel aramızda anlaşalım, iktidarın nimetlerini kardeş kardeş paylaşalım.”

Sol Cephe
Aralarında gazeteci, yazar ve aydınların bulunduğu bir grup “Sol Cephe” adıyla “emperyalist boyunduruk, kölece sömürü ve dinci karanlığa” karşı bir bildiri yayımladı.
Sol Cephe Kurucu Yönetim Kurulu sözcüsü Ali Rıza Aydın’a girişimin amacını sorduk. “Sol Cephe” dedi, “işçilerin, emekçilerin, yoksul köylülerin, gençlerin, kadınların, aydınların, yaşamını başkalarının sırtından kazanmayanların , yurtseverlerin, ülkemizin geleceğine dair ortak kaygı ve özlemleri olanların temel ilkeler etrafında güçlerini birleştirerek yarattığı bir halk hareketi olarak doğdu.”
Aydın, haziran ayında yaşanan halk direnişinin açtığı yolda örgütsüzlüğe son verme için yola çıktıklarını söylüyor:
“Sol Cephe, karşıtlıkları ve ulaşılacak hedefleri bir arada ortaya koyan ilkelere sahip. Yani bir savunma ya da pazarlık mekanizması, ödünler örgütü değil, ödünsüz karşıtlık ve hedefe yürüme örgütü. Parti, dernek, vakıf değil, aşağıdan yukarıya organize olan, kararlı, yaratıcı, üretici halk hareketi…
AKP önderliğinde yeniden yapılandırılan, gerici, işbirlikçi bir sermaye diktatörlüğü keyfince yoluna devam ederken, Sol Cephe’nin amacı çok açık ve net: gericiliğe karşı ‘aydınlanma’, emperyalizme karşı ‘yurtseverlik’, sömürüye karşı ‘eşitlik’, AKP faşizmine karşı ‘özgürlük’…
Çağrısı da açık ve net: Türkiye’nin aydınlık güçlerinin, yurtseverlerin, ezilenlerin, bölgemize yönelik emperyalist tasarıları ve gerici karanlık güçlerin sermaye egemenliğini reddedenlerin, farklı siyasal örgütlenmelere ve aidiyetlere rağmen birlikte mücadelesi.
Emperyalist boyunduruğu, kölece sömürüyü, dinci karanlığı reddeden, direnişin Türkiyesi’ni kurmak isteyen herkesin Sol Cephe’de yeri var.”
Sol; gelecek, özgürlük, kardeşlik ve eşitliktir. Birilerinin anladığı gibi idare kandili değil, güneştir...

Sırlar
AKP’nin rüşvet ve yolsuzluk dağının üstünde oturduğunu biliyorduk. CHP’li Aykut Erdoğdu, bugün soruşturulan konuların benzerlerini araştırmış, gündeme taşımış; iktidar sahipleri ise “ticari sır, bankacılık sırrı, iftira” deyip üstünü örtmeye çabalamışlardı.
Hatta Erdoğdu, TOKİ yolsuzluklarını gündeme getirince kendi partisi içinden “Bakan Erdoğan Bayraktar’ı tanırım. İyi insandır” gibisinden uyarılar yapan Aydın Ayaydın’ı karşısında bulmuştu.
Zaman Aykut Erdoğdu’yu haklı çıkardı ve kirli çamaşırlar ipe dizildi. Bakıp bakıp öğürüyoruz.

Sıkıntının Kaynağı
Teyyüp, Emniyet’i hallaç pamuğu gibi atıyor. Bu büyük ürküntünün anlamını merak ediyor insan ister istemez.
Bu sorunun yanıtı, arkadaşımız İlhan Taşcı’nın geçen hafta yazdığı bir haberde gizliydi:
HSYK’nin bir genelgesi “devlet büyüklerinin ve bakanlarla ilgili soruşturmaların bizzat başsavcılar ya da başsavcı vekillerinin eşgüdümünde yürütüleceği”ni öngörüyormuş.
Biliyorsunuz; büyük hırsızlık operasyonu başsavcı vekilinin eşgüdümünde, bakan oğulları ve bakanlardan başladı.
Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliğinin gerekçesi de aynı ürküntünün sonucu:
Soruşturma ya daha yukarılara tırmanırsa... Asıl sıkıntı o işte.

Mühendislik Üzerinden...
Olumsuz her gelişme “mühendislik” nitelemesiyle tanımlanır oldu.
Okurumuz Hayati Kılıç, “toplum mühendisliği, siyaset mühendisliği, algı mühendisliği, hatta İslam mühendisliği” gibi benzetmelerin ardında kötü niyet olduğu kanısında:
“Bu yanlış tanımlamaların kökü dışarıdadır. Yapılan şey, yabancı düşünce derneklerinde sömürgeci zihniyetlerle üretilmiş zararlı bir tanımın düşüncesizce ithalidir. Bu şekilde, aslen üretken olan bir mesleği itibarsızlaştırmaya hizmet edilmektedir. Buna kimsenin hakkı yoktur. İtibarsızlaştırma, emperyalizmin bir ön adımıdır. Ulusal kimlik taşıyan ve üretken ya da yararlı olan alanlarda öncelikle o alanın lider mesleğinin mensupları itibarsızlaştırılır; böylece alanın değeri düşürülür, sonra da bezirgânlar ortaya çıkar. Sömürü ve çağdaş istila süreci böyle çalışıyor.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları