Uyanışın Kalıcılığı…

23 Şubat 2015 Pazartesi

Özgecan’ın alçakça öldürülmesi, toplumsal patlama noktasına varan tepkilere yol açıyor. Kamuoyu, iğne batırıldığında sıçrayan bir canlı gibi, acı çığlıklar atıyor.
Bu duyarlılık yumağı, kadınların toplumdaki yeri konusunda kalıcı bir toplumsal uyanışın ilk basamağı olur mu?

***

Bu soruya evet yanıtı verilebilmesi için,Özgecan olayının nedenlerini bir bütünlük içinde irdelemek gerekiyor.
Sonunda bardağı taşırdığı anlaşılan öldürme olayının temelinde toplumda kadın-erkek ilişkilerinin yerleştiği ilkel yapı yatıyor.
Kadın ve erkeğin yaşamı paylaşmaları; birlikte yaşamaları, bir doğa yasasıdır. Oysa bu ülkede yıllardır iktidarda olan AKP düşüncesi kadına tek sözcükle, şaşı bakıyor; kadın ve erkeğin bir arada olmalarını hoşgörü ile karşılayamıyor; birlikte eğitim görmelerini uygun bulmuyor; her yakınlığa cinsellik yüklemeden edemiyor; kadının ve erkeğin, plajlarda ve havuzlarda bir arada yüzmelerine bile katlanamıyor.
Bu anlayış, kız çocuklarından başlayarak kadının giyimiyle uğraşıyor; kadını ısrarla kapattırıyor; bitmiyor, eve kapatmak istiyor; doğuracağı çocuk sayısına karışıyor. IŞİD bile evlenme yaşını dokuzdan başlatırken, bu ülkenin kimi dinci yorumcuları altı yaşındaki kız çocuklarının evlenebileceğini öne sürebiliyor; annelerine ya da çocuklarına bile, hiç utanmadan kör olası cinsel gözlerle bakabiliyor; belli koşullarda kadına dayak atmayı uygun bulabiliyor.
Her şey bir tarafa, dört kadınla evlenmeye onay veren ve böylelikle en baştan kadını aşağılayan, küçülten, şiddetin içine atan bir düşüncenin, kadın-erkek eşitliğini anlamasına olanak var mı?

***

Bu erkekçil anlayış, toplumsal yapının temeli olan ekonomik yaşama da yansıyor. Ekonomi, 15 artı yaş erkeklerinin yüzde 64.2’sine; kadınlarının ise yalnızca yüzde 26.6’sına iş veriyor. Çalışma olanağı bulan kadının yaşadığı olumsuzluklar bir yana, kadın işsizlik oranı tarım dışı kesimde yüzde 17.5’tir. Yani kentlerde çalışmak isteyen her beş kadından biri işsiz kalıyor (TÜİK, Haber Bülteni, 16 Şubat). AKP’li bakan, kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor sözleriyle, gerçekte, yandaş sermayeye, erkek işsizken kadına iş vermeyin diyor.
Erkek gözlüğünden bakış, toplum yaşamının dokusu olan adalete de yansıyor. Kadına saldıranlara iyi hal uygulaması, yargı kararlarında yerleşik öğreti özelliği kazanmış bulunuyor. Buna isyan etmeyen AKP siyasetçileri ve Yargıtay Başkanı, bu çok çarpık adalet yapısını düzeltmek yerine, idam ve hadım cezalarının uygulanmasının düşünsel ilkelliğini sergiliyor.

***

Bu ortamda Başbakan Davutoğlu kadına karşı şiddetin önlenmesi için bir seferberlik ilan edeceğini açıklıyor.
Bugüne dek, ülke dışında İslam adına kadına yönelik onca şiddeti hiçbir zaman kınamayan AKP yönetimi, ülke içinde yukarıda sayılan çağdışı uygulamalar; verilen fetvalar; yapılan yorum ve yayınlar karşısında da tamamıyla suskun kalmayı sürdürüyor. Davutoğlu’nun, daha birkaç yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” dediğinde ağzını açmadığı da biliniyor.
Düşüncesi o kültürle mayalanan Başbakan’ın kadına yönelik şiddete karşı sefere çıkacağını açıklaması, çok acıklı bir gülmece değeri bile taşımıyor!

***

Kadının toplumdaki yerini güçlendirme sürecine, ailede, okulda, işte, yaşamın her alanında kadın erkek eşitliğinin mutlak olarak sağlanması gerektiği bilinciyle başlanması; bunun, temel hak ve özgürlükler, ekonomik ve sosyal haklar bütünlüğü içinde oluşturulması ve Özgecan ile başlayan toplumsal uyanışın siyasette karşılığını bulması; bir siyasal güce dönüştürülmesi gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları