İlhan Selçuk

Örümcek Ağı

30 Ocak 1997 Perşembe

PENCERE


Örümcek Ağı

Mahmut Nedim Paşa, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında ünlenmiş bir Osmanlı nazırı; Rusya’ya yakın politikasıyla adı “Nedimof”a çıkmış; ama asıl lakabı “Kör Mahmut Paşa” imiş; adamcağız şaşı olduğundan bu adı takmışlar.

Mahmut Nedim Paşa’nın biraderi Şehremini (Belediye Reisi) Ahmet Bey de sağırmış...

Ahmet Bey’in oğlu bir ‘kaside’ yazıp Keçecizade Fuat Paşa’ya sunmuş. Nüktedanlığıyla tanınan Fuat Paşa fırsatı kaçırır mı, taşı geldiğine koymuş:

“- Şairlik yolundaki yeteneğinizi kutlarım” demiş, “ama bu kasideyi amcanız görebilseydi, babanız da dinleyebilseydi, sizinle ne kadar övünürlerdi.”

*

Osmanlı’nın son dönemlerinde devletin üst katmanlarına tırmanan çoğu politikacıya ‘paşa’lık verilirdi. Bunların içinde iyi okumuş, yetişmiş, ama ‘zamane’ye uymaktan gayrı elinden bir şey gelmeyen kişiler vardı... İncelmiş Osmanlı sivil paşası, alafrangalığın perdahında alaturkalığın demini sürerdi. O günlerden bu günlere pek çok nükte, fıkra, yergi kaldı; bunlardan biri günümüze uyuyor:

1881’de İstanbul Şehremini olan Mazhar Paşa, belediyeyi geliştirmiş, kenti ağaçlandırmış, içme suyunu sağlamış, Dolmabahçe’de gazhaneyi kurmuş; ancak şehremaneti memurlarından biri Mazhar Paşa’yla uğraşmaya başlamış...

Adamı açığa almışlar...

Memur direniyor, üst üste verdiği dilekçelerle Paşa’ya karşı savaşım veriyormuş. Babıâli Memurin Kalemi Müdürü, bir gün bu sivri akıllı memuru çağırıp demiş ki:

- Efendi, boş yere uğraşıyorsun, benim bu işlerde kırk yıllık deneyimim var. Girişimlerinden hiçbir sonuç alamayacaksın; sözümü dinle, Mazhar Paşa’ya dehalet eyle...

‘Dehalet’ Osmanlıcada ‘sığınmak’ anlamına geliyor, başka deyişle büyüğün koltuğu altına girmek!.. Memurun ağırına gitmiş bu öğüt, babalanmış:

- Ne demek efendim, kanun yok mu?..

Müdür:

- Dur, demiş, bizim devletimizde kanunun ne olduğunu ben sana anlatayım. Kanun, örümcek ağına benzer. Sinekler bu ağa takılıp ölürler. Ama serçe kuşu bana mısın demez, ağı parçalayıp geçer. Sen bir sineksin, ağa düştün, ama yine de sen bilirsin...

Memurun aklı başına gelmiş:

- Haklısınız, ne yapayım?..

Müdür:

- Yarın seni Mazhar Paşa’ya götüreyim, el etek öptüreyim, bu iş kapansın.

Refi Cevat Ulunay anlatıyor:

“Bu Mazhar Paşa’nın damadı bir araba ile denize uçtuğu zaman kimse acımamış... Halk demiş ki:

- Herif ahrete bile araba ile gitti!..”

*

Zamane Türkiyesi Osmanlı’nın çöküş günlerine dönüştü; bir yandan sinekler yasaların ağına takılırken öte yandan kuşlar ağı delip parçalıyorlar; hem bunlar serçe kuşu da değil...

Atmacalar..

Çaylaklar..

Baykuşlar..

Medya elinde ağızdan dolma tüfeğiyle alıcı kuş avına çıktı; ama bu kez tüfeğin namlusunda saçma yok...

Doğru ve gerçek var.

(30 Ocak 1997 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları